YENİDEN (7.bölüm)

299 22 0
                                    

-JONG-
Bomi'ye son kez dokunuyordum. Ben gittikten sonra da hep böyle gülümsemesini isterdim. Ben üzgünüm Bomi. Sana bunu yaptığım için. Zaten yapayalnız olan seni, Birde ben bırakıyorum şimdi. Umarım bir daha karşılaşmayız Bomi. Umarım bir daha kimse seni böyle üzemez.
Bunları Bomi'ye söyleyecrk cesaretim yoktu. Gitme dese vazgeçecrktim sanki. O yüzden sadece gözlerine bakarak içimden geçirdim. Balo bitimine doğru salonda kimse kalmamıştı. En son Chorong ve Jongsuk salondan çıktı. Woobin, Soohyun, Bomi ve ben kalmıştık.
W: Hadi, sizi eve bırakayım.
-Yok, biz gelmiyoruz. Sen Bomi'yi bırakırsan çok iyi olur ama.
Bomi'nin suratı düştü. Tekrar tekrar özür diledim içimden. Bu onu gerçekten son görüşümdü. Kendimi tutmak istedim ama ona tekrar sarılmaktan kendimi alıkoyamadım. Yanına gelip
- Dudaklarını büzme bakıyım. Çok geç kalmayacağım. Dedim ve sıkıca Ona tekrar sarıldım. Ve başından öptüm.
-Güçlü kal. Diye fısıldadım. Bıraktıktan sonra boş boş yüzüme baktı. Hafifçe saçını karıştırdım. Bu hareketten hep nefret ederdi. Yüzünü buruşturdu.
-Hoşçakalın. Dedim son kez.
Ve yine arkasından son sözlerimi söyledim. Ancak içimden. O bunları hiç duymadı. '' Tekrar tekrar özür dilerim Bomi. Çok geç kalmayacağım çünkü bir daha hiç gelmeyeceğim. Umarım umarım beni unutmak senin için kolay olur.
En son Woobin onu eve bıraktığına dair mesaj attı. Ben o geceden sonra eve hiç dönmedim. Ordan oraya farklı şehirlere gidip yaşadım. Vampirler de yaşlanıyordu ancak bu insanlara göre çok daha yavaştı. 30 yaşında gibi göründüğümüzde öyle kalıyorduk. Woobin ve Soohyun da yeni oldukları için daha genç Duruyorlardı. Ailem hakkında hep Woobin'den mesaj aldım. 3-5 yıl sonra yavaş yavaş yokluğuma alıştılar. Onlara göre ben balo gecesi bir trafik kazası geçirdim ve öldüm. Vücudum çok kötü bir halde olduğu için beni tabutta gömdüler. Bense bu yıllar boyunca hayalimi gerçekleştirdim ve bir doktor oldum. Vampirken mi? Diye sorabilirsiniz. Sanırım bunun için yaratılmışım. Çünkü hiçbir zaman bir insana zarar verme arzusu yaşamadım.

-10 YIL SONRA-
-BOMİ-
Hemşirenin kapıyı tıklatmasıyla koltuktan fırladım.
Hemşire: Doktor Yoon, yeni hasta geliyor. Yüzünüzü yıkasanız iyi olur.
-Tamam hemen hazırlanıyorum.
Kolumdaki saate baktım. Ah! Sadece 5dakika uyumuşum. Hızlıca tuvalete gidip yüzümü yıkadım. Acile doğru Koşmaya başladım. Tam köşeden dönerken hızla birine çarptım ve dengemi kaybedip yere düştüm.
+ Dikkat edin, Doktor Yoon. İyi misiniz?
Kafamı kaldırdığımda yine o gıcık suratı gördüm. Tabiki bu Doktor Lee'den başkası değildi. Bu çocuğun lisede en azından bir çekiciliği vardı. Uzattığı eli umursamayarak kendim ayağa kalktım.
- Kusra bakmayın acile yetişmeliyim.
Koşmaya devam ettim. Bu dırada stajyerlerden biri bana katıldı.
-Hastanın durumu?
Stajyer: Motor kazası. Kafasını vurmuş. Şuan komada. 33 yaşında erkek.
O sırada acile girdik. Hastanın başında stajyerler toplanmıştı.
-Açılın. Diye sert bir tonda bağırdım. Çok kırılgan bir görüntüm olduğu için başlarda beni Umursamıyorlardı. Ancak söz konusu insan hayatı olunca onlara en acımasız tarafımı gösteriyordum. Herkes hızla dağıldıktan sonra hastayı görebildim. Hızlıca muayene ettim.
- Beyin cerrahını çağırın.
Ben ilk müdahaleyi yaparken Doktor Lee gelmişti. Durumunu söyledikten sonra kolundan aldığı yarayla ilgilendim. Kazağını sıyırdığımda bileğindeki yara izi dikkatimi çekti. Hastanın yüzüne tekrsr baktım. Yaşını düşündüm. 33 yaşındaydı. 33. Aklım allak bullak oldu. Hiçbir şey düşünemez oldum. Birkaç dakika sonra kendime geldiğimde aklımda kalan tek şeyi fısıldadım. 'Abi?'. Doktor Lee: Sorun ne?
- Bu abim.
Doktor Lee: Senin abin mi var? Yetim ve tek çocuk olduğunu sanıyordum.
- Şu ana kadar bende öyle.
Doktor Lee: Hemşire Jung, hastanın yarasıyla ilgilenin ve bir doz ağrı kesici verin.
- 1.5. Ağır yara almış uyandığında acı çekecek. Ayrıca hemen yoğun bakımı hazırlayın.
Doktor Lee: Nasıl bu kadar soğukkanlısın?
- Çok daha büyük şoklar yaşadım.

Soyunma odasına gidip dolabımo açtım. İçini karıştırdım. Aradığım bir şey yoktu ama yine de karıştırdım. Sonra kapısını çarpıp yere çöktüm. Kendime çizdiğim güçlü imaj yerle bir olmuştu. Artık ağlamayacağıma yemin etmiştim ama yine gözyaşlarımı tutamıyordum. Jong'u Düşündüm. Onu çok özlemiştim. Telefonumu elime aldım ve Maeri teyzeyi aradım.
Maeri teyze telefonu neşeli bir şekilde açtı.
M: Kızım.. Uzun zamandır aramıyorsun. Bir şey olmadı değil mi? Ah seni çok özlediik.
Gülümsedim. Maeri teyze birazda olsa moralimi düzeltmişti.
- İyiyim teyze sadece sesini duymak istedim. Bende sizi çok özledim.
M: Sesin hiç iyi gelmiyor. Dedi telaşlı bir şekilde i.
- Teyze, birkaç gün gelip bende kalabilir misin?
Maeri teyze bunu önermeme sevinmişti.
M:Tabiki kızım hemen hazırlanıp geliyorum. Dedi tekrar neşeli bir ses tonuyla. Telefonu kapadıktan sonra alnımı dizlerime dayadım. Birden aklıma balo gecesi geldi. Hızla silmeye çalıştım ama cenaze Töreni yine gözlerimin önündeydi. Tüm gece Jong'u beklemiştim. Ona her şeyi söylemeye karar vermiştim. Ama o gece o hiç gelmemişti. Tekrar gözyaşlarına boğuldum. Cenaze töreninde hala şoktaydım. Tüm tören boyunca sadece tabutunun üstündeki fotoğrafa odaklanmıştım. O gömülürken ağaçların arasında onun hayalini görmüştüm. O gittikten sonra sürekli onun hayalini gördüm. Sanki beni izliyormuş gibi. Ama o beni cennetten izliyordu. Abimin yanına gitmeye karar verdim. Tüm aileme Jong'ta dahil tüm aileme arabalar tabut olmuştu. Şimdi abiminde ölmesine izin vermeyin veremezdim. Gözyaşlarımı silip ayağa kalktım ve yoğun bakıma doğru yürüdüm. Camın önünde bir adam bekliyordu. Tahminen 50 yaşlarında, saçları kırlaşmış, yuvarlak gözlüklü adam gözünü ayırmadan abime bakıyordu. Yanına geldim.
- Refakatçi misiniz?
Adam : Evet, oğlum.
- Ah. Anlıyorum.
Bu adam abimin üvey babası olmalıydı. Ağzından laf almak için konuşmaya devam ettim.
- Üzgünüm ama oğlunuz size hiç benzemiyor.
Adam: Öyle mi diyorsunuz? İnsanlar bizi benzetir. Ama öz oğlum değil. Yıllar önce eşimle yetimhaneden evlat edinmiştik.
- Anlıyorum, sizin için değerli olmalı.
Adam : İnanır mısınız, başlarda ondan nefret ederdim. Eşim hasta olduğu halde onu almıştı ve kendini daha çok yoruyordu. Ayrıca şirketimin başına kendi kanımdan olmayan birini alma fikri beni deli ediyordu.
- Peki ya şimdi neden bu kadar üzgünsünüz? Adam : Bu kadar merak etmeniz beni şaşırtıyor Doktor hanım.
- Ah üzgünüm biraz meraklıyımdır. Dedim ve hızla yoğun bakıma girdim. Monitörde yazan değerleri inceledim. Birkaç güne uyanacakmış gibi durmuyordu. O sırada Doktor Lee'nin stajyerlerinden biri içeri girdi.
- Neyi varmış? Neden uyanmıyor? Diye sordum.
Stajyer: Ameliyat olması gerekiyormuş.
- Ne zaman olacak?
Stajyer: Bu gece başlayacak.
- Ameliyat kadrosuna adımı yaz.
Stajyer : Nasıl isterseniz.
Cevabını duyduktan sonra dışarı çıktım. Adamı başımla selamladım ve acile doğru gittim. Bugün gerçekten sakin bir gündü. O yüzden hasta dosyalarını halletmeye koyuldum. Ayakta dosyaları hallederken birinin belime Dokunmasıyla korkarak arkamı döndüm.
- Oppaa!!

Don't Say GoodbyeWhere stories live. Discover now