💙💚~27. BÖLÜM: Savaşı Başlatan Kurşun~💙💚

1.8K 436 517
                                    

"Sözünü tartmadan söyleyen, aldığı cevaptan incinmesin."

-Mevlana-

Mavinin Yeşili

Bölüm: 27- Savaşı Başlatan Kurşun

Arabanın içerisine oturup bekleyen genç kadın, aklına gelen fikir ile telefonunu eline aldı. Arkadaşı Eylül'ü uzun zamandır göremediği gibi konuşamamıştı da. Onu özlediğini hissedebiliyordu ama onu aramaya vakti yoktu. İkisi de hayatın savrulan yaprakları yüzünden ayrı kalmak zorundaydılar. İkisi de kendi hikayelerinin ana karakterleri iken omuzlarına yüklenen sorumlulukları sırtlanmak zorundaydılar. Bu da onların ayrılmasına sebep olmuştu, artık ikisi de farklı trenin yolcusuydular. Yönleri farklı, nefes alırkenki amaçları farklı ve gördükleri farklıydı.

Genç kadın, hızla telefonda yazan arkadaşının ismine tıkladı. Zaman geçirmeyi, karşılıklı oturup bir fincan kahve içmeyi ya da onunla birlikte kahvaltı hazırlamayı özlemişti. Bunca yılı beraber geçirmenin üzerine gelen bu ayrılık canını sıksa da canı gönülden arkadaşının iyiliği için dua ediyordu.

Kulağına yaklaştırdığı telefon uzun süre çalıp telesekretere bağlanınca aramayı sonlandırdı. Arkadaşına, arama sebebini içeren bir mesaj attı. Yüzünü sıvazlayıp geriye doğru yaslandı. Havanın kasveti yüzünden içinin daraldığını düşünerek kendini rahatlatmaya çalıştı.

Genç adam, merdivenlerden inerken bir yandan da ceketinin kol düğmelerini ilikliyordu. Son basamağa gelince adını söyleyerek ona seslenen babaannesi yüzünden durdu. Yaşlı kadın, elini havlu ile kurulayıp mutfaktan çıktı ve torununun karşısına geçti.

"Onu en güzel yerlere götür tamam mı? Biraz vakit geçirin ve erken gelirseniz ikinizi de eve almam ona göre," diyen Sena Hanım, sahte bir tehdit ile işaret parmağını ona savurdu. Emre, onun yanağını öptü. "Sen dert etme," dedi ama içten içe ne yapacağını bilemiyordu. Genç kadının bundan rahatsız olma ihtimali vardı ve konuşmadan bunu öğrenemezdi.

Sena Hanım gülümsedi. "Hadi, Derin'i daha fazla bekletme. Dikkatli gidin," diyerek ayaküstü öğüdünü vererek onu uğurladı. Genç adam üzerine geçirdiği ceketin düğmelerini ilikleme zahmetine bile girmeden dışarıya adımını attı. Havanın derecesi tenini yalayıp geçerken arabaya geçip yerine oturdu.

Bir sessizlik dalgası ikisinin arasında dolanıp kulaklarına konuşmalarını fısıldıyordu ama ikisi de konuşmaya yeltenmeyerek sadece karşılarına bakıyorlardı.

Devam eden bu sessizliği genç adam bozdu. "Babaannem bizim vakit geçirmemizi istiyor," diyerek cümlesine başlayınca genç kadın mavi gözlerini ona doğru çevirdi. "Evet, bana da söylemişti," cümlesi onun sözünü kesmişti.

Emre, başını sallayıp onayladı ve devam etti, "Erken gelirsek eve almayacağını söyledi ve yapacağından adım kadar eminim. Burada görmek istediğin yerler var ise seni bırakabilirim Derin," işin içine kendini katmıyordu. Bunu fark eden genç kadın birden, "Ya sen ne yapacaksın?" diye sormadan edemedi. Onun da yanında gelmesini beklemiyordu. Emre'yi az çok tanımıştı, bunu yapmayacağını biliyordu ama onu merak etmek isteyen kalbine de söz geçiremiyordu.

"Ben yapacak bir şeyler bulurum," sarf ettiği kelimeler onu geçiştirmekten öteye gitmiyordu ve genç kadının istediği cevap kesinlikle bu değildi. Konuşup onu ikna etmek için ağzını aralayacakken, "Neden benimle vakit geçirmeyi istesin ki? Ben onun için en fazla bir yıl göreceği sıradan biriyim." bu düşünceleri yüzünden dudaklarını sıkıca birbirlerine bastırdı. "Ben gezmeyi istemiyorum, dünün yorgunluğunu üzerimden atamadım," tok çıkan sesine kendi bile şaşırmıştı.

Mavinin Yeşili (Anlaşmalı Evlilik) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin