18'

80.2K 6.8K 7.2K
                                    

"Buradan başka bir yere gidelim mi?"

Taehyung eğdiği kafasını konuşan arkadaşına çevirdikten hemen sonra çekingen bir şekilde Jane'e çevirdi gözlerini. Güzel sevgilisi kendi tabağındaki patatesleri her zamanki gibi ona sormadan tırtıklıyordu. Ama bir değişiklik vardı. Bir eli yüzünde, gözleri öylesine bir yere tutunmuş patatesi kafasını dağıtmak için zorla yiyordu resmen.

İkisi de o konuşma sonrası ilişkilerinde aynı devam etmeye çalışsa bile bakışları birbirlerinden çekildiği an durgunlaşıyor, bir sürü düşünceye dalıyorlardı. Ne yapacağını bilmiyordu ikisi de. Sonları boştu, bunun farkındalardı ama bir türlü bitiremiyorlardı aralarındaki bağı. Aşk ya da arkadaşlık fark etmez orada bir yerde ikisini de çıkmaza sokuyordu.

Bir de Taehyung'un çok daha farklı hissettiği duygular vardı.

Aklı fikri uçmuştu birkaç haftada. Nereye uçtuğu meçhuldü ama Jungkook'un etrafında dolandığı kesindi. Sebebini kestiremiyordu kafasında oturtamıyordu bir türlü hiçbir şeyi.

Jungkook'un ona olan bakışlarını bir iki ay önce fark etmişti. İlk başlarda tesadüf sandığı bu olay gün geçtikçe kendisini rahatsız eder olmuştu. Çünkü ne zaman bakışları öylesine etrafta gezse Jungkook'la göz göze geliyordu. Sürekli izleniliyordu ve bu onu gerip canını sıkmaktan öteye gitmiyordu.

Jungkook'u tanıyordu. Kendi halinde eczacılık okuyan bir öğrenciydi. Geçen dönem bölümünü birincilikle bitirdiği için tanıyordu. Bakışlarını fark ettiğindeyse arkadaşlarının hayvanlar olduğunu bilecek kadar tanımıştı.

Garip hissediyordu. İlk başlarda laf etmekten çekinmediği Jungkook'la doğum günü olayından beri konuşurlarsa eğer kırılacak nadide bir parça gibi davranmaya başlıyordu. İstemsizceydi bu tavırları ama öyleydi işte. Vicdan mı diye sorgulamadan edemiyordu kendini ama ilk başta vicdan olsa bile sonradan vicdanlıktan da çıkıp başka bir boyut almıştı olay. İstemsizceydi işte.

Tıpkı Jungkook'un gerçekten de nadide bir insan olması gibi.

"Gidelim ya sıkıldım. Doyduk da zaten."

Lisa mırıldanıp bitirdiği kolasını tepsiye koyduğunda sevgilisi Jackson'ın kolunu arkasına attığı koltuğa yaslanıp kafasını göğsüne yaslayıp ilgi ister gibi sürttüğünde Jackson kafasını eğerek minik bir öpücük kondurmuştu sarı saçlara.

"Gidelim bebeğim."

Jane onlar dışında gruplarında çift olan ikiliye bakıp şuncacık hallerine bile derin bir iç çektiğinde dudaklarını birbirine bastırıp derin bir nefes alarak Taehyung'a baktı.

Sevgilisi kaşlarını çatmış, çenesini sıkıp hatlarını belli ederek masaya bakıp kara kara bir şeyler düşünüyordu. Jane biliyordu. Aklı o kişideydi. Tahmin de ediyordu o kişiyi ama sağlıkları için daha fazla deşmek istemiyordu bu olayı.

Hem önceden olsa kafayı yiyecek gibi hissederdi biri Taehyung'u ondan alacak diye ama şimdi ufak bir burukluktan başka hiçbir şey yoktu içinde. Aşkımdan ölüp bitiyorum diye gezdiği çocuğun sevdiği çiçeği bile bilemezken hele bazı şeyleri abarttığının farkına varmıştı.

İkisi de birbirinden hoşlanıyordu. Burası kesindi ama sevgi ya da aşk, yoktu işte. Olmamıştı hoşlantıdan ötesi.

"Taehyung, Taehyung!" Jane'in sesiyle Taehyung irkilirken önce arkadaşlarına ardından Jane'e döndü. "Efendim?" Sesi titrerken kaşlarını çatıp boğazını temizledi ve dudaklarını yaladı.

"Gidiyoruz, hadi." Kafasını sallayıp diğer arkadaşları gibi o da ayaklandığında ciğerlerini yaran bir nefes çekti içine. Hesapları, yemekleri alırken ödedikleri için sürekli geldikleri bu mekandan montlarını giyerek çıktılar.

looking at taehyung |taekook ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin