BÖLÜM 7

211 16 5
                                    

Güneş doğmuştu nihayet. Ashina karışık duygularından ötürü doğru düzgün uyuyamamıştı. Bugün kaderinin değişeceği gündü. Bugün İmparator Yong ile evlenecekti. Hem onun hem Zhou İmparatorluğu'nun imparatoriçesi olacaktı. Yüreğindeki endişeleri Tengri'ye dua ederek gidermeye çalıştı Türk prensesi.

2 Saat Sonra
Artık vakit gelmişti. Törene katılmak için hazırlanması gerekiyordu. Giymesi gereken imparatoriçe kıyafetine baktı. Onun düşünceli halini fark eden Akay:
-Neden bu kadar düşüncelisiniz prensesim? diye sordu.
Ashina çocukluğundan beri yanında olan dostuna baktı ve:
-Bir Çinli kıyafeti giymek tuhaf geldi, dedi. Akay gülümsedi:
-Babaanneniz de Çinli bir prensesti. Biliyorsunuz, o hayatı boyunca Türk kıyafetleri giymiştir.
Bir an duraksadıktan sonra devam etti sözlerine:
-Giydiğiniz kıyafet sizin kim olduğunuzu değiştirmez ya. Lakin geldiğiniz bu topraklarda kabul edilmenizi kolaylaştırır prensesim.
Ashina her zaman bilgisiyle göz kamaştıran arkadaşına tebessümle:
-Haklısın, bir an evvel hazırlanmalıyım, dedi. Yanındaki hizmetlilerin de yardımıyla hazırlanmaya başladı.

Çin Sarayı

Taht Odası
İmparator Yong da tören için hazırlanıyordu. Onu hazırlayan ağalar, köleler, cariyeler imparatorlarının etrafında dört dönüyordu.
Yong bu evliliği istemese de evleneceği prensesi içten içe merak ediyordu. Kendisini öldürmek isteyen suikastçılara karşı savaşması, merakını iyice arttırmıştı imparatorun...
Bir imparator olarak imparatoriçesini saray merdivenlerinde karşılayacaktı. Bunun için de gerekli hazırlıklar yapılmıştı.

Li Ezi'nin Odası
Li Ezi elindeki elbiseyi yere fırlattı:
-Bu törene katılmak zorunda mıyım gerçekten?
Yanındaki cariye:
-Efendim kurallar gereği...
Li Ezi sözünü sinirle kesti:
-O kadın benim hakkım olan makamı çaldı. Bir de törene gidip sahte gülücükler atmamı istiyorlar. Şaka mı bu?
Sonra sakinleşmeye çalıştı. Li Ezi, her ne kadar istemese de buna mecbur olduğunu biliyordu. Biraz düşündü bu durumu kullanabilirdi.
Bir süre daha devam eden sessizliğin ardından:
-Ama gideceğim. Düşmanımla tanışmam gerek, dedi.
İmparatoriçelik makamını, kendisinin hakkı olanı elinden alan Türk'le tanışmalıydı elbet.
Yanındaki hizmetli de Li Ezi de gülümsedi.

Ana İmparatoriçe de tören için hazırlanıyordu. Bu evliliği ve o prensesi kabul etmeye mecbur kalmanın verdiği üzüntüyle:
-Tanrım, dedi içinden.
-Tanrım, o Türk'ün bizim başımıza bela olmasına izin verme.
Türk'lerden nefret ederdi Chinu. Her Çinli gibi... Ve şimdi sarayına, ailesine bir Türk giriyordu. O Türk'ün varlığı hiç şüphesiz tedirgin ediyordu ana imparatoriçeyi. Öyle ya saltanat naibi gibi bu Türk de düşmanıydı. Onun sarayda güçlenmesine izin vermeyecekti.

Prenses Xianyang ise hazırlandıktan sonra Prens Zhi'nin yanına gitmişti. Zhi, oldukça düşünceliydi. Xianyang bu halinin sebebini sorduktan sonra Zhi prenses için endişeli olduğunu söylemişti. Endişeliydi çünkü bu saraydaki herkes ona düşman gözüyle bakıyordu. Herkes ondan nefret ediyordu. Ve zavallı prenses bunun farkında bile değildi.
Zhi ve prensesin dost olduğunu bilen Xianyang:
-Haklısın ama herkes değil. Sen ve ben ona düşman değiliz.
Zhi:
-Bu neyi değiştirir ki? Annem ve majesteleri ondan nefret ediyor. Biz ne yapabiliriz ki?
Xianyang böyle düşünmüyordu:
-Yapabiliriz. En azından onu düşmanlarına karşı koruyabiliriz. Onun dostu olabiliriz.
Haklıydı Xianyang. Bu sözler prensin içini biraz da olsa rahatlatmıştı. Kardeşine gülümsedi:
-Ben prensesi getirmeye gidiyorum, dedi ve oradan ayrıldı.

Misafir Köşkü
Prenses hazırlanmıştı. Önündeki boy aynasında kendine bakıyordu. İçinden:
-Bugün yeni hayatımın ilk günü.  Merak ve heyecan dolu kalbim, tedirgin ruhum ve belirsizliklerle dolu geleceğim... Ey mavi göğün, yağız yerin sahibi yaratıcımız! Ey göklerdeki Ulu Tengri! Sen bana yardım et. Her daim yanımda ol, diye dua etti.
İçeriye Çinli bir hizmetli girdi:
- Prens Zhi, sizi saraya götürmek için bekliyor majesteleri.
Ashina yavaş adımlarla çıktı köşkten. Prens Zhi, kalabalık bir düğün alayıyla kapının önündeydi. Zhi Ashina'yı görünce gülümsedi ve:
-Güzelliğiniz göz kamaştırıyor, dedi.
Ashina da gülümsemeyle karşılık verdi:
-İltifatınız için teşekkür ederim prensim.
Prens Zhi:
-Bu tahtırevanla saraya gireceksiniz prensesim. Hem saray halkı hem majesteleri imparator sizi orada bekliyor olacak.
Ashina başıyla onayladı ve tahtırevana oturdu. Düğün alayıyla saraya doğru yola çıktılar.

Saray
Herkes ve her şey hazırdı. İmparator Yong, Ana İmparatoriçe, Prenses Xianyang, Saltanat Naibi Yuwen Hu, Li Ezi, devlet adamları, hizmetliler....
Herkes prensesin gelmesini bekliyordu. Sarayın kapısı açıldı. Tahtırevanda oturan prenses önde, düğün alayı arkada içeriye girdiler. Herkes dikkatle prensese bakıyordu. Prenses de onlara...
Tahtırevan yere inmişti. Prenses tahtırevandan çıkıp uzun saray merdivenlerine yöneldi. İmparator da sarayın girişine kurulmuş olan tahtından kalkmıştı ve merdivenin sonunda prensesi bekliyordu.
Ashina yavaş yavaş çıktı basamakları. Herkesin gözü hala onun üzerindeydi.
Nihayet merdivenin sonuna gelmişti. Yong ile gözgöze geldiler o an. İkisinin de gözleri birbirine kitlenmişti.
Yong, doğanın kutsallığına inanan prensesin; doğaya hükmeden yeşil rengindeki gözleri, koyu kahverengi saçları ve beyaz teni...kısacası güzelliği ile adeta büyülenmişti. "Hem cesur hem güzel" dedi içinden.
Ashina ise Yong'un yakışıklılığından etkilenmiş, inparatorun koyu kahverengi gözlerinde kendi aksine bakıyordu...
Yong, elini uzattı imparatoriçesine. İmparatoriçe de gülümseyerek imparatorun elini tuttu.
O sırada devlet adamları ve hizmetliler diz çöküp hep bir ağızdan:
-Çok yaşa imparator! Çok yaşa imparatoriçe! diye haykırdılar.
İmparator ve imparatoriçe evlilik sebebiyle yapılacak kutlamaları izlemek için sarayın iç avlusuna doğru yürüdü. Ana İmparatoriçe, Xianyang, Zhi, Li Ezi, Yuwen Hu ve devlet adamları da peşlerinden gitti.
Çin geleneklerine göre kutlamalar yapıldı. Danslar edildi, şarkılar söylendi, ziyafet verildi. Kutlamaların sonunda herkes ayağa kalktı, imparator ve imparatoriçe birbirlerinin önünde eğildiler.
Ve Prenses Ashina artık "Zhou İmparatoriçesi" olmuştu.

1 Saat Sonra
Saraydaki tören telaşı sona ermişti nihayet. Ashina ve diğerleri odasına çekilmişti.
Saltanat Naibi Hu, Efendi Zan ile konuşuyordu:
-Böyle cesur ve güzel bir kadının Yong'un karısı olması ne acı... Zavallı prenses... Ne yani? Gerçekten o basiretsizin karısı mı olacak?
Bunları söylerken sinirden kahkahalar atıyordu. Çünkü etkilenmişti prensesten. Efendi Zan:
-Haklısınız efendim, dedi.
-Hem imparator prensesten hiç hoşlanmıyor, diye bitirdi sözlerini.

Li Ezi ise düşmanıyla tanışmıştı. Hak ettiği makamı elinden alan düşmanıyla. Yemin etti içinden. O prensesi buraya geldiğine pişman edecek, onun hayatını cehenneme çevirecekti. Öyle ya bu yolda yalnız olmayacaktı. Ana imparatoriçe yanındaydı, biliyordu.

Saray hizmetlileri arasında ise bütün gün imparatoriçenin güzelliği dedikodu konusu olmuştu.

6 Saat Sonra
Saatler ilerlemiş, akşam olmuştu. Hizmetliler, imparatoriçeyi ve odasını hazırlamak için koşuşturuyordu. Bu gece imparator ve imparatoriçenin ilk gecesiydi. Her şey kusursuz ve mükemmel olmalıydı.

Taht Odası
İmparator Yong, taht odasında içki içiyor ve olanları düşünüyordu. Babasının verdiği karar: Yuwen Hu ve düşman devletler karşısında güç kazanmak için verdiği karar... Kendisinin de yine aynı sebeple kabul etmek zorunda kaldığı evlilik... Ve imparatoriçe... Şüphesiz o, çok güzel bir kadındı. Cesareti zaten herkesin dilindeydi. Ama aynı zamanda bir düşmandı. Yuwen Hu gibi tehlikeli bir düşman...
Yong bunları düşünürken kapı çaldı. İçeriye giren harem ağası:
-Majesteleri imparatoriçe sizi bekliyor, dedi.
Bunu duyan imparator küçük bir kahkaha attı. Oturduğu sandalyeden yavaşça kalktı ve kapıya yöneldi.
Ancak gittiği yer İmparatoriçe Ashina'nın değil Cariye Li Ezi'nin odasıydı.

Li Ezi'nin Odası
Li Ezi masada oturuyordu. İmparatorun geceyi imparatoriçeyle geçireceği düşüncesi sinirlenmesine sebep olmuştu. Sinirden, kıskançlıktan içki içiyordu. O sırada yanına bir hizmetli geldi:
-Majesteleri buraya geliyor efendim.
Li Ezi şaşkınlıkla ayağa kalktı:
-Nasıl yani?
O sırada Yong içeriye girmişti. Li Ezi eğilerek:
-Hoşgeldiniz majesteleri, dedi.
Yong:
-Bizi yalnız bırakın, dedi ve içerdeki birkaç hizmetli dışarı çıktı.
İmparator Yong ve Li Ezi geceyi birlikte geçirdiler. Li Ezi imparatoriçeye haddinin bildirildiğini düşündüğünden mutluydu. İmparator onun yüzüne bile bakmamış, onu yalnız bırakmıştı. Li Ezi'nin yanında yatan imparatorun aklı ise hala güzel ve cesur imparatoriçesindeydi. Yuwen Yong, bütün gece düşman olarak gördüğü karısını düşündü.

Kadim Çin geleneklerine göre imparatorla birlikte olmamış bir imparatoriçeye saygı duyulmaz, hürmet edilmezdi. Herkes onun arkasından konuşur, herkes ona hakaret ederdi.
Zaten 560'lı yıllardaydılar. Kadınlara pek de saygı duymayan ve onları erkeklerin malı olarak gören bir milletti Çinliler. Ne yazık ki bu durum yalnız bu topraklarda değil Arap diyarında, Hint diyarında ve daha bir çok yerde yaygındı...
İmparator Yong ilk geceyi imparatoriçe ile geçirmeyerek onun "sözde" imparatoriçe olduğunu ilan etmişti. Herkesin bunu bilmesini istemişti. Zaten amacı da buydu: Hiç kimsenin ona imparatoriçe olarak saygı duymaması...

İmparatoriçe AshinaWhere stories live. Discover now