4.Bölüm: Hırsız-Polis

44 1 0
                                    

Umduklarımız ve bulduklarımız... Yapmacık olamayacak kadar güzel hayallerimize boyun bağlıyor. Bazıları,-daha doğrusu çoğu olmazdı hiçbir zaman.

İnsan öyle bir şey ki, pes ettim derken bile umut etmeye devam ediyor. Her yerde umduğunu arıyor, bulamadığında kalıyor.

Güzel olan her şey zaman alırmış. Öyle söylerdi babam. Şunu fark ettim ki, zaman benden sadece dakikaları, saatleri değil, sevdiklerimi de alıp gidiyordu. Boş bir otobüs gibiydi zaman. Her bir durakta benden birilerini koparmayı başarıyordu.

Güneş'in bilmem kaçıncı ışığı, gözümü kör etmek istercesine göz perdelerimim arasından sızıyordu .Yavaşça araladım gözlerimi. Ayılmaya başladığım sırada balkondaki oturakta uyuyakaldığımı fark ettim. Ardından da soğuktan üşümüş bedenimin ağrılarını hissetmeye başladım. Doğrulmaya çalıştığımda belimden gelen müthiş ağrıyla yüzümü buruşturdum. "Kahretsin!" Sanki konuşmamı beklemiş baş ağrısı da beni selamladı. "Yavaş gelin am*na-!"duraksadım küfür edecekken ve sonra devam ettim söylenmeye."Bu da can yani!Ölek mi!?" Oflayarak yerimden kalktım ve az açma germe yapmaya başladım. Yüzüm şekilden şekile gire gire, acımayan tek bir noktam kalmayana kadar açıldım. Sonrada kapıyı açıp içeri geçtim. Odam sauna gibiydi. Bakışlarım doğrudan yatağımı bulduğunda Elçin'in hala uyuyor olduğunu fark ettim.Duvarda asılı olan saate baktım. Okulun başlamasına daha yarım saat vardı. Onu uyandırmak istemiyordum. Zaten bu morluklarla okula gelirse kendi kendine strese girecekti. Bugün gitmemesi onun için daha iyi olur.

Üstümdekilerden kurtulup kapının yanındaki kirli sepetine attım. Ardından okul üniformamı dolaptan alıp hızlıca giyindim, yatağımın ayak ucunda duran çantamı tek kolundan tutarak omzuma attım ve kapıya doğru ilerliyordum ki son anda durdum. Aklıma dün sokak lambasında asılı bulduğum kağıt parçası geldi. Kot ceketimin cebinde kalmıştı. Onu bir müddet yanımdan ayırmasam iyi olur. Kirli sepetinden ceketimi çıkarıp cebine soktum elimi. Kağıdı bulduğum gibi ceketi tekrar kirli sepetine atıp odadan çıktım.

Parmak uçlarımda ilerleyerek çıkış kapısına vardığımda, sonunda evden dışarı çıkabildim. Masmavi gökyüzü gözlerimi alacak kadar açık ve güzeldi. Bisiklet sürmek için ideal bir hava. Hoş ben yağmurlu havalarda da aynı bu sözleri kullanıyorumdum ama...

Her zaman ki gibi hızlı sürdüğüm bisikletin pedalları sıcak havada alev almıştı resmen. Bacak kaslarım sabah ki ağrısını unutturacak kadar hafiflemişti.

Trafik bugünde her zaman olduğu gibi fazla yoğundu. Arabaların arasından hızlıca geçiyordum. Bu sırada aklımı başımdan alan o minik kağıt parçasını düşünüyordum. Kafamın içindeki kişiler planlar yapıyordu ve bana da buna göre bir rol biçiyordu. Senaryoları defalarca okuyordum düşüncelerimde. Sabaha kadar düşündüğüm yetmemiş gibi! Tabi en sonunda dayanamamışım ve bedenimin fişini çekmiştim gün doğmadan.

Bir zamanlar varlığını hissettiğim kalbim, yerinde yokmuş gibi ,sanki böyle bir şeye hiç sahip olmamışım gibi, atışlarını hissedemiyordum dünden beri... Suskundu! Cebimde duran kağıt parçası pamuk kadar hafif olmasına rağmen ,üzerine yazılanlar bir kurşun kadar ağırlaştırmıştı. Beynimin nasırları yüksek duvarlara dönüşmüştü ve ben tam ortasında o karmaşık labirentte kayboldum. Şuan sadece her zaman yaptığım gibi düşünmemeye çalışıyordum bunca yoğunluğun arasında. Ama tabi çokta mümkün olmuyordu. Dünde Melis'leri ektim, buna da bir bahane bulmalıyım. Karmaşanın içine sürükleniyordum göz göre göre. Tutunacak bir dal yok ya da elimi uzattığımda yakalayacak biri...

BUĞUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin