[15] iş ve aşk

179 33 1
                                    

"Evet Sehun, seni dinliyoruz."

Sıç-tım. Bunun başka izahı olamaz, bu bir sıçış fermanıdır.

"Kim Jongin ile yakından irtibata geçtiğinden beri bir ilerleme yok."

Var. Harbi var. Ama size yok.

"Bize küçük diye düşünüp iletmediğin ipucu bile yok, öyle değil mi?"

Toz pembe bulutların sahneden ayrılma vaktidir.

"Sen bir profesyonelsin Sehun."

Bu ağır oldu.

"Sezgilerin de mi bir şey söylemiyor?"

Sezgilerim... Onlara bakacak olursak, onlar çoktan Jongin'in merhametli bakışlarına aldandı. Çoktandır yerini bilemez ve aklıma esmez oldular. Ve aynı zamanda şu anki hazırlıksız yakalanma sebebim.

"Efendim,"

Hafifçe boğazımı temizledim ve dikleştim. İçinde bulunduğum durum çocuk oyuncağı değildi. Şu an vereceğim her cevap hayatımı etkiler vaziyetteydi. En ucuz yolla kurtulmaya çalışacaktım fakat herkesin yüzüme ciddiyetle bakması yardımcı olmuyordu. Özellikle vakayı yürüttüğümüz ve ikinci şüpheliyi takipte olan meslektaşım Mina bile gizli bir sorguyla bakıyordu. Jongin'in rehavetine o kadar kapılmıştım ki meslektaşımın ne kadar ilerlediğini ya da geride olduğunu bilmiyordum bile.

"Sen bu işi ciddiye almıyor musun Sehun?"

En işlevsiz yüz kaslarıma kadar dumura uğradım. Gerek sözümü kesmesiyle gerek sorduğu soruyla.

"Bu performans sana yakışmıyor."

Gururumun incinme sesleri kulaklarımdaydı.

"Mina her gün küçük de olsa yeni bir gelişmeden bahsederken senden hiç haber alamamak..."

Cümlesini düşünceli bir ses tonuyla noktalaması kaşlarımı çatmama sebep oldu. Ağzımı tutamadım.

"Ne demek istiyorsunuz?"

Benden yaşça büyük olan adam gözlerime dik dik bakıyordu. Cevap vermemesiyle konuşmayı yanında yetkili olan başka bir amirim devraldı. Yaklaşımı daha yumuşaktı fakat bana unutturamadı. Eğer doğru anladıysam şahsıma karşı suçlayıcı bir imada bulunulmuştu. Benim için ne kadar zedeleyici olsa da doğruluk payı yüksek bir ithamdı. İçten içe böyleydi. Ama böyle bilmemeliydiler.

"Bu vakanın 1 senedir sonuçlanamadığını biliyorsunuz, çocuklar."

Mina'ya, ardından bana baktı.

"Bir kadın canice katledildi ve katil elini kolunu sallayarak ortalıkta dolanıyor. Sabırsızlığımızı mazur görün fakat durum böyle."

Soğukkanlılığımı korumaya çalıştım.

"Ve sen Sehun, hâl böyleyken bilgiler aktarmaman bu toplantıyı yapmamızı sağlayan başlıca etken oldu. Pekâlâ da bize her şeyi bildirmek zorunda değilsin ama vakayı sürdürdüğün meslektaşına karşı böyle bir zorunluluğun var."

Öfkeyle harmanlanan bakışlarımı Mina'ya çevirdim. Duygu karmaşası yaşıyordum ve aslında öfkem de kendimeydi.

"Ne yani, Mina kendisini bilgilendirmediğimle ilgili size şikayette mi bulundu?"

Kıza karşı aynı sorgulayıcı bakışları takındım. Ağzını araladı ama konuşan yine amirim oldu.

"Konu bu değil Sehun."

"Ana sınıfında değiliz, şikayet etmek de ne demek?"

Ortamdaki gerginliği artırdığımın farkındaydım lâkin kendimi frenleyemiyordum.

Kaderin İzdüşümü |SeKai|حيث تعيش القصص. اكتشف الآن