23

345 46 4
                                    


Yeosang

"Ya bu niye uyanmıyor? Hastane mi gitsek?"
Hyunjin'in yüzünü okşarken arkadaşlarına bakıyordum.
"Bence biz onu eve götürelim birazdan uyanır merak etme."
Bang Chan'ın omzumu sıkıp gülümsemesiyle bende gülümsedim.


Minho ve Seonghwa'nın yardımıyla Hyunjin'in evine gelmiştik. Hyunjin biraz mırıldanıp uyandığında Minho ve Seonghwa çıkıp gitmişti, bende Hyunjin'in yanına gidip bir süre onu izledim.
Güzel bi yüzü ve herkesi kendine aşık edebilecek aurası vardı.
Gözüne girmekte olan saçlarını geriye doğru attığımda elimi tuttu ve gözlerimin içine baktı.
"Burada kal."

Onu reddetmek istiyordum ama öyle güzel görünüyordu ki şu an. Sadece kollarında uyumak istiyordum.
Kafamla onaylayıp yanına uzandım, o da gözlerini açıp beni izlemeye başlamıştı.
"Niye bana bakıyorsun? Dön arkanı uyu."
Güldü ve çenemden tutup kendine doğru çevirdi. Bir süre ikimizde sadece birbirimizin dudaklarına baktıktan sonra elini çekip geri uzanmıştı.
"Felix ve Wooyoung ha? AHAHAAHHAA. Çok garip ama tatlı bi ikili oldular."
Bende gülmüştüm.
"Bence de."
Kafasını bana doğru çevirmişti.
"Bence biz de olabiliriz."
Bende kafamı ona doğru çevirdim.
"Nasıl yani?"

"Bence bi denemeliyiz. Senden hoşlanıyorum."
Utancımdan yerin dibine inmek istiyordum şu an.
"Bu öyle mi söylenir Hyunjin?"
"utandın mı?"
Kıpkırmızı olan yanaklarımla ona baktım.
"Sence?"
Güldü ve bana yaklaştı.
"Çok güzelsin Yeosang. Seni o kadar kıskanıyorum ki, her zerren bi harika. Şu zamana kadar seni sevmeyen biri varsa onların canı cehenneme."
Ben utanıp kafamı onun göğüsüne yaslarken o da beni belimden tutmuştu.
"Deneyelim."
"Anlamadım?"
Kafamı kaldırdım ve çenesine bi öpücük kondurdum.
"Deneyelim diyorum."
Güldü ve çenemden tutup dudaklarımızı birleştirdi. Narin ve şevketli öpüşmemiş hızlanırken onu yavaşça ittim.
"Sakin ol."
"Özür dilerim."
Güldüm ve ona sarıldım.
"Dileme."


Seonghwa

Salak Hyunjin'i eve bıraktıktan sonra Minho ile eve doğru yürüyorduk.
"Minho, bu gün bende kalmaya ne dersin?"
Bir süre bana bakıp sonra önüne döndü.
"Olabilir."
Güldüm ve yürümeye devam ettik, Minho çok sessiz biriydi karşı taraf onunla konuşmadığı sürece o da konuşmuyordu.

Eve geldiğimizde bir süre oturup konuşmuştuk.
"Bu konuya çok fazla girmek istemiyorum ama şu bıçaklama olayı. Bana anlatmak ister misin?"
Gülen yüzü bi anda düşmüş ve elleriyle oynamaya başlamıştı.
"Zorunda değilsin. İstiyorsan anlatma."
"Hayır anlatacağım. Sana güveniyorum."
Gülümsemiştim.
"Eski lisem iğrenç bi yerdi, her bok dönerdi orda. Bir gün it'in biri ile kavga ettim ve sonrasında her şeyim ortaya döküldü. Ailem'in yaşantısı, benim geçmişteki yaptıklarım, cinsel yönelimim. Her şey bi anda ortaya çıktı. E otantik olarak sinirledim, ilk gördüğüm yerde sapladım bıçağı. Biliyorum yapmamam gerekirdi ama o ara aklıma başka hiçbir şey gelmemişti."
Dolu gözleriyle bana bakarken onun bacağını tuttum ve destek olmak istercesine sıktım.
"Sonra da atıldım işte, Wooyoung ve Yeosang beni savunmak için derken onlarda okullarından oldu. Jeongin ve Hongjoong'ta kendi istekleriyle okuldan ayrıldılar."
Kolumu omuzuna attım ve kendime doğru çekip sarıldım.

"Böyle bi şey olduğunu tahmin etmiyordum. Eski konuları açtığım için üzgünüm."
Benden birazcık uzaklaştı.
"Hayır tam tersine, sana içimi dökmek iyi hissettirdi."
Aşırı yakın olan yüzlerimizden dolayı gözüm hep dudaklarına kayıyordu, ensesinden onu kavrayıp dudaklarımızı birleştirmek istiyordum ki bu atak benden önce Minho'dan gelmişti zaten.

Dudaklarını dudağıma bastırdığında ilk önce gözlerim şokla açılsa da sonrasına gözümü kapatıp anın tadını çıkardım. Minho kucağımda yerini alırken bende üzerimdeki tişörtü çıkarmak için dudaklarımızı ayırdım.



Bang Chan

Herkes evden çıkarken en son Hongjoong'la baş başa kalabilmiştik.
"Hyunjin böyle işte, nerde ne olacağı belli olmuyor."
Kıkırdayıp bana doğru yaklaştı ve sarıldı, boylarımız aynı olsa da benden oldukça zayıf olduğu için kollarımın arasında kayboluyordu.
"Bazen çok garip geliyor biliyor musun? Seninle olmak..."
Onu kendimden ayırdım ve kaşlarımı çattım. Dolu gözleriyle bana bakan Hongjoong oldukça şaşırtmıştı.
"Nasıl yani? Ne oldu hayatım bi anda gözlerin doldu?"
Dolu gözlerini silerken yine bana çevirdi bakışlarını.
"Ne bileyim ya... sen çok iyisin Bang Chan bazen öyle bi oluyor ki diyorum nasıl oldu da böyle mükemmel biri benle oldu. Seninle olduğumda hayatımdaki her şey yeşeriyormuş gibi hissediyorum. Sen ne kadar inkar etsen de benim hayatımı değiştirdin. Sen benim kahramanımsın ve ben seni asla bırakmak istemiyorum."
Gözlerinden yaşlar dökülürken güldüm ve dudaklarına yapıştım, narin ve masum öpücüğümüzü ayırıp alnımı ona yasladım.
"Seni ne pahasına olsun bırakmayacağım Hongjoong sen benim her şeyimsin."
Kıkırdadı ve kollarını belime sardı. Bi süre öyle durduktan sonra onu dürttüm.
"Küvette uzanalım mı biraz?"
benden ayrıldı ve elimden tutarak tuvalete doğru sürükledi.

Jeongin

Elimi tutan büyük iri ellere hala alışamamıştım.
"Ne oldu sana betin benzin'in atmış?"
"Hiç sadece biraz korkuyorum ya."
Yolun ortasına durmuş bana dönmüştü.
"Ne için korkuyorsun?"
Ona doğru döndüm ve kafamı kalbinin olduğu yere koydum.
"İnsanların daha doğrusu çocukların tepkilerden çekiniyorum."
Yunho ufak bi kahkaha attı ve yüzümü avuçlarının arasına aldı.
"Sevgilim emin ol, onlar bizim bu garip davranışlarımızdan bile anlamışlardır."
Yüzümdeki ellerini tuttum ve dudaklarına öpücük kondurdum.

"Wooyoung benle çok dalga geçecek."
Biraz daha yürüdükten sonra benim evimin önüne gelmiştik.
"Neden dalga geçsin ki?"
Utanarak kafamı yere eğdim ve parmaklarımla oynadım.
"Çünkü senin arkadan atıp tutuyordum."
Yunho yine kahkaha atmaya başlayınca dudaklarımı büzdüm ve göğüsüne birkaç yumruk attım.
"Gülme! Sanki sen benim arkamdan çok güzel şeyler söylüyordun! Hatırlatayım, hep beraber buluştuğumuzda bana çok kötü davrandın."
Gülmesini kesip ellerimi tuttu ve elimin üstünü öpüp gözlerimin içine baktı. Bu çocuk beni kalpten götürecekti biradan.
"Ama o zaman sende benim yerimde olsan aynısı yapardın. Hatta iddiaya varım ki daha beteri bile olabilirdin."
Kafamı olumlu anlamda salladım ve boynuna sarılıp dudaklarına kapandım, bir süre kapımın önünde öylece durup öpüşmüştük. İkimizde nefessiz ayrıldığımızda alnımı alnına yasladım.
"Eskileri konuşmayalım."
"Bence de."
Ondan ayrıldım ve birkaç adım geri gittim.
"Ben gideyim artık. Ara beni eve geçince."
Yanıma gelip yanağıma öpücük kondurdu.
"Senden uzak kalamıyorum ki gideyim."
Midem kelebek etkisi yaşarken suratıma kan sıçrıyormuş gibi hissediyordum.
"Seni çok seviyorum."
"Bende seni çok seviyorum."

Belle âmeDonde viven las historias. Descúbrelo ahora