altıncı bölüm

597 51 9
                                    

2 hafta sonra..

Okuldan çıkmış bahçede Jungkook'un gelmesini bekliyordum nedense bu gün çok geç kalmıştı.

Zaten son bir haftadır çok değişik davranıyordu, bana soğuk yapıyor gibi hissediyordum, ama bunu göz ardı etmek işime geliyordu.

O bahçede sarıldığımız günden sonra sanki değişmişti, eskisi gibi değildi, benimle film izlemiyordu, yada herhangi bir aktivite yapmıyordu, hep işi vardı.

Sanki yeni tanışan iki yabancı gibiydik.

Arkamdan birinin sırtıma atlamasıyla küçük çaplı bir kalp krizi geçirmiştim, üstümdeki şoku biraz giderdiğimde arkama dönüp kim olduğuna bakmayı akıl edebilmiştim.

"Ah hobi hyung, ödümü kopardın! Hem sen gitmemiş miydin, ne işin var burda?"

O harika mutluluk aşılayan gülümsemesiyle kolunu omzuna attı.

"Ah tae ah, yorgun ruhum beni nereye götürürse oradayım."

Anlamayarak birkaç saniye suratına boş boş baktım.

"Ayş, tamam tamam iki edebiyat yaptırtmıyosun ya! Bu gün kantinden aldığım sprite'ımı dolabımda unutmuşum onu almaya geldim."

"Ne cidden mi? Sadece bir içecek için geri mi döndün? Çıldırmışsın."

"Sen ne anlarsın be! Ben gidiyorum aşk bahçem dolabımda daha fazla yanlız kalmasın, hadi görüşürüz bebeğimm."

Yanağıma sulu bir öpücük kondurarak koşa koşa okula girdi, kafamı onaylamaz anlamda sallayıp önüme döndüm, döndüğüm gibi de iki adet siyah sert bakışlı, bir çift gözle karşılaştım.

Birden karşılaşmanın verdiği korkuyla sertçe yutkundum, gözleri boynuma, daha doğrusu adem elma ma doğru kaydı, bu hareketi tekrar yutkunmama sebep olurken, onun dalmış şekilde baktığını farkettim, bu saçma ortamı değıtmak bana düşmüştü.

"Jungkook?"

Daldığı yerlerden sıyrılıp hafifçe silkelendi.

"Ha? Efendim?"

"Şey ben biraz üşüdümde, gidelim mi?"

Ağzının içinde bişeyler geveledi ama anlamamıştım.

"Birşey mi dedin?"

"Hayır, arabaya geç dedim, daha fazla üşüme."

Kafamı sallayıp arabaya doğru ilerledim oda arkamdan geliyordu, neden götüme bakıyormuş gibi hissediyorum?

Sonunda arabaya ulaşıp onu beklemeden bindim, oda şoför koltuğuna yerleşince arabayı çalıştırdı.

Jungkook'un arabayı sürerken sürekli götünde kurt varmış gibi kıpırdanması hiç normal değildi, arabayı büyük bir ciddiyetle kullanırdı, ama şimdi sanki araba sürdüğünün farkında değil gibiydi.

Daha fazla kendimi tutamayıp sordum.

"Jungkook, bir sorun mu var?"

"Ne? Ha? Yok yok birşey, aklıma birşey takıldı da onu düşünüyordum."

"Tamam söyle beraber düşünelim, kendini yiyip bitirme."

"Yok ya, gerek yok önemli birşey değildi zaten."

Daha fazla üstüne gitmek istememiştim o yüzden kısa kestim.

"Pekala, nasıl istersen."

Hafifçe gülümsemiş ve önüne dönmüştü bende kafamı cama çevirip ezbere bildiğim yolu izlemeye başladım. 

-

Eve geleli yaklaşık 1 saat falan olmuştu ben direk odama çıkmış derslerime gömülmüştüm.

Küçük bir ara vermenin iyi olacağını düşünerek, acıkmış karnımı ovuşturarak merdivenlerden inmeye başladım.

Salona doğru giderek evi kontrol ettim, tabi ki kimse yoktu, annemler 2 gün önce yurt dışına çıkmışlardı, o kadar aceleye gelmişti ki vedalaşma ya bile zor fırsat bulmuştuk.

Mutfağa ilerleyip etrafı aç gözlerle taradım, buzdolabına ilerleyip, içindekilere göz atarken dışarıdan yüksek bir ses yükseldi korkuyla yerimden sıçrayıp mutfakta olan bahçe kapısından dışarıyı kontrol ettim.

Gözüm yerde iki büklüm yatan jungkook'a kayınca endişeyle ufak bir çığlık attım, hemen koşa koşa ayağımda sedece çoraplarımın olmasını bile umursamayarak  yanına ilerledim.

"Jungkook! Jungkook! İyimisin? Ne oldu böyle?"

Hemen yere çöküp yüzünü avuçlarım arasına aldım, o anda farketmemiştim ama ağlıyordum, tamamen istemsiz bir şekilde.

"Sakin ol tae, iyiyim sadece belim biraz kötü, beni kaldırabilir misin?"

"Tamam tamam hemen kaldırayım, gel."

Hemen kolundan tutup biraz destek verdim, cüssesi benden ne kadar büyük olsa bile aşkımın yanında boyut farkı önemsizdi.

Verdiğim destek ile beraber salona doğru ilerledik, onu koltuğa oturtup koşa koşa banyoya ilerledim, ilk yardım çantasını alıp tekrar hızla yanına geldim.

"Jungkook, söyle bana ağrıyan yerlerini söyle, iyileştireceğim.."

Yüzüme uzun uzun bakıp kolumdan çekip yanına oturttu.

"Jungkook, yaran acı-"

Sıcacık elini dudaklarıma getirip ve susturdu.

"Şşhh, konuşma taehyung, sadece bana bak, bakışların beni iyileştiriyor..."

Artık bende kayış kopmuştu, ne yaptığımın bile farkında değildim.

Yavaş yavaş birbirimize yaklaşırken, hiç birşey umrumda değildi.

Dudaklarımız arasında samtimler kalmıştı, jungkook dayanamayarak dudaklarımzı birleştirdi.

Dudakları, sıcacık ve yumuşacıktı...

Kendimi serbest bırakıp Jungkook'un kollarına bıraktım.

Bu öpüşmenin ne gibi şeyler doğuracağından habersiz, saatlerce öpüştük..

secret | Taekook ✓Where stories live. Discover now