102- Sessiz Kıyamet

1.9K 133 52
                                    


~OSMAN ÖZÜKAN~

En büyük şeylerin sebebiydim. Hayatımın merkezindeki iki kişinin aşka dönüşmesini gözlerimle izlerken üzerine basan kara bulutları mutsuzlukla hissettim. Onlara iyi geldiğimi düşünmüştüm. Bunu gerçekten düşünmüştüm. Ailemin dediği gibi ya çok saftım ya da aptalın tekiydim. Ağabeyim ve Şehnaz'ın bu hale düşmesinin en nedeni bendim. Bedir ve Şehnaz'ın o gece benim yüzümden yollarının kesişmesini vicdanım kaldıramaz oldu.

Aydız çiftliğe geldiği an onu yakalamıştım, yüzündeki binbir türlü ifadeyi çözdüğümde ise şaşkınlıktan ayakta kalamamış, olduğum yere çökmüştüm. Hâlâ daha o olduğum yerde çökmüş şekilde oturuyordum. Diğerleri masada otururken babamın bakışlarını sırtımda hissetsem de ona bakmadım. İçimde ona karşı ilk defa kızgınlık oluşmuş, kızgınlığımın sinire dökülmemesi için ellerimi yumruk yapıp yere bastırmıştım. Yarım saattir o şekilde otururken Aydız koca bahçenin içinde volta atıyor, Rıza ise onun adım attığı her yere adımını atıyor ama Aydız'ı bir türlü durduramıyordu.

Rıza'da bir solukluk vardı. Farkındaydım. Aydız, Vehmi'nin yolladığı kaseti dinlemiş, harfi harfine her şeyi bize anlatmıştı lakin Rıza'nın daha farklı bir derdi var gibi görünüyordu. Sanki büyük bir şey yapmış da artık o yaptığı şeyin bir şekilde ortaya çıkacağını hatta çıkması gerektiğini biliyormuş gibi. Babama hissettiğim kızgınlığın aynısından Rıza'ya hissettim. Geri dönülemez hatalar yapmasını istemiyordum.

Aydız koca adımlar atmaya devam ederken Hülya oturduğu yerden kalkıp Rıza'nın yanına yürüdü. Sessiz bakışmalar... Hissettikleri tedirginlik burnumu buruşturdu. Sanki o tedirginliği ben de hissediyordum fakat tedirgin olduğumuz konular farklıydı. Ben onların yaptığı şeylerden tedirginlik duyarken onlar yaptıklarının açığa çıkacak olmasının korkusunu yaşıyor gibilerdi. Gözlerimi kıstım. Aydız ile konuştuğumdan beri kafam çok şey üretir olmuştu ve bu beni fazlasıyla yordu. Hülya da benim gibi yorulmuşçasına ince gerdanını sıvazladı. İnce, uzun parmaklarındaki titremeyi çömeldiğim yerden görebiliyordum. Yağız burada yoktu. Onun iyi olduğunu bilsek de aklının onda olduğuna emindim. Ya da... Bakışlarımı yere indirdim. Hülya'nın aklı Şehnaz'daydı. Babam ve Rıza'ya hissettiğim kızgınlığın aynısını kardeşim Hülya'ya da hissettim.

Babaannem ve Şeker teyzenin aynı anda bağırmasıyla bahçenin ilerisine gözlerimi çevirdim. Yıldız ve Sadir iki yaşlı kadını sırt sırta bağlamış, kızılderili gibi etraflarında dönmeye başlamışlardı. Aytaç ve Sertaç fırsattan istifade suyu bitmeyen tabancalarından ardı ardına su sıkıp duruyordu babaannemlere. Bir an o su damlalarından bana da geldi sandım lakin başımı hafif kaldırdığımda alnıma yağmur tanesi düştü. Henüz öğleden sonrası olmuştu ama gökyüzünü saran kara bulutlar gündüzü kapatıp bir an önce karanlığı getirmeye yeminli gibiydi. Bulutlar birbirine çarparak gök gürültüsünü kulaklarımıza üflerken derin bir nefes aldım.

Aydız da derin bir nefes aldı. Adımları hafif yavaşlar gibi oldu, yüzüme baktı. Birbirimize bakarken gözlüğüm burnuma kadar kaymıştı fakat onu düzeltecek takatim yoktu. Bitik bir haldeydik. Biz böyleysek kim bilir iki kız kardeş neler yaşıyordu. Şahan bir başkasının çocuğuydu. Amca bildiği adamın kızıydı. Şehnaz'ın babasını bu zamana kadar iyi anmıştık lakin bugünden sonra onu anabilir miydik bilmiyordum. Çok karışıktı. Her şey birbirine girmişken tek bir sonuç bizi açığa çıkarttı. Şahan, Talat'ın kızıydı. Şahan, Fırat, Murat ve Mine'yi kurşunlayan kadının kızıydı. Gariplikler bir bir ortaya çıkıyordu. Şahan'ın annesinin amacı bize zarar vermek değil, Onat ve kardeşlerinden intikam almaktı. Onat'ın geriye ağabeyi Cevat kalmıştı ve o kadın Cevat'ın çocuklarına zarar vermişti. Aynı zamanda eskiden sevdiği adamın kızı olan Mine'ye...

MİNİKŞE (Kitap Oluyor)Where stories live. Discover now