11.BÖLÜM ~RASLANTI~

1.9K 1.8K 27
                                    

"Kafam o kadar karışık ki çözemiyorum kendimi. Yorgunum , halsizim ve yıkılmışım. Gerçi bu fani dünya için beklentiye giren kalbime de kırgınım. Neyi neden beklersin ki gelecek olan gelir gelmeyende zaten hiç sevmemiştir."

Multimedia : Hande Ünsal - İyi Misin?

~~~~~~~~~~~~~~~~~

1 gün önce (Tamay'dan);

Eve gelmiştim. Koltuğun üzerine oturmuş. Bugün çarptığım kızı düşünüyordum. Ona o kadar çok benziyordu ki. 6 yıl önce tanıştığım o baş belası kıza o kadar çok benziyordu ki? Neler olduğunu anlamaya çalışıyordum. Düşündükçe kafam karışıyordu. Hayır diyordum sen benzetiyorsun onu fakat zihin süzgecimden tekrar geçirdiğimde beynim evet oydu diyor. Yeşil gözler , beyaz bir ten, pürüzsüz bir burun, dolgun dudaklar of ne saçmalıyorsun Tamay dedim kendi kendime. Tamam işte benziyor niye ince ayrıntıya giriyorsun dedim.

Oturduğum yerde hafif doğruldum. Bana bir çare bulsa bulsa en yakın arkadaşım Alp bulur dedim. Düşüncelerimden sıyrıldım. Sehpanın üstünde ki telefonumu alıp Alp'in numarasının üstüne basıp onu aradım. Telefon ikinci çalışta açılmıştı.

"Efendim kardeşim."diyerek açmıştı telefonu. "Alp sana bir şey söylemem lazım ama nasıl anlatacağım inan bilmiyorum. Çünkü ben bile anlamış değilim olayı."dedim. Düşünceler beynime sıçramış ne diyeceğimi bilmez hir halde.

"Abi dur ya ne oldu sen bir anlat bulunur çaresi."demişti Alp sanki beni sakinleştirmeye çalışır gibi." Ben 6 yıl sonra ilk kez onu gördüm bugün belki de o değildir dedim fakat o kadar çok benziyor ki kesinlikle oydu."dedim.

Alp "abi hani şu sen hastaneden çıktıktan bir kaç yıl sonra hafızan yavaş yavaş düzelirken anlattığın ama Ankara'nın altını üstüne getirip bulamadığımız kız Biray'ı mı kastediyorsun? Hem sen nerde gördün nasıl oldu olay anlatır mısın?"dedi aceleci şekilde.

"Hani ben şu kendini akıllı zanneden amcamın mirasımı elimden almasın diye İstanbul'daki çok iyi denilen hukuk bürosu varya onun yakınlarında da bir lokanta vardı işte gittim oraya orda işini iyi yapan bir avukatla görüştüm. Neyse işte işim bittikten biraz sonra açım diye orda ki lokantaya gittim. Tam adım atıcam içeriye işte bir kızla çarpıştım. Elimi uzattım yardım etmek için bir anlığına bana baktı işte orda ne olduğumu şaşırdım. Zaten kız da şaşırmış gibiydi. Apar topar özür dileyip oradan uzaklaştı işte böyle kardeşim."dedim.

Alp'in şaşırdığına dair sesler gelmişti. Alp "çok şaşırdım gerçekten e abi madem bu kadar çok merak ediyorsun ve aklına takılıyorsa yarın gene git belki görürsün onu ya da orda çalışıyordur. Hem emin de olursun."dedi. Elimi saçlarımı daldırmış halde Alp'e " Tamam teşekkürler kardeşim."dedim keskin bir sesle. Tam telefonu kapatırken Alp'in gene dengesizliği tutmuş "Hadi yine iyisin yengeyi de buldun sonunda."demişti. Sinirli bir şekilde "Kapat gevezeliğin sırası değil sana da bir şey anlatılmıyor." deyip daha o kapatmadan suratına telefonu kapattım.

~~~~~~~~~~

Sabah erken saatte kalkıp biraz spor yaptıktan sonra filtre kahvemi içip evden ayrıldım. Arabanın kapısını açıp oturduktan sonra hukuk bürosuna gitmek için yola koyuldum. Telefonun sesini duyduğumda bir elimi direksiyondan çekip arayan kişiye baktım.

Çalıştığım özel hastanenin asistanıydı. "Efendim." dedim telefonda ki kişiye. "Merhabalar Tamay Bey kusura bakmayın rahatsız ediyorum saat 14.00 da Tülin Hanım'ın ameliyatı var onu haber edeyim demiştim."dedi asistan. "Biliyorum. Söylediğiniz için teşekkürler."dedim ve telefonu kapatıp yanımda ki boş koltuğa attım. Evet doğru duydunuz ben özel bir hastane de 'Genel Cerrahi' bölümünde çalışıyorum.

Hukuk bürosunun oraya gelmiştim. Rezil olmuyum diyerek kapı girişinde ki danışmanın yanına gittim. "Pardon Biray İmer adında bir çalışanınız var mı?"diye sormuştum. Danışman "Evet Biray hanım büronun avukatlarından biridir."dedi." Teşekkürler."diyip uzaklaştım oradan.

Demek avukat olmuş. 6 yıl ne çok şey almış bizden demek. O kadar çok zaman oldu ki neler hissediyorum ben bile anlamlandıramıyorum. Bu küçük baş belası kızı bende tahmin etmiyordum bu denli seveceğimi. O kadar zaman aradım onu demek İstanbul'a geldiği için bulamamışım onu. Zaman işte ansızın karşına çıkıyor ve sen öylece bakmakla yetiniyorsun. Ben düşüncelere dalmış halde dururken içeriye Biray girmişti. Hala o tatlılığı duruyordu fakat olgunluğun vermiş olduğu bir ciddiyet vardı üzerinde.

Ben keskin bakışlarla ona bakarken oda bana doğru döndü. Hissetti demekki bakışlarımı. Yönünü dönüp gidiyordu ki "Hey bakar mısınız?"dedim. Arkasını döndü kendini işaret ederek. "Bana mı seslenmiştiniz?"dedi o naif sesiyle.

Ne yapacağımı bilemediğim için sadece bakıyordum. Onca zaman sonra ona ne diyeceğimi gerçekten bilmiyordum onun için ordan uzaklaşmak istedim. Arkamı dönüp giderken karşıma Biray geçmişti.

Bana kızmıştı belliydi gözlerinden. O kadar fazla şey söylemişti ki. Ben sadece ona bakmakla yetiniyordum. Bunca zamanın vermiş olduğu özlem vardı. Sadece bakıyordum.

O sinirden kıpkırmızı olunca arkasını dönüp gidecekken kolundan sıkıca tuttum ve bana bakmasını sağladım. Bir süre sadece bakıştık. Sinirlenmiş olacak ki "Kolumu bırakır mısın bay ukala?"demişti.

Ben 'ukala' demesine takılmıştım. Hala bana 6 yıl önce ki gibi ukala diyordu. Sahi tanımış mıydı beni. Ama bu onun bana ukala demesini gerektirmiyor. Ben onu bırakmadıkça o daha da sinirleniyordu. Farkettim de sinirlenince o güzel gözleri büyüyormuş. Neyse konumuza dönmeliyim.

Bir çok şeyi söylemişken ona sadece "Bana ukala diyemezsin!"demiştim. Bana o kadar çok kızmıştı ki onca soruya cevap beklerken ona ukala diyemezsin dememe daha da çok kızmıştı. Bana tekrar onca şey söylerken tekrar ukala demişti.

Dili pabuç kadar olmuş onca zaman sonra düşünmeksizin aklıma gelen ilk şeyle o hala konuşurken dudaklarımı onun dudaklarına bastırdım. İçimde bir titreşim olmuştu. Gerçekten özlemiştim. Geçmişimiz o kadar çok yoktu lakin beni kendine o kadar çok alıştırmış ki... Düşünmeksizin onu öptüm.

Kolunu sertçe benden çekti. Beni öldürecekmiş gibi bana bakıyordu. Çok fazla sinirliydi ve ne yapacağını bilemiyor gibiydide. "Beni ne hakla ulu orta yerde öpebilirsin? Sana bu hakkı kim veriyor?"demişti. Ben ona bakarken o daha da sinirlendi ve yüzümde Biray'ın tokatının acısını hissettim.

Deliye dönmüştüm nasıl ne hakla bana vurabiliyordu. Bu kez ben sinirlenmiştim. Deliye dönmüştüm. Ne yapacağımı şaşırmıştım. Tamam onu öpmeye hakkım olmayabilirdi fakat tokat atması gerekmiyordu. Ya da haklıydı fakat ulu orta yerde tokat attı. Gerçi ulu orta yerde hemde iş yerinin ortasında onu ben öpmüştüm . O da bana hakkıydı ki vurdu. Galiba ben bu tokatı gerçekten haketmiştim. Fakat ondan ansızın böyle bir tokat beklemiyordum.

Ona "bana nasıl tokat atarsın?"dedim gözüm deliye dönmüşken. Sadece susuyordu. Konuşmuyordu. Ne diyeceğini düşünür gibi bir hali vardı sanki. Susuyordu. Sadece susuyordu...
Daha sonra ne diyeceğini kararlaştırmış gibi yüzüme baktı dudaklarını araladı.

"Benim sana ukala dememle senin beni öpmen aynı şey değil bay ukala. Sakın bir daha karşıma çıkma çünkü bir daha böyle bir şeyi yapacak dahi olursan bir tokatla kalmam ona göre BAY UKALA!"dedi 'bay ukala' kelimesini bastıra bastıra söyleyerek aksi yöne hızla yürümeye başladı.

Ve ben olduğum yerde öylece kaldım. Gerçekten bir daha nasıl karşısına çıkamazdım ki... Ben artık karşısına çıkmadan durabilir miydim sahi?

~~~~~~~~~~~~~~

Vote ve yorumlarınızı bekliyor olacağım...🌸

BERCESTEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin