5."KURTLAR SOFRASI"

512 29 11
                                    






5."KURTLAR SOFRASI"





§§§§§§§§§§§§






Beyaz bir gömlek.

Gri, düz renkte, dizlerimin bir tık üzerinde biten bir etek.

Tören kıyafetlerini andıran, üzerinde ince işçiliklerle armalar olan kaba bir ceket.

Ve boynumdan aşağıya sallanan siyah bir kravat.

Üzerimde olan kıyafetler, sırasıyla bunlardan ibaretti. Kızıl saçlarım, 'Ben buradayım' dercesine ışıl ışıl parlıyordu. Bunda, sabaha karşı uyanıp duş almamın da bir etkisi vardı tabii.

Banyodan çıkan İpek'e aynadaki yansımadan göz ucuyla baktım. Saçlarını kurulamıştı ve üzerini giyinmişti çıkmadan önce. Üzerindeki forma ile, oldukça alımlı duruyordu. Gömleğinin üç düğmesini açıkta bırakmıştı. Boynunda, orta boyutta bir kelebek dövmesi vardı ve öyle göz alıcı duruyordu ki, gözlerimi bir süre dövmesinden alıkoyamadım.

Elini saçlarına geçirip kendine çeki düzen verdikten sonra, bana kısa bir bakış attı. Ona baktığımı farketmişti. "Ne bakıyorsun, hayırdır?" diye sordu, komodinin üzerindeki parfümünü boynuna birkaç fıs sıkarak.

"Hiç," diye mırıldandım, gözlerimi kaçırıp. "Sadece dövmen dikkatimi çekti, o yüzden baktım."

"İyi, bundan sonra bakmazsın, yeterince baktın." diye ters ters konuştu. Yine bana karşı cephe almıştı, anlaşılmıştı. Aynanın karşısına geçip yanımda durdu ve kendini süzdü. Sonrasında ise boynuna asmış olduğu kravatı düzeltip göz açıp kapayıncaya kadar bağladı.

"Kravatını bağlamayacak mısın?" diye sordu, göz ucuyla boynuma bakıp.

"Bağlamayı bilmiyorum." dedim, dudaklarımı dişleyerek. "Bana gösterebilir misin?"

Bir süre sessiz kaldı. Bir şey söylemek ve söylememek arası gidip geliyordu fakat sonra vazgeçmiş olacak ki, sıkıntılı bir nefes verdi. "Bağlamasan da olur, kravatı pek sorun etmezler." dedi, gözlerini kaçırarak. "Gidelim hadi, çocuklar bizi bekliyor."

Omuzlarımı dikleştirip başımı salladım. O önden yürürken ben de arkasından annesini takip eden civciv misali, küçük adımlarla yürüdüm. Odadan çıktığımızda söylediği gibi, ekip kapıda bekliyordu.

"Allah'tan 5 dakikaya çıkıyoruz dedin İpek!" dedi Polat, huysuzlukla. "Yarım saattir ağaç olduk sizi beklemekten. Alt tarafı bir forma giyip, saçlarınızı tarayıp geleceksiniz ya bu kadar zor mu?"

"İpek'in 5 dakikası, 5 saate bedel." diye mırıldandı Çınar, göz devirerek. "Bilmiyormuş gibi konuşuyorsun."

"Makyaj da mı yapmak suç ya," dedi İpek, kaşlarını çatarak. "Ben sizin gibi saçımı apaçi tarzında tarayıp çıkmıyorum!"

"Apaçi mi?" diye sordu Polat, yüzünü buruşturarak.

"Bize diyene bak, bu mu senin makyajın?" diye sordu Çınar, tiksinircesine. "Aynı babaanneme benzemişsin. Boşuna uğraşmışsın yarım saat boyunca, bir boka yaramamış."

KIZIL ÇEHRE / tamamlandı. Where stories live. Discover now