15. BÖLÜM: SAVAŞ

20 9 0
                                    

Gözlerini komedzonun sesi ile açtı. Güneş yeni doğuyordu. Doğrulduğunda komedzo odadan çıktı. Jemone'nin dediği gibi erken uyanmıştı. Yüzünü bile yıkamadan dolaba ilerledi. Giysi dolabının kapağını açarak içindeki savaş kıyafetine baktı.

Oraya tekrar gidecekti, tek sorun bunu yapmayı hiç istemiyordu. Ancak içinin bir tarafı da sihir taşını hemen bulup savaşın hemen bitmesini istiyordu. Kıyafete elini uzattığında bir an durdu. Bu kıyafetle aşağıya inmesinin uygun olup olmayacağından şüphe etmişti ama henüz kahvaltı vaktine çok vardı. Belki de şatodaki pek çok kişi henüz uyanmamıştı.

Kıyafeti alıp üzerine giydi, sonra banyoya girerek yüzünü yıkadı. Musluğu kapattığında aynanın önünde duran siyah tokayı görünce eline alarak saçlarını topladı. Uzun kalan saçı da kulağının arkasına atarak yüzünü sildi ve aşağıya indi. Tahmin ettiği gibi şato çok sessizdi. Merdivenlerden inerken onu mutfak kapısında duran Jemone karşıladı.

"Silay, hadi kahvaltını yap. Sonra Leta ile eğitime gideceksiniz."

Bunları söyledikten sonra kapıdan içeriye girdi. Merdivenlerden indikten sonra Silay da mutfağa girdi. Jemone dışında kimse yoktu. Sandalyeye oturarak onun için koyduğu şeylerden yemeye başladı.

"Şatodaki herkes uyuyor mu?"

Jemone hazırladığı salata tabağını da masaya bıraktıktan sonra Silay'ın çaprazında oturdu.

"Hayır, şatodaki herkesi evlerine gönderdim. Asay ve Eze de dahil. Çınar şu an ormanda. Biraz alıştırma yapmak istediğini söyledi."

"O da mı gelecek?"

"Onu ikna edemedim Silay. Eze ve Asay da ailelerinin zoruyla gittiler. İstersen sen de konuş."

Bundan emin değildi. Savaşta onun da yanında olmasını istiyordu ama bu onu da tehlikeye atmak demekti. Üstelik şu an tehlike daha da büyüktü.

"Ben de ne söylersem söyleyeyim bir şey değişmeyecek ama onun savaşa gitmesini istemiyorum. Eğitime gitmeden önce onunla konuşurum. Leta'nın gelmesine gerek yok, ben gidebilirim."

"Bunu Leta'ya söylememi ister misin?"

Silay başını salladı. Jemone sandalyeden kalkarken o da kahvaltısına devam etti.

Ormana girdiğinde Çınar elindeki hançeri sallayarak kendi kendine alıştırma yapıyordu.

"Savaş için hazır mısın?"

Hançerle oyalanmayı bırakmadan konuşmuştu.

"Emin değilim."

Hançeri indirerek ona doğru döndü.

"Neden, hazır değil misin?"

"Sorun bu değil. Nedense hazır hissetmiyorum."

"Ama biraz sonra orada olacaksın."

"Biliyorum, sorun da bu ya."

Çınar hançeri sol eline alarak sağ eliyle belindeki kılıcı çıkardı ve Silay'a uzattı.

"Hadi kısa bir dövüş yapalım, kardeş kardeşe."

Çınar bunu gülümseyerek, şaka amaçlı söylemişti.

"Kardeş kardeşe dövüş yapmak da biraz garip ama."

"Sen de pek normal sayılmazsın."

DUVARLARIN ARDINDA: GEÇMİŞTEKİ SIRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin