5. BÖLÜM

3.5K 266 86
                                    

medya celal

Reşit gece vakti yatağına çekilmiş tam uyumaya hazırlanırken telefonun çalmasını beklemiyordu. Bu saate onu kim arayabilirdi aklına gelmiyordu. Yataktan kalkıp şarja takılı telefona ilerledi. Ekranda Celal'in ismini gördüğünde kalbi tekledi.

Bu saatte neden onu arıyordu?

"Efendim?" diyerek aramayı cevapladığında birkaç saniye karşı taraftan ses gelmemişti. "Alo?" Sesi mi gitmiyordu?

"Reşit." Kara kurdun kalın sesi kulaklarına dolduğunda yutkundu. Genelde adını pek ondan duyamazdı. Pompacı derdi hep, herkes gibi. Böyle nadiren söylediğinde Reşit'in çocukken bile utandığı bu isim ona hiç olmadığı kadar güzel gelirdi.

"Hayrola Celal, bu saatte? Bir sıkıntı mı var?"

"Ben Galip ustanın yanındayım da.." derken Reşit hayali alkol kokusunu resmen almıştı. Sesinden sarhoş olduğu belliydi. Ayrıca Galip ustaya gidip de sarhoş olmayan var mıydı? Adam yürüyen ayyaştı. "Eve gidemiyom. Gelip alsana beni."

Söylediği yer Reşit'e yarım saatlik yürüme mesafesindeydi. İlk önce itiraz etmek istedi. Çok uykusu vardı, saat zaten geç olmuştu ve birkaç saat sonra uyanacaktı aslında ama Celal'i orada bırakabilecek miydi? Bırakamazdı. Bırakmazdı.

"Başkası yok mu seni alacak?"

"İlk seni aradım." dediğinde Reşit gülümsedi. Hoşuna gitmişti. "Sen niye gelmiyon ki? Ben olsam soru bile sormadan gelirdim." Son cümlesine Reşit kalbini bırakmıştı. Kalbinin sızısıyla derin bir nefesi göğüs kafesine çekti.

"Tamam tamam. Bekle, geliyom." Telefonu kapatıp üstünü giyindi. Evden çıkıp Galip ustanın kaldığı harabeye yürümeye başladı hızlı adımlarla. Tam gece ayazı olduğundan hava buz gibiydi.

Galip ustanın kaldığı inşaata vardığında Celal'i de görmüştü. Buranın evsizleriyle bile oturup sohbet edebilecek kadar ağzı laf yapardı. Ters bir şey söylese sonu hastanelik olurdu ama şu ana kadar idare etmişti kendini. Mahallenin ayyaşları, delileri, serserileri... Hepsi Celal'i sever sayardı. Reşit elinden geldiğince uzak dururdu onlardan ama Celal sayesinden mecburiyetten hepsiyle de sohbet etmişliği olmuştu.

"Selamün aleyküm." dedi adamlara doğru. Onlarla çok muhatab olmazdı. Olmak istemezdi. Hepsi çeşitli suçlardan hapse girmiş, çalışma kaygısından uzak yaşayan, ne yapacağı belli olmayan insanlardı.

"Vay, paşam gelmiş!" Galip usta anında ayaklanıp yaydığı ağır alkol kokusuyla Reşit'e sarılmıştı. Reşit de hafifçe karşılık verip hemen geri çekildi.

"Celal, gel hadi. Saat geç oldu." diyerek esmer adamın omzuna dokundu. Celal ayağa kalkıp vücudunu Reşit'e yasladı. Hayvan gibi ağır olduğundan Reşit anında onun koluna girmişti.

"Hadi, iyi geceler!" diyerek Celal'in gelirken gördüğü arabasına doğru yürümeye başladı.

"Bok vardı bu kadar içtin." dedi Celal'i azarlayarak. En nefret ettiği huyu buydu. Tamam içmesine karışamazdı ama sarhoş olmasına çok sövüyordu.

"Sor bi, neden içtim?" İşaret parmağını bir siyasetçi gibi havaya kaldırdı. "Bir sebebi vardı ki içtim!"

"Kupon mu yattı, hayırdır?" Elini Celal'in sol cebine atıp araba anahtarını çıkardı ve kilidini açtı.

"Yok." dedi Celal. "Kalbim ağrıyordu. Geçmeyen, geçmeyecek bir sızı! Ondan içtim." Reşit'in gözlerine içli içli baktı. "Dindirmez ama uyuşturur diye içtim!"

"Kalbin mi ağrıyordu?" Celal'i yolcu koltuğuna oturturken şaşkınlıkla sordu. Geri çekildi ve Celal'e baktı. "Nasıl? Biri mi var lan?" İstemsizce sesini yükseltmişti.

"Varsa vardır, yoksa yoktur." diyerek kaçamak cevap vermesiyle favorilerini çekiştirdi Reşit.

"Adam gibi cevap ver." Ama o sırada Celal'in gözleri kapandı kapanıyordu. Cevap alamayacağını fark ettiğinde içine düşen kurdun etkisiyle dalgın bir şekilde arabaya binip çalıştırdı. Celal'in evine sürerken gözü arada bir yanındaki esmere kayıyordu.

Celal'in birine tutulmuş olma ihtimali bile kalbini yaralamıştı. Ya gerçekten de biri varsa? Reşit buna dayanabilir miydi?

Olsaydı bilirdi. Celal içinde tutmazdı ki hislerini. Ya ağzından kaçırır ya da mutlaka kendisi söyleyiverirdi.

Arabayı evin önünde durdurup Celal'i evine götürdü. İçeriye girip esmeri odasına götürdü.

"Pompacı." dedi Celal, mırıltıyla. "Uyusana benle."

"Yok, eve gidicem." dedi Reşit. Tadı kaçmıştı bir kere. Şimdi zaten uyuyamazdı gece boyu. Aklına takılmıştı bir kere.

"Kal lan."

"Lanlı konuşma lan benle."

"Şş, hadi." Minik bir kedi yavrusu gibi çıkan ses tonuyla Reşit yatağın kenarına oturdu ve sarhoş adama baktı.

"Kalp ağrın kime senin?" diye sordu dayanamayarak.

"Reşit." dedi Celal.

"Ne var?" Esmerin gözleri sarışında dikkatle gezindi.

"Şöyle gelsene." Eliyle yatağa vurdu birkaç kez. Celal'in ısrarla cevap vermemesi onu daha da sinirlendirmişti.

"Yok, ben eve gidiyom." diyerek hızla ayağa kalktı. "Yat uyu sen de." Celal'in bir şey demesini bile beklemeden evden çıkıp gitti.

Öylesine öfkelenmişti ki nefesi tıkanmıştı. Sinirini bir yerden çıkarmak istiyordu ama Reşit sinirlenince sağa sola çatan bir adam olmamıştı hiç. Her duygusu gibi öfkesini de içinde yaşardı.

Hızlı adımlarla eve doğru yürüdüğü sırada telefonu çaldığında arayan kişiye baktı.

"Ne var Celal?"

"Şş." dedi sarhoş adam.

"Kapatıyom."

"Biliyon mu?"

"Neyi?"

"Gözlerinin fanatiğiyim."

Reşit'in adımları aniden durdu. Öylesi bir nefes üfledi ki buharı duman gibi çıktı dışarı.

"Ne?" Ama bir karşılık alamadan telefon suratına kapanmıştı. Kulağında telefonla öylece beklerken dudakları kıvrıldı.

"Manyak herif." dedi. Gülümsemesi genişlemişti. Gülerek yoluna devam ederken tıpkı bir liseli gibi hissediyordu.

POMPACI (GAY)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin