BÖLÜM 3

263 18 0
                                    

Prenses Ashina, Prens Yong ile evlenmeyi kabul ettiğinden bu yana 20 güneş batmıştı. Teklifin kabul edildiği elçilere söylenmiş ve elçiler kağanın gönderdiği çeşitli armağanlarla birlikte Chang'an'a doğru yola koyulmuşlardı. Birkaç gün sonra Ötüken Sarayı'na Zhou İmparatoru'nun ölüm haberi geldi. Gücü, kararlılığı ve zekasıyla tanınan Batı Wei'nin generali, Kuzey Zhou'nun kurucusu İmparator Yuwen Tai aniden ölmüştü. Yerine ise büyük oğlu Prens Yu tahta çıkacaktı.

Zhou Sarayı
Kararı açıkladıktan kısa bir süre sonra Yuwen Tai ölmüştü. Açıkladığı evlilik kararı ise sarayda daha yeni duyulmuştu.
Li Ezi, Prens Yong'un cariyesiydi. Hırslı ve kurnazdı. Yong'u seviyordu. Ama gücü Yong'u sevdiğinden daha çok seviyordu. Ölen imparatorun yaptığı anlaşmayı o da yeni duymuştu ve etrafta sinirle dolanıyordu:
-Nasıl olur da prens başkasıyla evlenir? Bana bunu nasıl yapar?
Yanındaki cariye:
-Efendim, prensimiz sizi çok sever bu asla değişmez. Biliyorsunuz bu evlilik siyasi, diye onu teskin etmeye çalıştı.
Li Ezi hırslı ve öfkeli bir ses tonuyla:
-Ama yine de...
Derin bir nefes alıp sözlerine devam etti:
-Yong bir gün imparator olduğunda imparatoriçe olamayacağım.
Yanındaki cariye sinsi bir tebessümle konuştu:
-O gün geldiğinde prensesin hala hayatta olacağı ne malum. Çin Sarayı'na gelen Türk prenseslerinin hiçbiri imparatoriçe olamadan öldü. Kim bilir onun kaderi de diğerleri gibi olur belki.
Bu fikir Li Ezi'nin de hoşuna gitmiş olacak ki sinsice gülümsedi. Bu sözler onu rahatlatmış görünüyordu. Cariye sözlerine devam etti:
-Siz endişelenmeyin. Prens Yong sizi çok seviyor.
Li Ezi gülümsedi:
-Haklısın Yong beni çok seviyor. Ve bu hiçbir zaman değişmeyecek. O prenses bu saraya geldiğine, bu evliliği kabul ettiğine pişman olacak.

Prens Yong o sırada ana imparatoriçe ile sohbet ediyordu. İkisi de imparatorun ölümü karşısında şaşkındı. Yong, keder dolu bir sesle konuştu:
-Babamın ani ölümü hepimizi çok üzdü anne. Ana imparatoriçe:
-Kader böyleymiş, dedi üzüntüyle.
Her ne kadar dile getirmeseler de ikisi de imparatorun eceliyle ölmediğinin farkındaydı. İmparator Yuwen Tai eceliyle ölmemiş, ülkeyi ele geçirmek ve devleti yönetmek isteyen saltanat naibi tarafından öldürülmüştü... Konuyu değiştiren Prens Yong ise evlilikten kurtulmanın peşindeydi:
-Zamanı değil fakat bu evliliğin gerçekleşmemesi gerektiğini düşünüyorum.
Ana imparatoriçe duraksadı bi an. Aslında başta karşı çıkmıştı bu evliliğe. Bir gün Yong imparator olursa... Bir Türk, Çin sarayında güçlenemezdi. Buna izin veremezdi. Bu, kendisi için felaket demekti. Bu, Çin için felaket demekti. Ama Prens Yong'un bu evliliği ve o Türk'ü istemeyişi içini ferahlatıyordu. Bu yüzden:
-Başta bende senin gibi düşünüyordum. Fakat baban haklı. Bu siyasi bir evlilik. Ve hiçbir zaman gerçek olmayacak. Bu yüzden bir zararı olmaz Yong. Ülkedeki karışıklıklar ve saltanat naibi ile mücadele edebilmemiz için... o Türk ile evlenmelisin. Başka çaremiz yok, dedi.
Ana İmparatoriçe Chinu, hem saltanat naibinden intikam almak hem de tahtı kaybetmemek için bu evliliğin olması gerektiğini düşünüyordu.
Yong ise bu evliliği istemiyordu. Bu konuda kararlıydı. Li Ezi'yi sevdiğinden, ona aşık olduğundan değil bir Türk ile evlenmek istemediğinden... Ancak İmparatoriçe Chinu bu evliliğin olmasını istiyorsa kaçışı yoktu. Başka hiç kimse bu konuda ona yardım edemezdi. O prensesle evlenecekti. Buna mecburdu. Bunun farkına varmak canını iyice sıktı.
O sırada başhizmetli:
-İmparatoriçem taç giyme töreni başlamak üzere, diye haber verdi.
İmparatoriçe derin bir nefes aldı ve:
-Hadi Yong, gidelim. Abinin imparator oluşunu birlikte izleyelim, dedi ve tören alanına gittiler.
Tören esnasında yaşanacak olay birçok insanın kaderini değiştirecekti...

