Selam :). Pek de içime sinen bir bölüm olmasa da Rüya'nın hikayesi açısından önemli bir bölüm oldu diyelim. Bu bölümden sonra Güneş'e döneceğiz ve daha hareketli bölümlere açılacağız, inşallah. Bu akşam bir bölüm daha yayınlarım diye umuyorum. Buraya yazayım ki daha çok mecbur olayım fdhsjghjdfg.
Bir de Güneş ve Rüya'nın akşam buluşmasını her iki karakter açısından da anlattım ama aslında aynı günü anlattığımı hissettirmeyi tam olarak başaramamış olabilirim bu yüzden önceki bölümden bir hatırlatmayla bu bölüme başlamak istiyorum. Keyifli Okumalar!
...Bu kısa süreli huzuru ciyaklayan kediyle son bulmuştu. Yerinde sıçramanın verdiği utanç ve şaşkınlıkla Rüya'ya baktığında gülümsemesiyle karşılaştı. Yine ikna olmuştu işte. Bu andan başka hiçbir şeyin önemi yoktu. Bir an sonra Rüya sesinde bariz bir küçümsemeyle sordu.
"Neden içiyorsun şunu?"
Güneş gülümseme dürtüsünü bastırdı ve omuzlarını silkip sigarasından kocaman bir nefes çekti.
KURUL GÜNÜ- Kimya Sınavı
Olağanüstü bir sakinlikle kalemini parmakları arasında üç defa çevirdi ve omuzlarını dikleştirdi. Tuvalatten çıkıp sınıfına girdiğinde daha iyi hissettiğini fark etmişti. Her zaman yaptığı gibi önce bakışlarını sorularda şöyle bir gezdirip dilini üst damağına yerleştirdi. Tüm bunlar, Rüya'nın sınavdayken uyguladığı rutin davranışlardı ve bir yere kadar güvende hissetmesini sağlayarak kuş gibi çırpınan kalbini sakinleştirmişti. Bu nostaljik huzuru, başını kaldırıp Berrin Hoca ile göz göze gelene kadar sürdü. Berrin Hoca ona hafif bir endişeyle bakmasına rağmen gülümsemeye devam etti ve sanki ona cesaret verir gibi göz kırptı.
Rüya avcunda yazan formülleri hatırladığı anda başının arkasından buz gibi bir ağrı geçti. Utanç kırmızı bir renk alıp boynundan tırmandığında kendine yine başka çaresi olmadığını hatırlatmak zorunda kalmıştı. Diğer sınav gözetmeni Necdet Hoca'nın bakışlarını bir an üstünde hissetse de asıl hedefin üç sıra arkasında oturan başka bir öğrenci olduğunu anlaması biraz zamanını almıştı.
"Konuşmayı bırak artık, Güneş." Dedi Necdet Hoca soğuk bir ses tonuyla.
Sınıfta fısıltılar bir dalga misali büyüyünce Berrin Hoca sakin ama otoriter bir sesle onları uyardı.
"Kesin çenenizi artık. Özellikle sen Güneş."
Rüya, Güneş'i görmese de sırıttığına yemin edebilirdi. Acaba o çalışabilmiş miydi sınava? O akşamdan sonra pek konuşmamışlardı. Böylesi çok daha iyi, diye düşündü Rüya ve tekrar kağıdına odaklanmaya çalıştı. Belki de sorulara baktığında aklına bir şeyler gelebilirdi ve avcunda yazanlara ihtiyacı kalmazdı. Ama cevapları hatırlamak bir yana, tüm harfler ve sayılar kağıtta dans ediyor, sanki onunla alay ediyorlardı.
Rüya avuç içine bakmayı denediği sırada keskin bir acı midesinde gezinmeye başladı. Bu hissi umursamayarak formülü kağıdına geçirmeye başladı. Dizleri hafifçe titriyordu ama tüm bunları göze almışken yolundan dönemezdi. Bir anlığına bakışlarını kaldırıp sınıfta gezdirdi. Tam her şeyin yolunda olduğuna karar verdiği sırada Berrin Hoca ile bakışları buluştu. Rüya ayaklarının altındaki zeminin kaydığını hissederken parmakları arasındaki kalemini sıktı. Berrin Hoca'nın şaşkınlığı katı bir hayal kırıklığına dönüştü ve başını hafifçe iki yana salladı.
Rüya kendini tüm azarlamaya ve dramaya hazırlamıştı ama hocası onu şaşırtmış, başını hemen çevirerek görmezden gelmeyi tercih etmişti. Bunun Rüya'yı bir şekilde rahatlatması gerekiyordu belki ama derisinin altında kıvranan suçluluk canını yakmaya devam ediyordu. Ne disipline gitmek ne de başka bir ceza bu denli korkunç görünmüyordu gözüne. O bakış ve ardından gelen amansız affediş onu mahvediyordu. Bu yüzden olsa gerek, Necdet Hoca kaba bir hareketle bileğinden onu kavradığında sonunda yakalandığı için belli belirsiz bir rahatlama duymuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
slow burn
Teen FictionSlow burn, zamanla ve yavaşça gelişip büyümek anlamında kullanılan bir deyim. Hayatın biraz sığ, küçük ve siyah-beyaz olduğu dönemlerin muhteşem bir karşılığı. Asla bitmeyecek bir sürecin başlangıç noktası. Bu hikaye ise, tuhaflık derecesinde nor...