•30•

52 26 99
                                    

Evett artık otuzuncu bölüme geldik... Kitabın sonuna yaklaştık mı? Şöyle diyeyim ben de bilmiyorum. :) Ama aslında yaklaştık gibi. Bir yazar olarak -yani bu kitabın yazarı olarak- bilmemem gerçekten saçma biliyorum, yazarın kitabın önceden her şeyini tasarlanması, ayarlaması gerekiyor ama cidden ben o an aklıma ne eserse onu yazıyorum.

Ve gece gece bölüm ^^ en etkilendiğim bölümlerden biri olduğu için hemen atmak istedim. Zaten çok kişi okumuyor kitabı sorun olmaz. :)

Ve sizi olabildiğince uzun bir bölüm bekliyor.

Her neyse iyi okumalar.
🧡

Bölüm Başı

Bia ile Adonis taçlarını takmış ve emin adımlar ile saraydan dışarı doğru ilerlemişlerdi.

Saraydan tam dışarı çıkacaklarken Zeynep ile Çakır, Adonis ile Bia'yı durdurmuşlardı,

"Bia, Adonis lütfen ya biz de gelelim."

"Zeynep bu sarayın içinden çıkar iseniz cidden kötü olur. Size böyle konuşmak istemem ama beni zor durumda bırakmayın. Sakın arkamızdan da gelmeyin. Burada kalın, eğer kabul etmez iseniz sizi zindanda tutmak zorunda kalacağım." Bia Zeynep ile Çakır'a hitaben konuştuktan sonra tam Çakır itiraz edecek iken Adonis ile onları dinlemeden saraydan dışarı doğru ilerlemişlerdi.

Bia ile Adonis saraydan dışarı çıktıktan sonra karşılarında kocaman bir ordu misali halkını görmüşlerdi. Tabikii aralarında polisler, askerler ve daha niceleri vardı.

"Hazır mısınız?" Bia son sesi çıkana, boğazı ağrıyana kadar bağırmıştı.

"Hazırız!" Herkes aynı ritmik ses ile karşılık verdiğinde Bia aynı yüksek sesi ile tekrar bağırmıştı.

"Haftalardır beklenen büyük gün bugün! Ya onlar ya da biz kazanacağız! Kazanmak kolay bir şey değil bu yüzden can vermeliyiz ki hakkımız olanı koruyalım. Bu uğurda kim can verir?"

"Ben!" Herkes tekrardan ritmik bir ses ile bağırdığında Adonis konuşmaya başlamıştı bu sefer.

"Bugün can verilecek, can alınacak fakat hakkımızı alacağız! Korkan var ise şimdi çekilsin kenara." Adonis'in cümlesinin üzerine herkes tek ayağını kaldırıp sert bir şekilde yere vurmuştu. Ses o kadar fazlaydı ki resmen kulakları delinecekti.

"Ben buradayım!" Herkes tekrar aynı ritmik ses ile bağırdığında Adonis ile Bia aynı anda,

"Hepimize Allah yardım etsin!" (Evet müslümanlar:)

"Amin!" Halk tekrar bağırdığında Bia ile Adonis halkın kendilerine açtıkları yerden geçmiş ve önden ilerleyerek Büce ülkesine gidecekleri ağacın olduğu ormana doğru ilerlemişlerdi. Halk ise arkalarından geliyordu.

"Önden birkaç kişi girsin, sonra biz gireceğiz." Adonis emir verdikten sonra hemen dört kişi öne geçerek ağaçtan geçit sağlamış ve sonra da Bia ile Adonis girmişti. En son olarak da yaklaşık kırk dakika boyunca herkes teker teker girmiş ve herkesin tam olduğuna emin olduktan sonra halktan ayrı olarak köşede duran kişilere dönmüş ve,

"Siz doktorlar burada gizlenin. Vurulan kişileri sizin yanınıza getirecekler." diyerek saklanmalarını istemişti Adonis. Doktorlar da kabul ettikten sonra ormandan sarayın olduğu bölüme doğru doktorlar hariç herkes ile ilerlemişlerdi.

Ülkeden gelirler iken yanlarında beş doktor ile gelmişlerdi.

"Önünüze gelene sıkın. Sadece masum kadınlara ve bebeklere dokunmayın!" diyerek Adonis'in emir vermesi ile herkes kafasını sallamıştı.

SİBE [TAMAMLANDI]Where stories live. Discover now