Carmen

437 38 6
                                    

      Bazı günlerde yine Andrew'le buluşup antremanlara devam ettik, bu antremanlar bir anda gözümde daha önemli görünmeye başlamıştı. Bazen onunda akademide işi erken bitiyordu, eve beraber yürüyorduk. Benim evime yakın bir yerde ayrılıyorduk o da kendi evine dönüyordu. Yine bir gün kendi evlerimize doğru yol ayrımında ayrıldık, bende eve hızlı hızlı gitmeye devam ettim. Bugün doğum günümdü ve arkadaşlarımın hepsiyle hatta Andrew'de dahil akşam yemeğine çıkıp kutlama yapacaktık. O yüzden hem biraz heyecanlıydım hem de daha hazırlanacaktım. Hava çoktan kararmıştı bile.

Evin anahtarını çevirdim, karanlık odaya, ''Remus ben geldim!'' diye bağırdım. Sesim tüm odayı dolaştı ama geri cevap alamadım.

''Evde yok musun?''

Işıkları açtığımda bir anda bir grup insan ''İyiki Doğdun Carmen!'' diye bana bağırdı. Kendimi çığlık atmamak için zor tuttum gerçekten korkutmuşlardı beni. Bu günlerde insan her şeyden korkuyordu.

Tüm o ışıkların ve gülümsemelerin arkadaşlarımdan geldiğini gördüm, hep böyle filmlerdeki gibi bir kutlama istemiştim onlarda bana vermişlerdi. Ama işin garip yanı hepsi kostümlüydüler. Onları daha fazla süzemeden 'İyiki Doğdun' şarkısını söylemeye başladılar. Önce onlar söylerken ne yapacağımı bilemedim sonrasında da şarkının melodisine göre dans ettim. Onların benim dans hareketlerime gülmesiyle şarkının sonu bozuldu. Masanın üzerindeki kocaman pastadaki bir sürü mumu üfledim, büyük ihtimalle 18 taneydi ama sayamayacaktım şimdi.

''Ne diledin?'' dedi Lily gelip bana sarıldıktan sonra.

''Unuttum!'' Gerçekten o kadar şaşırmıştım ki unutmuştum.

''Çocuklar! Durun, mumları yeniden yakacağız. Carmen dilek dilemeyi unutmuş.''

Önce bir hayal kırıklığı sesi çıktı, sonra Sirius hepsini tek tek cebinden çıkardığı çakmakla yaktı. Normalde asasıyla yapardı ama Zelda, Andrew-benden önce nasıl gelmişti hiçbir fikrim yoktu- ve restoranttaki muggle kız Daisy'de vardı.

''Tamam şimdi üfleyeceğim o zaman.''

''Bu sefer dilek dilemeyi unutma yeniden yakarsam mumlar bitecek.'' Sirius her durumdaki gibi dalgasını geçti.

Ona dilimi çıkardım, sonra gözlerimi kapattım. Aklıma bir dilek gelmiyordu, her zaman öyle olurdu zaten. En gerekli anda bir dilek düşünemezdim. En sonunda savaşta kazanmayı diledim.

Mumlar sönüp karanlık olduğunda arkadaşlarım yeniden alkışladılar, Marlene gidip ışığı açtı. Bu muggle hareketleri için baya çalışmış olmalıydılar. Işığın açılmasıyla herkesi daha net gördüm.

İlk gözüme çarpan tabii ki Sirius oldu, kafasının üzerinde üçgen şapka, saçının bazı tutamları örgülü ve dağınık kıyafetiyle bir korsan olmuştu. Remus, James Bond olduğunu iddia ediyordu ama bir takım elbiseden çokta anlaşılmıyordu sonradan bana yapay silahını gösterdiğinde ikna oldum. James, Lily'le beraber Yunan mitolojisinden birileri olmuştu. İkisininde kafasında altın rengi yapraklar olan taçlar vardı ve beyaz giyinmişlerdi. Marlene, uzun sarı bir peruk ile Rapunzel olmuştu. Andrew, kostümünü evde değiştirdi ve beyaz takımıyla ve garip peruğuyla Elvis oldu. Kardeşi Zelda ise yeşil kısa elbisesi ve yine yeşil kanatları ile peri olmuştu. Mary, düz ve omzunun üzerinde biten bir perukla Kleopatra olmuştu. Peter'da zombiye dönüşmüştü. Bence partinin asıl önemli kişisi Daisy'di çünkü Muhteşem Gatsby'deki Daisy'e dönüştüğü kesindi. Püsküllü kıyafetine ve kısa sarı peruğuna bayılmıştım. Herkesin kostümünü tek tek tahmin etmemi istediler, çoğu çok belli kostümlerdi zaten. Tüm arkadaşlarım çok başarılı kostümler giymişlerdi, kendilerini buna adamış görünüyorlardı.

Under StarsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin