17

7K 451 121
                                    

Kapının önünde ayakkabılarının bağcıklarını bağladıktan sonra eşikte onu bekleyen Emir'i kendisine çekti ve saçlarına derin bir öpücük bıraktı. "Bugün spora gelme, evde dinlen. Kasların bu dinlendiğin sürede gelişir."

Emir genç adamı kafasını sallayarak onayladı. "Seni özleyeceğim."

Duyduğu cümle Özgür'ün yüzünü gülümsetmişti. Emir'in saflığı, kalbinin temizliği içini kıpır kıpır ediyordu. Çocuğu kendisine çekti ve ona sıkı sıkı sarıldı. "Ben de seni özleyeceğim." Çocuğun iki yanağına da yumuşak birer öpücük bıraktıktan sonra çocuğa güzel bir gülümseme gönderdi ve evden çıktı. Salona gidip her zamanki gibi insanlara yardımcı olacak, günlük antrenmanını yapacaktı.

Emir ise kapıyı kapattıktan, Özgür'ü işine uğurladıktan sonra kendini derin bir boşlukta hissetti. Odasına dönüp, Özgür'ün gece başını koyduğu yastığı aldı ve ona sarıldı, yastığın kokusunu içine çekti. Ciğerlerine dolan koku ona öylesine huzur veriyordu ki... Bir yanı çok mutlu, diğer yanı çok endişeliydi. Özgür'e duygularını tamamen açsa çok mutlu olacağını, genç adamın onun yaralarını saracağını biliyordu ama çocukluğunda yaşadığı şeylerin içine yerleştirdiği terk edilme korkusu, onu hep bir adım geriye çekiyordu.

Topladığı yatağına oturup, yastığa sarılmaya devam etti. Ciğerlerine dolan erkeksi kokuyu içten içe benimsemek, ona alışmak istedi. Özgür'e karşı hissettiği şeylere hala daha yabancıydı ama bu durumun daha fazla sürmesini de istemiyordu. Onu evine almış, gece onun kollarında uyumuştu; bu yabancılık hissi daha ne kadar devam edecekti? Bir an önce bu sıkıntılarından kurtulmalı ve aralarındaki şeyin tadını çıkarmalıydı. Hem böylelikle Özgür de ondan hemen sıkılmaz ve uzaklaşmazdı. Bu konu hakkında Gülben'le konuşmak istedi; belki Gülben ona bir yol gösterirdi. Telefonundan onun numarasını tuşlayıp, çağrıya cevap vermesini bekledi.

"Efendim hayatım?" Sesi çok yorgun ve nefes nefese kalmış gibi geliyordu genç kızın.

"Kanka, iyi misin? Nefes nefese kalmışsın."

"Gülben, dinlendiysen bench press'e geçelim!"

Arkadan gelen tok kadın sesine anlam verememişti genç çocuk. Gülben neredeydi ki? "Kanka sen ne yapıyorsun şu an?"

"Aşkım biraz işim var, sonra arayayım mı seni?"

"Tamam, iyi bak kendine. Öptüm."

"Öptüm."

Telefonu kapattıktan sonra neler olduğunu anlamaya çalıştı genç çocuk. Gelen seslere bakılırsa Gülben spor salonunda olmalıydı, ama öyle bile olsa bunu neden Emir'den saklamış olsundu ki? Emir buna ihtimal vermedi. Arkadaşının müsait olduğu bir anda onunla bu konuyu konuşmayı aklının bir köşesine not etti.

Yatağına zıplayan tüylü dostu yüzünden dikkati dağılmıştı genç çocuğun. Sütlaç kuyruğunu sallıyor, ara ara gelip Emir'in yüzünü yalamaya çalışıyordu. Şimdi hatırlamıştı, Sütlaç'ın çişe çıkarılması gerekiyordu. Ani bir hamleyle yerinden kalktı ve Sütlaç'a tasmasını taktıktan sonra kendini evin dışına attı. Küçük köpekçik gördüğü her kediyle oynamaya çalışıyordu. Emir bu görüntüyü gördükçe çok mutlu oluyordu; hayatında ilk defa onu karşılıksız, çıkarsız seven bir dostu olmuştu.

