3.Bölüm = Dokunuş

51 6 6
                                    

    Her zamanki gibi yine Can'dan önce uyandım. Yaklaşık  10 dakikadır onu izliyorum hatta... Bugün birliğine teslim olma günüydü. Bugüne kadar Ankara'yı baştan aşağı gezip , birlikte bolca vakit geçirmiştik. Telefonumun çalmasıyla Can'ı izlemeye bir ara verdim. Annem arıyordu. ''Günaydın annecim '' ''Günaydın bebeğim , şu uykucu huysuzu uyandır da kahvaltı yapmaya gidelim.''  Şuan yanımda yastığını düşürmüş , bir bacağını üstüme atan ve derin bir uykuda olan kardeşimin uyanması gerekiyordu ve bu iş tam bir işkenceydi. 

  Can'ı tam 10 dakika sonra uyandırmaya başarmış ve banyoya yollamıştım. Ben de bu arada hızlıca siyah dar paça , siyah atlet ve üstüne mavi gömlek giymiştim. Saçımın taramamı bitirmemle beraber canım kardeşim banyodan çıktı. Duş alan kardeşim  en azından kendine gelebilmişti. O üstüne başını çeki düzen verirken ben yatağı düzelttim. Daha sonra annemleri arayarak dışarı çıktık.  Birlikte son kahvaltımızı otelde yapmak istemediğimiz için direkt otoparka geçtik. Hepimizin üstüne bir sakinlik çökmüştü. Babam arabayı kullanmayı Can'a teklif etse de Can kabul etmeyip  annemi de alıp arka koltuğa geçti. Öne geçip arkada ne yaptığına bakınca kafasını annemin göğsüne koyup yattığını gördüm. Annem bu durum karşısında gözlerini kapamış Can'ın saçını okşuyordu. Bu durum gözlerimi doldururken önüme döndüm. Geçen günlerde keşfettiğimiz bir kahvaltı dükkanına geldik hep beraber. Can ve babam buradaki böreklere bayılmıştı. Yine geçen oturduğumuz masaya oturup siparişlerimizi verdik. Annem ve babam Can'dan gözünü alamıyorlardı. ''Aaaa yetti artık be ben de varım burada bana da bakın azıcık...'' hüzünlü ortamı dağıtmak için söylediğim sözler annemleri ufacık da olsun güldürmüştü. Oyunuma Can'da ayak uydurdu. '' Aman Allahım ... Sen ne kıskanç insansın yaa şurada ne güzel senin varlığını unutmuşuz ne hatırlatıyorsun kendini .'' Annem ile babam bu sözlerine gülerken ben gözlerimi kısıyordum 'Öyle mi paşam ' anlamında. Babam bu laftan sonra kolunu omzuma atıp beni göğsüne çekti. '' Laflara bak eşek sıpası kim kızımı unutuyormuş be '' Babamın bu lafları üzerine elimi göğsüme koyup sessizce ''oh canıma değsin '' dedim. Kahvaltımızda gelince düzelen ortamı bozmadan sohbet ettik ama kahvaltı sonunda hüznümüz tekrar ortaya çıktı. Can bu sefer arabayı kullanacağı için direksiyonun başına geçti. Sessiz bir yolculuğun sonunda karargahın önüne geldik. Babam bagajdan Can'ın valizini alırken Can tekrardan annemin yanına geçti. Karargah içeri girip diğer teslim olanlar asker ve aileleri gibi oturma yerlerine oturduk bir süre. Bu sürede sessizlik Can'ın fotoğrafları unuttum demesiyle  bozuldu. Babamın kalkmasına engel olup ben kalktım. Can'ın başının üzerini öpüp çıkışa doğru yol adım. Arabanın içinden dün çıkartığımız birkaç aile fotoğraflarımızı aldım. Kardeşime göre askerlik dolabın içine astığın fotoğraflar bakıp efkarlanmak , bitmeyen şınavlar çekip patates soymak ve vatana bir daha aşık olmaktı. Bunların hepsini '' Emret Komutanım '' dizisinden öğrendiğine o kadar eminim ki.
  Nöbetçinin olduğu yere gelip kimliğimi uzatmamla etrafı ateş sesleri sardı. Nöbetçi yerinden çıkıp silahıyla gelmesi , benim üzerime birinin atlaması bir oldu. Gözlerimi açınca gözlerimi yeşiller karşıladı. '' Şimdi üstünden yavaşça kalkıp koruma ateşi açacağım ve sen bu sürede şuradaki bariyerin arkasına geçeceksin. Anlaştık mı ? '' Bu söylediklerine sadece kafa sallamdım. ''Hızlı ol '' Buna da sadece kafa sallamakla yetindim. Yavaşça üstümden kalkıp arkasına döndü ve ateş etmeye başladı. ''Koşşşş'' demesiyle dizlerimin üstünde bariyerin arkasına doğru geçtim. ''Geçtim .'' ''Tamam ben diyene kadar çıkma oradan tamam mı  berceste '' İlk önce kafa sallamıştım ama sonradan onun görmediği kafama dank etti. ''Tamam '' Bu sırada karargahtan koşarak askerler vardı. Geldikleri gibi ateş etmeye başladılar. Birisinin '' Komutanım dikkat edin '' demesiyle '' Fatih '' diye bir bağırış oldu. Etrafıma bakarken yaklaşık 3-4 metre yanımda yatan bir asker gördüm. Kanaması vardı ve ateş altında olduğumuzdan askerler yanına gidemiyordu. Emekleyerek askerin yanına vardım .  Karnından iki kurşun yemişti anladığım kadarıyla. Askeri yavaşça kaldırıp arkasını sıyırıp arkasına baktım. Tek çıkış vardı yani kurşunun birisi hala içerideydi. Ben adamı kaldırıp indirirken adamdan ses geldi. Gözleri açıktı. ''Adınız ne ?'' şuan tek amacım bilincini kaybetmesini önlemekti. ''Fa-Fatih '' zor nefes almasıyla etrafıma baktım. Ateş sesleri yavaş yavaş azalıyordu. Bu demekti az kalmıştı bu sürede onun bilincini açık tutmak zorundaydım. İlk işim olarak gömleğimi çıkararak karnına bastırdım. ''Özür dilerim ama bunu yapmak zorundayım. Senden sadece benimle konuşmanı istiyorum anlaştık mı ?'' Kafa sallamasıyla tekrar ''Anlaştık mı ?'' dedim. Demek istediğimi anlamış olacak ki kısık sesle ''Anlaştık. '' dedi. Yine susmasıyla ona döndüm.  '' Fatih biz seninle ne  anlaşmıştık ama ya peki bana sabah içtimalarda  söylediğiniz şeylerden söyle tamam mı ? '' kafasıyla onaylamasıyla birlikte kısık sesle söylemeye başladı. Bunun için ona ufak bir tebessüm gönderdim. Bu sırada arkamdan ''Berceste ne yapıyorsun ? '' birinin seslenmesini duydum. Arkamı dönüp ne var anlamında başımı salladım. '' Şuan ne yaptığını sanıyorsun ? Tamamen açık hedefsin . '' Bana hem bunları söyleyip ,  hem ateş ediyordu. Benim için endişelenmesini anlayabiliyordum çünkü bir sivil idim ve o hem benim hem de vatanı korumakla mükellefti. ''Sen beni merak etme komutan sadece bu çatışmayı çabuk bitir. '' Sanki  onun elimdeymiş gibi ona serzenişte bulunmuştum ama ne yapayım şuan tek muhattabım oydu. Fatih'in zamanı azalıyordu. Gözlerimi tekrardan Fatih'in yüzüne çevirdim. Sesi biraz kısılmış olsa da yüzünde ufak bir tebessümle marşını söylüyordu. '' Fatih ayaklarında uyuşma var mı ?'' , marşına ara vermeden başını sallamıştı. Çok yorulmuştu gözü kapanmak istiyordu , çektiği acı yüzünden belliydi. Silah sesleri başımı kaldırıp etrafa baktım , daha sonra işime geri döndüm. ''Fatihh '' diye birisi geldi yanımıza , başımı kaldırıp gelene baktım. Yeşildi bu. Fatih onu görünce gözünü açıp gülümsedi. Galiba bu gülümse vedayı temsil ediyordu. Yeşil bunu anlamış olacak ki gözünü kapatıp bir süre açmadı. Ben bu sürede yarayı biraz daha bastırdım. Bu hareketimle Fatih'ten bir ses geldi ama umursamadım. Bu sırada yeşil gözünü açmış , Fatih'e bakmış onun bana baktığını fark edip bakışlarını bana çevirdi. '' Kusura bakmayın ama veda etmenizi gerekecek bir durum ortada yok ikiniz de işinize dönerseniz sevinirim. Fatih evet marşa kaldığın yerden devam , komutanım sizi ise büyük bir temizlik bekliyor galiba '' dedim. Yeşil sözlerim karşısında afallasa da kendisine gelip ayağı kalktı. Askerlere dönüp '' İlk önce etrafın güvenliğinden emin olun. Nöbetçi asker sayılarını artırın. Ve şu adi pislikleri içeriye götürün onlarla özel olarak ilgilenelim .'' demişti. Yanına bir asker gelip '' Komutanım ambulans 2 dakikaya burada olurmuş. Onlardan bakışlarımı ayırıp etrafıma baktım. Birkaç asker bize ateş eden kişilerle özel olarak (!) ilgileniyordu. Kapı girişinin orada iki asker oturuyordu. Arkamda ise bir kişi daha yerdeydi. Bakışlarımı tekrar yeşile çevirip '' Komutan '' demiştim. Bakışları hemen bana döndü. Elindeki telsize bir şey söyleyip eğildi. '' Sen şimdi bunu sıkıca bastırır mısın ? '' bunu neden istediğimi sorguluyordu. '' Hadi '' son söylenmemle elimin üstüne elini yerleştirdi. Yavaş yavaş çektim elimi . Bakışları hala bendeydi. '' Ben diğer askerlerle ilgileneceğim. Senden tek ricam kanın akışını durdurman  ve Fatih tutabildiğin kadar uyanık tutman tamam mı ? '' Başını salladı ve Fatih'e döndü. Ben ilk askerle ilgilenirken ambulans geldi. Baktığım asker kolundan vurulduğu için Fatih kadar acil değildi. Ambulanstan inen görevlilerin yanına gidip ilk Fatih hakkında bilgi verdim. Onlar Fatih'i ambulansa bindirirken diğer ambulanslarda gelmişti. Bütün yaralıları tek tek bindirmelerine yardım ettim. Onların gidişini izlerken arkamdan birinin bana seslenmesini duydum. Ve arkama döndüm.

-DÜNYAAAAA

*****************************************************************************************

  Bunlar tamamen hayal ürünü olduğunu unutmayınız. 

   Her şey için şimdiden teşekkürler...

SIĞINAĞIMWhere stories live. Discover now