43.BÖLÜM ~ÇOCUK~

185 62 15
                                    

"Her insanın kırgınlıkları kendine özeldir. Kalbin kırılır ama belli etme şeklin çok farklıdır. Kimi gülüşüne , kimi suskunlarına , kimisi ise gözlerinde saklar kırgınlıklarını. Her kalp acı çeker. Mühim olan onu nasıl atlattığındır. Acıya mahkum mu oldun ? Yoksa acının getirdiği hüznü bir güç haline mi getirdin ? Aslında bu iki şey seni ya sen yapıyor ya da seni senden ediyor. Sen hangisisin? Acıya yenilen mi ? Acıdan güçlenen mi ? Çok kırıldık belki. Çok çaresiz kaldık. Çok acılar çektik. Ama hepsi ders olmadı mı sana ? Hepsi seni güçlendirmedi mi ? Hepsi seni, şuan ki haline çevirdi değil mi ? Önemli olanda bu ya... Peki sen olduğun kişiden memnun musun ?"

Multimedia : Derya Bedavacı - Kalbimi Kırıyorlar Anne

~~~~~~~~~~~~

Bir insan en çok ne zaman kırılır ? Kırılmanın belirli bir saati var mıydı ? Ya da ben mi saçmalıyorum? Çok fazla acılar çekebilir insan. Nefes alamaz hale gelir. Dili konuşmak ister , gönlü susar. Bir insanı en çok ne yıkar ? Herkes için farklıdır bu. Kimini hayat , kimini yaşanmışlıkları, kimini ise ailesi... Bizi ise ailemiz. Beni babam , Tamay'ı ise annesi yıktı.

Biliyorum şuan ne diyorsun diyorsunuz. Haklısınız. Aslında bunu bende yeni öğreniyorum. Yıllardır ölü diye bildiğim Tamay'ın annesi aslında ölmemiş. Benim babamın bizi bırakışı gibi Tamay'ında annesi Tamay'ı bırakmış. Daha fazlasını merak etsem de Tamay sadece bu kadarını demişti. Bende açıkçası üstelemek istemedim. Çünkü biliyorum o doğru zamanda bana kendi içini kendi açacak. Ve biz yaralarımızı yeniden birlikte beraber saracağız. Ben sabırsızlıkla o günü bekliyor olacağım. Yarasını deşmek yerine, yarasını yaram yapıyorum. Sadece ne kadar da acı değil mi ? Benim kanadımın baba tarafı kırık , Tamay'ın ise anne.

İnsan neden evlatlarını bırakıyor. Bir evlat bırakılışı haketmez. Bizim kalplerimiz yara içinde olmamalı. Bir çocuk mutlu olmayı hakeder. Ailesiyle olmayı hakeder. Aile sevgisini görmeyi hakeder. Sevdiğim bir oyuncu ve yönetmenin şu sözü hiç aklımdan çıkmaz. O kadar doğru ki... Der ki ; "İyi gitmeyen bir evliliği kurtarmak için çocuk yapmak  batmakta olan gemiye yeni bir yolcu almaya benzer. Oysa her çocuk güvenli bir gemide yolculuk yapmayı hak eder."

Her çocuk evinde ailesiyle olmayı hakeder. Annesi ve babasıyla oyunlar oynamak ister . Birçok çocuk gibi Tamay'la biz de yarım bırakıldık. Evet bir şekilde hallettik. Bizim başımızda benim annem , Tamay'ın ise babası vardı. Peki ya her iki ailesi de olmayan bırakılmış çocuklar ? Onlar yalnız ve sevgiye muhtaç. Bu çok acınası bir durum. Fakat gerçek. Buz gibi bir gerçek. İnsanlar o kadar acımasız ki. Küçücük daha yeni doğmuş , anne sütü bile ağzına değmemiş bir bebeği yetimhane önlerine koyabiliyorlar. Sen duyduğunda kanın donuyor ama onların yüreği bile sızlamıyor.

İşte bizde bu yüzden yetimhanedeyiz. Tamay sabahın ilk ışıkları beni de alıp bu yetimhaneye getirdi. Yetimhane kapısından içeri girer girmez için hüzün doluyor. Bir çok çocuk görüyorsun ama hepsi mutsuz ve umutsuz. İşte bugün bizde o çocuklara umut olmak için Tamay'la beraber yetimhaneye geldik. Belki küçücük yüreklerine bir dokunuşumuz olur. Küçücük bir mutluluk oluruz diye. O kadar çok sevgiye muhtaç çocuklar var ki burada. Kiminin boynu bükük , kiminin ise yüzünde hüzün dolu bir tebessüm. Gelen insanların gözlerinin içine bakıyorlar biri bizi alsın ve ailemiz olsun diye. Evet onlar da kendi ailelerini isterlerdi. Ama olmadı. Çünkü onların aileleri onları hiç düşünmeden sanki bir mendili çöpe atarmış gibi yetimhane önlerine bırakmayı bildiler.

"Abla bakar mısın ? Şu abi seni çağırıyor galiba. Şurada ki güzel gözlü ablayı çağırır mısın dedi de. Etrafıma baktım. Senden daha güzel gözlüsünü göremedim. Galiba o yakışıklı abinin istediği abla sensin."dedi simsiyah gözleriyle tatlı tatlı bakarak.

Karşımda 7-8 yaşlarında , zayıf , simsiyah gözleri olan , gülümsemesinin verdiği iki yanağında gamzesi olan, saçları omzuna gelen tatlı bir kız çocuğu vardı. Boyu benden oldukça kısa olan karşımda ki kömür gözlü tatlı kız çocuğuyla aynı boya gelmek için hafifçe eğildim. Küçük kızla aynı boya eşitlendiğimizde küçük kızın omzuna elimi hafifçe koydum. Yüzüme kocaman bir gülümseme ekledim. "Teşekkür ederim prenses.  Ayrıca sen benden çok çok çok daha güzelsin ve simsiyah kömür karası gözlerin de fazla ilgi çekici." dedi

"Ya öyle mi abla ? Gözlerimi seven ilk kişisin. Genelde çok basit bir göz rengin var derler de. Teşekkür ederim çok mutlu ettin beni."dedi yüzünde ki kocaman bir gülümsemeyle.

Küçük konuşmamızın ardından küçük kız çocuğunun yanından ayrıldım. Ayrılmadan önce adını da öğrenmiştim. Adı menesa imiş. Ne kadar da güzel bir isim değil mi ? Kulağa hoş gelen bir ismi var. Bu ismi daha sonra düşünmek için rafa kaldırmıştım. Çünkü göz hizama aldığım sevdiğim sözlüm bey bana sabırsız bir şekilde bakıyordu.

Tamay'ın yanına vardığımda sanki nefesine kavuşmuş gibi derin bir nefes alıp verdi. "Efendim sevdiğim, sözlüm bey."dedim Tamay'ın gözlerinin içine bakıp gülümseyerek. Tamay'ın o büyük  sıcak  elleri , çoktandır yuvasını bekleyen bir kuş gibi bekleyen ellerimle elleri buluştu. Sonra dudaklarını araladı. "Sözlümü özlemiş olamaz mıyım ? Ayrıca çoğu çocuğa oyuncaklarını veremedim bana yardım eder misin güzelim ?"dedi Tamay yumuşak bir sesle.

Tamay'ın her halini çok seviyorum. Ama o küçücük kalbinin merhameti beni ona bir kez daha bağlıyor. Onu çok seviyorum. Nefes gibi, bir yudum su gibi. Onunlayken dünyam hep aydınlık. O yokken bir yanım hep eksik. Kalbimi uçsuz bucaksız bir deniz ve ben o denizin deniz kızı. Onun beni sevme sebebini bile seviyorum. Ya onlu ya onsuz. Çünkü biz bir'ken tam'ız.

"Olur sevdiğim. Zaten geldik geleli hep sen koşturuyorsun. Zevkle dağıtırım o oyuncakları. O kadar çok mutlu olacaklar ki Tamay. Biliyor musun şimdiden görebiliyorum mutluluklarını Tamay. Biz çok güzel bir iş yapıyoruz. Ailesi olmayan onca çocuğa küçücük de olsa mutluluk veriyoruz. İyi ki hayatımdasın sevdiğim. İyi ki bugün beni buraya getirdin.  Seni o kadar çok seviyorum ki anlatamam. Ama beraber oyuncak dağıtabiliriz." dedim Tamay'ın gözlerinin içine bakarak.

Tamay kendini bana hafifçe eğdi. Dudakları tam alnımın ortasını öptü. Bir kez daha mühürledi kalbini bana sevdiğim. Sonra kulağıma doğru şu sözcükleri fısıldadı. "Sen bu dünya da iyikim dediğim tek varlıksın. Ve seni bir çocuğun oyuncağı kadar çok seviyorum. Biliyor musun sevgilim? Çocuklar sığınacak bir liman bulamayınca bulduğu ve onları daima bırakmayacak bir limana sığınırlar. Yani oyuncaklarına. Ben de sana sığındım güzelim. Tek limamınsın. Sığınabileceğim tek liman. Seni çok seviyorum güzelim."dedi Tamay ve elimi daha sıkı tutarak ilerlemeye başladık.

Tamay'la birlikte sırayla yetimhane bahçesinde ki tüm çocuklara oyuncakları dağıtmaya başladık. Oyuncağını alan her çocuk o kadar mutluydu ki, keşke daha önce gelseydik dedim. Her çocuğun hikayesi birbirinden farklıydı. Ama hepsinin ortak olan tek bir şeyleri vardı. Ailesi yoktu. Hepsinin ortak acıları aile hasreti. Belki onlara bir aile olamayız. Ama yüzlerinde küçücük bir gülümseme olmak bile Tamay'la bana yetti bile.

Son oyuncağı da son çocuğa Tamay'la birlikte verdik. Sırf biraz mutlu olsunlar diye Tamay'la birlikte onlara oyunlar oynadık. Çocuklarla birlikte yemek yedik. O kadar mutlular ki size mutluluklarını tarif bile edemem. Sadece yaşanılası. Tamay'ın elini elimde hissetmediğimde düşüncelerimden sıyrılmıştım. Tamay'a doğru baktığımda sadece ileri bakıyordu. Gözlerini hiç kırpmadan karşısına bakıyordu. Bende Tamay'la aynı yöne doğru baktığımda 60'lı yaşlarda yaşına göre şık giyimli kadına baktığını gördüm. Ben Tamay'a o kadına neden baktığını soracağım sırada  Tamay,  daha ben konuşamadan şu kelimeyi söyledi.

"Anne...!"

~~~~~~~~~~~

Vote ve yorumlarınızı bekliyor olacağım...🌸

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 29, 2021 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

BERCESTEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin