33•

427 46 77
                                    

"Levi'yla mı görüştüm dedin?" Diye sordu Dean, gözleri hüzünle bakarken, kendisinden emin duruşunu bozmamıştı.
Önündeki kitabını kapatıp, sandalyesinde geriye yaslandı.

Kapıyı tıklatıp içeriye asistanı girdiğinde, başını ona çevirdi.
"Bay Evergardeen, sabah istediğiniz belgeleri getirdim."

Dean, sıcak bir şekilde gülümsedi.
"Teşekkür ederim, masama koyup yarım saat kadar kimsenin içeriye girmesine izin vermezsen olur mu?"

"Elbette efendim," dedi genç çocuk, masaya belgeleri koyduktan sonra odadan çıkmıştı.

Tekrar Michelle'e baktı.
"Neden gelmiş?"

"Sence neden gelmiş olabilir?" Diye sordu Michelle, bir yandan Dean'e de üzülmeden edemiyordu.
Hikayenin en masum karakteriydi.
Ancak en çok üzülenin o olacağını düşünüyordu.

Dean, diliyle dudağını ıslatıp iç çekti ve burnunun üstünü kaşıdı.
"Lu'yu mu öğrenmiş?"

"Evet." Diye yanıtladı Michelle." Senin için ne kadar zor olduğunu biliyorum, ancak o onun gerçek babası Dean."

"Söylemesen de bunu biliyorum zaten Michi," dedi Dean. Başını ellerinin arasına gömüp derin bir nefes aldı.
"Gerçek babasıyla olması gerekiyor, bunun farkındayım."

"Gerçek babasını bilerek büyümesi, ileride size zorluk yaşatmaz. Bu yüzden ne kadar erken Levi'ya tanışıp vakit geçirirse, o kadar iyi olur."

Dean sessiz kaldığında, Michelle destek olmak amaçla onun elini sıktı.
"Ona sadece bu 3 ayda çok iyi bir babalık yaptın, sayende eksiklik hissetmedi bile."

"O ufaklığı seviyorum, kendi oğlum gibi görüyorum. Ancak dediğin gibi kendi babasını bilerek büyümesi onun için daha iyi..." gözleri parmağındaki alyansa gittiğinde, istemsizce dolmuştu.

"Hayır, Dean..." dedi içten bir şekilde Michelle, elini hafifçe sıkarak.
"Babasını bilmesi demek, sizin boşanacağız anlamına gelmiyor."

Dean, derin bir nefes aldı ancak aldığı nefesin ciğerlerine dolduğundan emin değildi. Ayağa kalkıp cama doğru ilerledi ve açtı.
Esen rüzgar, biraz olsun onu sakinleştirirken aşağıdaki insanlara bakıyordu.

"Rachelle seni dinleyecektir." Dedi Michelle, ayağa kalkarak.
"Bunu biliyorsun."

"Gitmek istediğinde onu durduramam."

"Gitmek istemeyecek, Dean." Dedi Michelle, dostane bir tavırla." Senin yanında kalacak, bana güvenmiyor musun?"

"Peki Lu ileride büyüdüğünde, sadece üvey babasıyım diye benden nefret ederse?"
Michelle'e dönüp gözlerini kırptı, böylelikle gözyaşlarını serbest bırakmıştı.
"Çünkü her çocuk ailesinin bir arada olmasını ister, bu onların en büyük hakkı."

"Tabi ki isteyebilir, ancak yine de seni severek büyüyeceğinden eminim. Çünkü sen de onun bir babasısın, öyle değil misin?"

"Öyleyim... değil mi?"

"Elbette öylesin!" Demişti Michelle gülümseyerek." Öyle olmasaydın daha çok Rach için endişe ederdin, Lu için değil."

Dean istemsizce gülümsemişti.

Michelle, ona yaklaşıp elini omzuna koydu hafifçe sıktı.
"Hem bilemezsin...belki de sizin de bir çocuğunuz olur?"

"Bizim zaten bir çocuğumuz var. Lu'nun öz babası olmuyor olmam onun benim de oğlum olmadığı anlamına gelmiyor. Üvey olabilirim, ancak asla üveyliğimi ona yansıtmayacağım." Başını sallamıştı.
"Bir kardeş yapmayı çok istiyordum, ancak Rachelle bunu öğrendiğinde muhtemelen çok karışık olacaktır. Onu buna zorlamaya hakkım yok. İkisi de ne zaman hazır olurlarsa o ânı bekleyeceğim." Gülümsemişti." Beklemeye değerler."

"İyi bir eş ve iyi bir babasın Dean, tanrı mutlaka yüzüne gülecektir."

*  *  *

"Biraz konuşalım mı?" Diye sordu Dean, Rachelle'e.

Rachelle, elindeki kumandasıyla televizyonun sesini kapattı ve kenara bırakıp ona döndü.
"Ne hakkında?"

"Sen, ben, Lu...Levi."

"Levi?" Diye sordu Rachelle, şaşkınlıkla." Levi ne alaka şimdi?"

"Beni yanlış anlamanı istemiyorum, bunu bil lütfen." Dedi Dean, tamamen ona dönüp ellerini tutarak.
"Seni çok seviyorum, her şeyden çok."

"Bunu biliyorum, bu yüzden seninle evliyim ya zaten." Dedi Rachelle, şaşkınlığını üzerinden atamamıştı. Elini Dean'in yanağına koyup okşadı.
"Aklına neyin takıldığını söyle, mutlaka gidereceğim. En azından deneyeceğim."

"Rach..." dedi Dean, Rachelle'in yanağındaki elini tutarak." Lu benim oğlum."

"Evet, öyle."

"Ama ben onun gerçek babası değilim. Çok isterdim olmayı, ancak olmadığımı biliyorsun."

Rachelle, sertçe yutkundu.
"Konuyu nereye getiriyorsun?"

"Ve eğer bir yerlerde çocuğum olduğunu bilmeden yaşasaydım ve sonradan bunu öğrenseydim kahrolurdum."

Rachelle, sessiz kalmıştı.

"Hiçbir şey gizli kalmaz, bunu biliyorsun. İleride Lu bunu öğrendiğinde, hem senden hem de benden nefret edecektir. Buna dayanamam, asla kabullenemem. O zaman onu ikimiz de sonsuza kadar kaybedebiliriz."

"Levi'ya söylememi mi istiyorsun?"

"Bilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bence o bunu hak ediyor. Evet, seni öldürmeye çalıştı ve karşılığında bunun için para bile aldı. Ancak bunu yapmadı, geri dönebilmen için gitti. Çokta kötü bir adam olmadığını düşünüyorum, benim nefretimin sebebi tamamen farklı ancak insan olarak iyi birisi...ve bence iyi de bir baba olacaktır."

"Sen ne olacaksın?" Diye sordu Rachelle, elini Dean'in yanağından çekip ellerini sıkıca tuttu." Lu'ya çok bağlandığını biliyorum, sen ne olacaksın?"

"Ben o istediği sürece her zaman burada, yanında olacağım. İstemese de olacağım. Şanslı çocuk, iki babası var." Demişti gülmeye çalışarak." Levi'dan rol çalmaya hakkım yok, o baba rolünü üstlenirken ben de üzerime düşeni yapacak, manevi babası olacağım."

"Neden bu kadar iyi olduğunu anlayamıyorum..." diye mırıldandı Rachelle." Neden bu kadar iyisin? Neden biraz bile bencillik yapmıyorsun?"

"Çünkü buna hakkım yok. Bencil olamam, olursam hikayenin sonunda ikinizi de kaybederim. İkinizi de kaybetmek istemiyorum."

"Korkuyor musun?"

"Çok korkuyorum..." dedi Dean, başını Rachelle'in omzuna koyarak." Ölesiye korkuyorum... ancak yine de yapacağım."

Rachelle, tebessüm ederek onun saçlarını okşadı.
"Hey..."

"Efendim?"

"Seni seviyorum."

Zorrrrrt

Try Again.||Ackerman.Where stories live. Discover now