to me

22 5 0
                                    

Sevgili kalbim, çok kırığım. Benden geriye kalan tek şey dansım. Sustuğum her an için kusuyorum kinimi. En çok sana anlatmıyorum. Anlatınca üzülürsün diye sormanı istemiyorum "Nasılsın?" diye.

Dün gece uyuyamadım pek. İçimi huzursuz eden bir sürü şey vardı. Tüm gün yorgun gezdim ama uykusuzluk değil üstümdeki bu ağırlık. Muhtemelen kendime yüklediğim yükler ağır geldi omuzlarıma.

Bugün onun, bana ukala dediğini duydum. Aslında bakıldığında basit bir laf değil mi? Ama ağır geldi. O bile ağır geldi.

Sabır diledi çokça kez. O kadar kötü biri miyim?

Oysa benim tüm agresifliğim susup anlatmadıklarımdan. Anlatmaya korktuklarımdan... Ne diyeceğini biliyorum.

Dışarı çıktığımda insanlardan rahatsız olduğumu söylediğimde "Ben de rahatsız oluyorum." demişti. "Üzgünüm." dediğimde "Herkes üzgün." demişti.

Herkes üzgünse neden etrafımdakilerden farklıyım?

Çoğu, yaşlılıktan ölmek istiyor. Bir şeyler için çabalıyor. Bense "Nasıl olsa öleceğim." düşüncesiyle hiçbir işe başlamıyorum.

Hepsini kafamda mı kuruyorum? Üzülecek hiçbir şeyim yok mu?

Veronika Ölmek İstiyor'u okuduktan sonra fikirlerim şekillendi. İnsan sadece üzüntüsünden ölmek istemezmiş, monoton bir hayat da bizi ölüme sürükleyebilirmiş.

Böyle düşünerek iyi mi yapıyorum? Ya da kendimi mi kandırıyorum?

Bazen diyorum, karşıma birisi çıksa da bana dese "Üzülecek bir şeyin yok." veya "Üzülmekte haklısın." kafamdaki düğümü çözse istiyorum.

Paulo Coelho, Simyacı kitabında "Bana altı koyun vermek zorunda kaldın, çünkü karar vermene ben yardımcı oldum." der. Bunun üzerine delikanlı, kendi kararlarını vereceğine söz verir kendine. Kişisel Menkıbe'sini takip eder.

Peki ya ben de bir bedel ödemek zorunda kalırsam? Birisine içimi açtığımda, kendimi ona gösterdiğimde çok büyük bir bedel ödemem gerekir. Bu her türlü canım olur. Anlatmadıkça delireceğim içimde, anlatırsam da beni delirtecekler.

İki yolun sonu da kötü.

Ne demeli insan?

Hiçbir şey dememeli, gürültülü bir şekilde susmalı.

Sabah olmasını beklemek, çözüm gibi gelmiyor artık.

Cümlelerim ne kadar da anlamsız, eksiz ve konudan kopuk...

Kafamın içindeki aktarmayı deniyorum ilk kez.

Cümlelerim üzerinde düşünmüyorum. Aklımdan geçeni yazıyorum. Bir paragraf bile çıkmıyor düşüncelerimden. Kesik kesik hepsi. Sonu gelmiyor.*

Müziğimin kısık sesi, kafamdaki yüksek sesleri susturmaya yetmiyor ama kafayı yememe engel oluyor.

Kendime zarar verdiğim için cezalandırılır mıyım?

Anlattıklarımda suçlu birisini aradım mı? Birisini mi suçlamak istedim içten içe?

🌾

* : aşırı fazla birbirinden kopuk ve yarım kalmış cümlelerin sebebini kafasındaki seslerin sürekli aklını karıştırdığını ve düşünmesini zorlaştırdığını yansıtıyor

Goodbye Letter † YuwinWhere stories live. Discover now