"Bu şarkı seni anımsatıyor."

10.3K 943 1K
                                    

"Adı ne olsun?"

Dakikalardır elimde tuttuğum ufak kitabın sayfalarını çevirirken Jungkook'tan bir cevap bekliyordum. Doktor bize bu kitabı hediye etmişti ve bu bebek doğana kadar her hafta içine notlar düşüp, ultrason görüntüsü koyabileceğim ve anılarımı yazabileceğim şeylerle doluydu. Jungkook bana çabucak bir kalem alıp benimle beraber soruları yanıtlamaya başlamıştı. Ailesinin evine gidiyorduk.

Yolun biraz uzun olduğunu söyleyerek önce eve uğramış, ikimiz için küçük bir valizin içine kıyafetler koymuş ve sonra yola çıktığımızda da yemem için çikolatalı çörekler almıştı bana. Bugün tuhaf bir şekilde midem bulanmıyordu. Doktorun verdiği ilacı ve bahsettiği şekerleri de almıştık.

Çok mutluydum. Jungkook yanımdaydı, kızımız olacağını öğrenmiştik, ailesi ile tanışmaya gidiyordum ve her şey gerçekten çok güzeldi.

"Butter olmalı."

"Ne? Çocuğumuzun adını tereyağı koyamayız."

"Fasulyeye benziyor." dediğinde kıkırdadım ve hemen elimdeki kalemle ultrason görüntüsünün üzerine ufak bir kalp çizdim. "Bir takma isim bulmalıyız. Buna fetüs adı deniliyormuş. Şu an fetüs."

"Bamya olabilir. Bamyaya da benziyor."

"Çocuğumuz bizden nefret edecek."

Gülüşlerimiz arabanın içini doldururken kırmızı ışıkta durdu ve çabucak eğilip saçlarımı öptü kokumu içine çekerek. Ayakkabılarımı çıkartıp dizlerimi karnıma çekmiş, sıcak olduğu için Jungkook'un montunu üzerimden çıkartmıştım. Arabanın içi sıcaktı sadece, dışarısı çok çok soğuktu, hatta kar yağacak demişlerdi.

Yeşil ışık yandığında ve Jungkook yeniden ellerini direksiyona koyduğunda gözlerimi kapatıp birkaç saniye düşündüm. Henüz aklıma bir şey gelmiyordu. Belki oraya gidince dinlenirken daha geniş çaplı düşünerek bir şey bulabilirdim.

Kitabı kapatıp önümde açık bir şekilde duran kutuyu kucağıma koydum ve içinden bir çöreği alıp ısırdım. Jungkook sessizdi. Hastaneden çıkarken hiç susmadan konuşup artık bebek odasını düzenleyebileceğimizi söylemişti. Ama şimdi, yola çıkalı yaklaşık yirmi dakika olmuştu ve sanki birden durgunlaşmıştı.

"Büyükannemin soyadı Cha, her zaman benim de bir Cha olmamı istemişti."

"Chacha."

"Ne?" diyerek kafamı ona çevirdiğimde kısa bir anlığına bana baktı fakat hemen sonra yeniden yola odaklandı. "Chacha tam bir takma ad, değil mi? Fetüs adı bu olmalı."

"Chacha..."

Tıpkı onun gibi mırıldanarak yeniden kitabı açtım ve kalemi alıp boş yere kocaman harflerle bunu yazdım. Tuhaf bir şey olmuştu belki ama eğlenceli ve en azından bizim için anlamlı bir şeydi. Ben bir Cha olamıyorsam kızım Chacha vardı.

"Neredeyse bir saatlik yolumuz var. İstersen arkaya geçip uyu."

Çörekleri arka koltuğa koyup açtığım şekerlerden birinin çubuğunu tutarak ağzıma attım. Tadı güzeldi, sakızlı lolipopa benziyordu. Arkama yaslanıp gözlerimi kapattım.

Başta uyuyup uyumamak konusunda kararsızdım ama geçen her saniye hem sıcaklık hem de sessizlik uykumu getirdi. Çabucak emerek bitirdiğim şekerin çubuğunu attım ve uykuya daldım. Gözlerimi yeniden açtığımda hiç bilmediğim bir yoldaydık. Jungkook anında uyandığımı anlayıp "Çok az kaldı." dedi, kafamı sallayarak onayladım.

Camdan dışarı bakıp kar yağdığını gördüğümde heyecanla ellerimi cama yasladım. Hava durumu doğru söylemişti, gerçekten de kar yağıyordu. Aklıma gelen şeyle hızla kafamı sürücü koltuğuna çevirdim. "Doğum günün ne zaman Kookie?"

piercing ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin