48: I Love You And I Always Will.

61 3 9
                                    


Çirkin ormanın içinden geçen patikada herhangi bir tehlikeye karşı tetikte yürürlerken araları sessizdi ama Victoria daha fazla dayanamadı. ''Benimle geleceksin, değil mi ?''

Harry, düşünceliydi ''Senin buradan çıkabilmen benim için bir öncelik.''

Victoria'nın adımlarının duraksamasıyla o da durdu, ona kırgınlıkla bakan gözlerin sebebini anlayamadan yeşilleriyle karşılık verdi. ''Eğer sen gelmiyorsan ben gitmiyorum.'' dedi kız kararlılıkla, ''Yukarıda, senin olmadığın bir yerde benim için de bir hayat yok.''

Harry, ona içi acıyarak yaklaştı, güzel yüzünü ellerinin arasına aldı '' Sen yaşamalısın, Victoria. Benim için ve.. '' dedi, ''Kendin için yaşamalısın.'' Gözlerinden düşen bir damla yaşı parmağıyla sıyırdı, ''Seni seviyorum.''

Victoria, ona karşılık vermeyip ellerinin arasından sıyrıldı. Harry'nin savaşmasını istiyordu ama onun yapmak istediği teslim olmak mıydı?! 

''Neden ?'' diye sordu, ''Neden daha hiç savaşmadan pes ediyorsun ?''

Harry, onun öfkelendiğini görebiliyordu ama keşke kendisini de anlayabilseydi. Keşke, bildiklerini bilseydi. ''Hades buna asla izin vermez.''

''Bundan bahsediyorum işte!'' diye kızdı, ''Nereden biliyorsun? Belki izin verir. Belki bir açığını buluruz ve bunu kabul ettiririz. Karanlık Olan bizim tarafımızda, şans da bizim tarafımızdadır belki.'' Harry'nin dudaklarını birbirine bastırıp mahcup bir şekilde yere baktığını gördü, ''İzin verse bile, buradan çıkamamamız için türlü oyunlar oynar. Hades'i tanıyorum Victoria, bizim kazanmamamızı garantiler.'' 

''Biz kazanılmayacak savaşı kazanmadık mı? Bunu niye atlatamayalım, Harry? Biz atlatırız,'' Az önce açmış olduğu mesafeyi bu sefer tekrar kapattı ve ellerini Harry'nin ensesinde birleştirdi, ''Biz hep atlatırız.''

O yeşil gözlerin, kararlılıkla baktığını görmek istiyordu ama yeşil gözler onun bakışlarına henüz ulaşmışken başka bir şey fark edip ilgilisi kaybettiler. Harry, kaşları çatık bir şekilde Victoria'nın arkasındaki bir yere doğru ilerlerken Victoria, merakla ona bakıyordu.

Harry, patikanın kenarındaki bir ağacın dibinde duran yeni açmış beyaz zambağın yanına eğildi. ''Yeni açmış,'' diye mırıldanırken ses tonu düşünceli çıkmıştı, Victoria ise bunun ne demek olduğunu pek anlamamıştı. Omuz silkerek umursamazca sordu, ''Ne olmuş yani ?'' Bu, Harry'nin ondan kaçma yolu muydu?

Harry, endişeyle ayağı kalkıp konuştu, ''Burası Yeraltı Dünyası, Victoria. Burada hiçbir şey yetişmez,'' dedi, ''Burada her şey çürür.'' 

Victoria, etrafına baktığında buna hiç dikkat etmediğini gördü. Gerçekten de buradaki her şey çürümüş, bozulmuş bir görünümdeydi ama bu beyaz çiçek bir mucize gibi önlerinde parlıyordu. ''O zaman bu küçük şey nasıl yeşermiş ?'' diye sorarken gülümsemesini engelleyememişti. Harry ise endişeli ve garip bir şekilde Victoria'yı süzüp yanına yaklaşmıştı, ''Yeraltına, en saf ruh canlı olarak ayak basarsa oradaki umudu yeşertir,'' dedi, ''Umut da, yeşerme potansiyeli olan her şeyi yeşertir.''

''En saf ruh mu? Başka kim burada ki ?'' diye sordu Victoria safça, ''Geliş zor olduğu için yaşayanlar olarak sadece Rumple ile benim olduğumuzu sanıyordum.'' Gözleri parıldamaya başlamıştı, ''Daha fazla kişiysek belki bize yardım ederler ve hepimiz kurtuluruz.''

Harry'nin gözlerinde ışık falan yoktu. Gergin ve korkmuş görünüyordu, ''Seni buradan çıkarmamız lazım, hemen.'' dedi, kolunu yakalayıp çekiştirirken ''Rumple nerede ?''

VİCTORİA/h.sDonde viven las historias. Descúbrelo ahora