Bölüm 25

1.2K 765 139
                                    

Şimdi bir sorunum daha vardı. Yine o yüksek arazi aracına tırmanmam gerekiyordu. Bakışlarım önce kendi arabama sonra Giray'ın arabasına çevrildi.

"Benim arabamla gidelim," dedim.

"Kimse beni o motorlu tabuta bindiremez."

"Yapmayın komiserim. Emniyet çok yakın zaten."

Başparmağı ile işaret parmağını çenesinin altında birleştirip düşünmeye başladı. Tekrar kucağıma alayım mı diye sormasını istemiyordum. Ben de evde basamak olabilecek bir şey var mı diye düşünüyordum. Tabure vardı ama o da çok yüksekti. Giray aydınlanmışçasına iki elini birleştirdi ve "Bas," dedi. Duvara tırmanırken birinin destek vermesi gibi iki avucunun içine bastım ve araca tırmanarak bindim.

Yol tabelalarında İstanbul Emniyet Müdürlüğü yazısını görünce yüzüm gülmeye başlamıştı. Sanki yıllardır merkeze gelmemiş gibiydim. Gülümsemem Giray Komiser'in gözünden kaçmamıştı.

"Ne o? Emniyeti çok mu özledin Canfeza?"

"Sanırım. Burada çalışmak benim en büyük tutkumdu."

"İlk atamanda buranın çıkması büyük şans o zaman."

"Şanstan ziyade istek diyelim komiserim."

"Nasıl yani?"

"Polis okulunu birincilikle bitirdim ve burada çalışmayı ben istedim. Daha doğrusu burada çalışmak için polis okulunu birincilikle bitirmek için çabaladım diyeyim."

Hayretle bana dönüp baktı. Bilmediğini o zaman anladım. Kimseye bu konuda hava atmamıştım. Defne bile bilmiyordu. Hatta İstanbul Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi'ni kazanmıştım ama biraz zorunlu biraz istekle polisliği tercih ettiğimi kimseye anlatmadım.

"Bunu bilmiyordum Can Kız. Tebrik ederim o zaman."

Sanki ilk defa bana imrenerek bakmıştı. Yaralı olsam da artık onun gözünde polis bebesi değildim.

Aslında tek başıma yürüyebiliyordum ama emniyetin uzun koridorlarını soluklanmadan kat etmeye çalışmak beni yormuştu. Giray, koluma girmişti ve büromuza birlikte adım atmıştık.

Sanki herkes geldiğimi haber almışçasına odadaydı ve bir alkış sesiyle karşılaştım. Hemen önüme mumları ve maytapları yanan bir yaş pasta getirdiler. Bu kutlamanın altından Defne ve Giray'ın çıkacağından emindim. Derin nefes alıp mumları üflemeye çalıştığımda çatlak kaburgam kendini hatırlattı ve Giray, benden önce üfledi.

"Çok kötüsün," dedim. "Ayrıca çok da iyisin."

İroniden dolayı Giray Komiser bana göz kırptı ve gülümsedi.

"Şer şere, çi jine, çi mere."

Mehmet Abi bu cümleyi söyleyip bana sarıldı. Ben sormadan önce Giray öne atılarak ne dediğini sordu.

"Bu, bir Kürt atasözüdür Can Kız. Aslan aslandır. Dişisi, erkeği olmaz demek," dedi.

Kulaklarıma kadar kızardığımı hissettim. Erdal Komiser'le pek muhabbetim yoktu ama o da lafa karıştı.

"Adamlık dediğimiz kavramın cinsiyete bağlı olmadığını bir kere daha gördük," dedi. Kendisi uzun saçlıydı ve ben de ona uzun saçın sadece kadınlara özgü olmadığını söyledim.

Defne, "Heykelini yapacaktık ama beton yetmez diye düşündük," dedi.

Sonunda yüzüm gülmeye başlamıştı. Ümraniye Kasabı olayımın unutulduğuna artık emindim. Hep istediğim gibi mesleğimde saygı görmeye başlıyordum. Bir organımı kaybetmiş olsam da Clark Kent'den Süpermen'e dönüşmüştüm.

Tüm ekibin geçmiş olsunla bağlantılı cümlelerini kabul ettikten sonra masama baktım. Sekiz metre olduğunu tahmin ettiğim rengârenk led ışık, bilgisayarım, masam ve sandalyem arasında dolanıyordu. Masamın üzerinde bir tane ayıcık, birkaç kutu çikolata ve çiçekler vardı.

"Masamı kim pavyona çevirdi?" dedim.

Defne gülerek el sallıyordu. Giray Komiser, bana vaktin geldiğini söylediğinde pastamdan bir çatal bile alamamıştım. Soğukkanlılığımı koruyarak sorgu odasına doğru ilerledim. Hayatımda ilk defa bir sorguya katılacak hatta ilk defa yönetecektim. Tüm sorgu teknikleri dersini kafamdan tekrar ediyordum. Zaten yanımda mutlaka birileri olacaktı. Hata yaptığım yerde müdahale ederlerdi.

Giray Komiser, beni durdurunca düşüncelerimden sıyrıldım. Altın sarısı gözlerini benim su yeşili gözlerime dikmişti. Ne diyeceğini merak ediyordum.

"Bak Canfeza, öncelikle sakin olmanı istiyorum. Adamın psikopat olduğunu sen söyledin. İyi polis, kötü polis ya da başka bir teknik bunda işe yaramaz. Seninle oynayabilir."

"Tamam," dedim.

Tedirgin olduğum çok mu belli oluyordu? Giray benim her hareketimi, jest ve mimiğimi nasıl da doğru bir şekilde yorumlayabiliyordu?

"Yanında olacağım merak etme. Ayrıca Mehmet Akif Başkomiser de bizimle birlikte sorguya girecek."

Başımı "Evet," anlamında salladım ve yolumuza devam edip sorgu odasına geldik. Başkomiserimiz, Asaf Amir ve gözlüklü, esmer, neredeyse bir erkek iriliğine sahip bir kadın, kapının önünde bizi bekliyordu. Psikiyatrist Esra Yüksel olduğunu öğrendiğim kadın, zanlının ön değerlendirmesi için bizi aynanın arkasından izleyecekti. Ona Asaf Amir eşlik edecekti ve biz üçümüz de sorguya girecektik. 

İlk Korku #Aşk-ı Polisiye I#Where stories live. Discover now