103- Toza Dönmüş Parçalar

2K 133 62
                                    

İçimde kalan acıların küflenmesine müsaade etmeden olduğu gibi apaçık ortaya döktüm. Nefes almak çok kolay bir eylem olarak görülebilirdi ama benim için değildi. Aldığım her nefes içimi çürüttü. İçinde sıkıştığım kafes paslandı. Oraya da sığamaz olmuştum. İçimi dökmüş müydüm? Hiçbir zaman içimi tam anlamıyla dökemezdim. Çok doluydum. İçimde boğuluyordum. Bana el uzatan insanların aslında kim olduğunu yeni kavramıştım. Elleri bana doğru gelse de amaçları beni yukarı çekmek değil, battığım yere beni daha çok bastırmak istemeleriydi. Bile bile bana acıların en koyu tonunu yaşatmış insanların arasında varlığımı devam ettiremezdim. Beni ağızlarında çiğneyip duran insanların yanında kendimi tutamazdım.

Yalanların arasında doğdum, yalanların içinde yaşadım. Yalanlardan sıyrılmak isterken bir yandan da gerçeklerimden ayrılıyordum. Düşünmek istemedim. Son kalan işimi halledecek ve bu hesabı kapatacaktım.

Aydız'ın arabasını almış, Denizli'ye doğru yola çıkmıştım. Az sonra evime ulaşacaktım. Ailemden üzerimde görünen tek mirasa. Evi üzerime geçiren Bedir'di. Komikti. Kendi babamın evini üzerime geçirmişti. Düşünmeye yeni başladığımda ise hayatıma epey yön verdiğini anlamıştım. Anlamam acı oldu.

Aydız'ın geçenlerde cebime sıkıştırdığı paralarla arabanın deposunu doldurmuştum. Geri kalanıyla da bagajdaki büyük bavulun içini doldurdum, şu an için tek yapmam gereken kısa bir süre içinde eve varmam ve oradaki işlerimi halledebilmemdi. İlk defa kendi başıma uzun yolculuğa çıkmıştım. Bu korkulacak bir şey değildi. Bir şeylere tek başıma da kalkışabiliyordum.

Öğle saatlerinde tüm içimi boşaltamasam da azıcık da olsa rahatlama sağlayan o konuşmamın hemen ardından çiftlikten ayrılmış, Osman ve Aydız da peşimden gelmişlerdi. Aydız'ın arabasını isterken nereye gideceğime dair beni sorgulamadı. Ona geri döneceğime söz vermiştim. Gözlerimi yumasım geldi. Çiftlikte yaptığım konuşmanın beni azıcık da olsa rahatlattığını düşünmüştüm az önce lakin ben o kadarcık dahi rahatlamadım. Patlıyordum. O aile ile arama mesafe sokma konusunda yapabileceğim hiçbir şey yoktu. Ailem dediğim insanlar bir anda o aile olmuştu benim için.

Hava kararmıştı ve bu kara gün hâlâ bitmemişti. Sonlandıracaktım. Arabayı uygun yere park edip birkaç dakika öylece boş sokağı izledim. Burada hava kötü değildi ve yağmur yağmaması işimi kolaylaştıracaktı. Dışarı çıktığımda bagajdan siyah bavulu zorlukla aşağı indirdim. Yola çıkarken bavulum hafifti. Buraya gelene kadar dolup taşmıştı. Gülümsedim. Sürgülü tahta kapıyı ittirip bavulu bahçe yolundan sürüklerken birden duraksadım. Bu evden en son ailem diye bildiğim samimi insanlarla ayrılmıştım. Şimdi ise tek başıma eve girecektim. İnsanın yanındakilere hiçbir zaman güvenmemesi işte bundan ibaretti. Beni yalnız bıraktılar. Yalanların, sahteliklerin içinde yaşamaktansa yalnız yürümeyi tercih etmek zor olmuyordu. Belki bir yerde zorlanacaktım ama kazanacaktım.

Başımı eve kaldırdım. Annem, babamın bir zamanlar oturduğu müstakil ev. Bu ev yanan evimden daha ferahtı, büyüktü ama diğer evim gibiydi, hayırlı şeyleri içinde barındırmamıştı. Genç bir kadından bebeği bu evde koparıldı. Evladından ayrılmak zorunda kalan kadın bu evden hırpalanarak kovuldu, ölmesi için bir köşeye atıldı. Şahan, kendini evin kızı olarak burada büyütmeye başladı. Ama biliyordu. Babamın ona ailesinin başkası olduğunu söylediğini tahmin ediyordum. Biraz araştırma yapmamın bana bir zararı olmazdı. Buradaki işleri halledip Ümmühan'la bir araya gelecektim. Aynı zamanda umudumu kestiğim amcamla da yüz göz olacaktım. Çarem yoktu. Her şeyi en ince ayrıntısını öğrenene kadar durmayacaktım. Bavulu yavaşça kapıya çektim. Kapının önünde durdum.

Hiçbir ev bana iyi gelmedi. Bu ev kötüydü, yalanlara ev sahipliği yapmıştı. Diğer küçük evim ailemin canını almaya tanıklık yapmış, en büyük travmayı bana yaşatmıştı. Hemen sonrasında Vehmi'nin evini gördüm. Kadınların, erkeklerin önüne yem gibi sunulduğu bir genelevi. Ardından çiftliği gördüm, iki yıl boyunca bana huzur veren ev. Bedir'in arada Arzu ile kaldığı dairesi... O da bana iyi gelmedi, başka kadınla paylaştığı ev. Talat'ın yalısı. Şahan'ın babası ile aynı evi paylaşması gerekirken onun yerine ben Talat'ın evine misafir olmuştum. Sonrasında Bedir ile evlendikten sonra oturmaya başladığımız ev... Topu topu beş ay vakit geçirebilmiştik ikimize ait olan o evde. Hatta sadece uyumaya gidiyorduk oraya. Çünkü yaralı kalpleri iyileştirmek için gündüzümüzü başkalarına feda etmiştik. Rıza'nın sözde sakatlığı... Fırat ve Murat'ın annesinin acısı... Ablam Şahan'ın katil oluşu... Zor günlerinde Bedir ile onların yanında olmuştuk. Garipti. Rıza hiç sakat kalmamıştı. Ablam Şahan'ın öldürdüğü kişi ikiz kardeşi Sinan'dı. Fırat ve Murat... Kapıya gözlerimi kıstım. O kadar şüpheciydim ki belki de Fırat ve Murat'ın annesi Berrin ölmemişti.

MİNİKŞE (Kitap Oluyor)Where stories live. Discover now