Göktürk Sarayı
Toy vaktiydi. Yılın belli vakitlerinde toylar düzenlenirdi Türk topraklarında. Sarayda da eğlence vardı. Ashina etrafta koşuşturan insanlara baktı. Çin diyarına gittiğinde uzun müddet bu topraklara gelip toy eğlencelerini göremeyecekti. Hatta belki de bir daha asla doğduğu toprakları, Kutsal Ötüken'i göremeyecekti. Ve ailesini... Bu düşünceler gözlerinin dolmasına sebep oldu güzel prensesin.
Onu bu düşüncelerden uzaklaştıran küçük kardeşi oldu. Yangsu:
-Neler düşünüyorsun öyle? Beni bile fark etmedin. Ashina gülümsedi:
-Kim bilir belki de bu toyları bir daha hiç göremeyeceğim. Yangsu:
-Abla, bunun için mi üzülüyorsun gerçekten? Sen oraya esir olarak gitmiyorsun. İstediğinde buraya ziyarete gelebilirsin.
Ashina gülümsedi:
-Doğru. Nedense hüzünlendim biraz. Yangsu:
-Olanları duydun mu? Ashina:
-Ne oldu? Yangsu:
-Ablam Maral ziyafetten sonra eniştemin yanına dönecekmiş. Ashina:
-Duydum. Hadi gidelim yanına.

Prenses Maral'ın Dairesi
Ashina hüzünle:
-Keşke biraz daha kalsaydın abl, dedi.
Maral gülümsedi:
-Seni uğurlamak için geleceğim zaten. Orda da halletmem gereken işler var. Hem enişteni de özledim.
Ashina gülümsedi. Ablasının kocasını çok sevdiğini biliyordu. Acaba o prensle anlaşabilecek miydi? Aklına kamların sözleri geldi. Tengriye inancı tamdı. Bu yüzden kamların sözlerini hatırladıkça içi ferahlıyordu. Kaderi Çin topraklarında olmalıydı. Tengri elbet ona mutluluklar bahşedecek, yazgısı güzelliklerle dolu olacaktı.
Ashina:
-Beni yolcu etmek için biraz erken gel olur mu? dedi üzüntüyle.
Maral:
-Elbette. Sen benim kardeşimsin.
Gülümseyerek birbirlerine sarıldılar. Onları seyreden Yangsu:
-Sevgili ablalarım. Kıskanıyorum ama, dedi.
Hep birlikte kahkaha attılar.

Çin Sarayı/Tören
Veliaht Prens Yu, İmparator Ming olarak tahta çıktı. Saray geleneklerine göre tahta çıkış töreninden sonra büyük bir ziyafet verilirdi. İmparator, hanedan üyeleri ve üst düzey devlet adamları katılırdı bu ziyafete.
Bunu bilen saltanat naibi Yuwen Hu yanındaki adamıyla fısıldaşıyordu. Yuwen Hu:
-Hallettiniz mi? Mutfakta adamımız Li An kurabiyelere zehri koydu mu?
Adam fısıltıyla:
-Evet efendim. Her şey olması gerektiği gibi, deyince Yuwen Hu sinsice gülümsedi.
O, İmparator Yuwen Tai'nin yeğeniydi. Saltanat naibiydi. Hırslı, zeki ve güçlü biriydi. Kukla bir imparatorla devleti yönetmekti planı. Bu uğurda bir imparatoru öldürmüştü zaten ve şimdi birini daha...
O sırada bağrışlar duyuldu ziyafet salonundan. Ana İmparatoriçe'nin sesiydi bu:
-Yu! Oğluuuuum! Aç gözlerini! Yu...
Daha yeni imparator olan veliaht prens yediği kurabiyeyle zehirlenmişti. Onu hemen odasına götürdüler. Ne yazık ki son nefesini vermek üzereydi. Hekimler imparatoru iyileştirmeye çalışıyordu. İmparator Ming ise öleceğini anlamış, kardeşi Yong ile yalnız kalmak istemişti. Ming:
-Yong ka-kardeşim, dedi nefes almakta zorlanarak.
Yong, gözleri yaşla dolu bir şekilde ölmek üzere olan imparator abisine bakıyordu. Yanına oturup abisinin elini tuttu:
-Majesteleri... Ming:
-Benden sonra sen tahta çıkacaksın Yong. Dikkatli ol. Özellikle beni ve... babamızı öldüren Hu'ya karşı...
Yong:
-Böyle söylemeyin majesteleri. Siz iyileşeceksiniz. Ming:
-Öleceğim Yong. Sen tahta çı... çıkacaksın. Onun kullanabileceği biri gi... gibi davran. Ve vakti geldiğinde o...onu yok et. İntikamımızı al. Güçlü ol karde...
İmparator Ming son nefesini vermişti.
Yong, onun sözlerini gözyaşlarıyla dinlemişti:
-Söz veriyorum abi. Yuwen Hu'yu öldüreceğim. Sana söz veriyorum...

Sarayda yas ilan edildi. Ana İmparatoriçe baygınlık geçirdi. Ming'in eşi İmparatoriçe Dugu'nun çığlıkları ise tüm sarayda yankılanıyordu. Sevdiği adamı kaybetmişti. Acısı tarifsizdi. Üstelik imparatoriçe olduğu gün bütün gücünü de sonsuza dek yitirmişti.
Yuwen Hu ise bir imparatoru daha öldürmüştü. Yardımcısı Zan:
-Efendim İmparator Ming'in neden öldürülmesini emrettiniz? diye sordu.
Yuwen Hu bir kahkaha attı ve:
-O, zeki bir adamdı Zan. Güçlü bir rakipti tıpkı babası gibi. Bense bu devleti yönetmek istiyorum. Bu devleti ben kontrol etmeliyim.
Derin bir nefes alıp devam etti sözlerine:
-Tahta bizzat geçmek istemiyorum. Bu yüzden tahtta benim kontrol edebileceğim biri oturmalı. Bu kişi Yuwen Yong...

İmparatoriçe AshinaDonde viven las historias. Descúbrelo ahora