Sütlaç'la yaptığı kısa yürüyüşünün rotasını spor salonuna çevirmişti; belki bu sayede Özgür'ü görebilirdi. Kenarlarını büyük ağaçların kapladığı geniş yolda yürüyüşünü yapmış, o arada Sütlaç'ın ihtiyacını görmüş ve sonunda spor salonuna varmıştı. Salonun önüne gelip, Özgür'e bakacağı sırada Gülben'i görmesi, tüm düşüncelerini alt üst etmişti. Genç kızın yanına varıp şaşkınlıkla ona baktı. "Gülben? Senin ne işin var burada?"

İşte şimdi sıçtım, dedi Gülben kendi kendine. "Hiç. Öylesine bir bakayım dedim."

Sütlaç oyun oynamak için Gülben'in üstüne çıkmaya çalışıyordu ancak Gülben'in üstünden gelen ter kokusunu alınca geri çekilmişti. Sinem gerçekten de Gülben'in canına okuyordu. "Benimle aynı spor salonuna yazıldın ve benden bunu sakladın mı? Neden?" Sinir katsayısı gittikçe yükseliyordu kumral çocuğun. Gülben onun tek arkadaşıydı, ona nasıl yalan söyleyebilirdi? "Kaç gündür geliyorsun buraya? Kaç gündür buraya gelip, bana başka yerdeymişsin gibi yalan söylüyorsun?"

Duyduğu cümleler genç kızın içine oturuyordu. Emir'in ne kadar hassas ve kırılgan bir çocuk olduğunu biliyordu, neden ondan böyle bir şey saklamıştı ki? "Emir, ne olur dinle beni. Kötü bir niyetim yoktu benim."

"Neden bana haber vermedin o zaman?! Neden sakladın?!"

Sütlaç, sahibinin yüksek sesli tepkilerinden korkmuş ve Gülben'in arkasına saklanmıştı. Gülben de çok farklı bir durumda değildi; en yakın arkadaşının ne kadar sinirli ve üzgün olduğunu yüzünden okuyabiliyordu. "Ben sadece Özgür'ün iyi bir insan olduğundan emin olmak istedim, o yüzden kayboldum spor salonuna. Gerçekten, başka bir niyetim yoktu."

"Neden sakladın benden bunu?"

Cevap vermedi, veremedi. Emir haklıydı. Gülben bu hareketinden Emir'i haberdar etmeliydi. Emir'in bunu bilmesi çok değişiklik yaratmazdı ancak bilmemesi, durumun ondan saklanması yaratırdı. "Haklısın. Özür dilerim."

"Ona göz koydun değil mi? O yüzden bana haber vermeden, gizlice gidiyorsun onun yanına."

Duyduğu cümleler bir balyoz misali çarpmıştı yüzüne. "Ne diyorsun Emir? Ben öyle bir insan mıyım?" Gözlerine hücum eden yaşlara güçlükle hakim oluyordu.

"Bana geçen kendin söyledin onu görünce şelale gibi olduğunu, onu yemek istediğini. Bu yüzden, değil mi?" Gözyaşlarını güçlükle tuttu genç çocuk. "Al, istediğin kadar senin olsun Özgür. Ben bundan sonra spora gelmeyeceğim. Mutlu mutlu yaşarsınız birlikte."

Arkasından ona seslenen genç kızı umursamadan evine doğru yürümeye başladı genç çocuk. Tasmasını tuttuğu tüylü dostu onu mutlu etmek istercesine peşinden koşuyor, ona oyun yapıyordu. Halbuki bilmiyordu ki Emir'in canı tarif edilemeyecek kadar çok yanıyordu. O bugün en yakın arkadaşını kaybetmişti.

-----------

Ulan hem salonda sinem işkence ediyor hem de salon çıkışı arkadaşı buna küsüyor ne çektin be gülben sdlkfhgşlksdhlşkldgkş

Ama emir haklı yani. Gülben Emir'in ne kadar hassas olduğunu bilip ona göre hareket etmeliydi

daddy issues | bxbWhere stories live. Discover now