8

7.5K 1.3K 344
                                    

Lisa MacRoy ile muhteşem bir röportaj ayarlamış, benden yirmi yaş büyük, tecrübeli bir editörle tanışıp değerli tavsiyelerini dinlemiş, hatta numarasını alarak kendime bir iş bağlantısı sağlamış ve buna rağmen akşamı göğsümün ortasında bir sıkıntı...

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Lisa MacRoy ile muhteşem bir röportaj ayarlamış, benden yirmi yaş büyük, tecrübeli bir editörle tanışıp değerli tavsiyelerini dinlemiş, hatta numarasını alarak kendime bir iş bağlantısı sağlamış ve buna rağmen akşamı göğsümün ortasında bir sıkıntıyla noktalamıştım. Evden epey uzakta olduğum için taksiye binmeyi göze alamadım, çünkü harcamalarıma dikkat etmezsem geçinemezdim. Bu yüzden evimin yakınlarından geçen bir otobüse atladığımda yaptığım ilk şey Arda'yı aramak oldu. Daha önce lansmandayken de bir defa aramıştım. Üç defa çaldırmış, bir cevap alamayınca Arda'nın meşgul olabileceğini düşünerek telefonu kapatmıştım. Şimdi aradığımda ise hepimizin tanıdığı o kadın sesi bana aradığım kişiye ulaşılamadığını söylüyordu.

Oflayarak telefonu kapattım ve otobüsün camından dışarı baktım. Hava karanlık, sokaklar gündüze göre epey tenhaydı. Evlerin, sokak lambalarının ve tabelaların ışıkları, yolun gürültüsüyle birleştiğinde isimsiz ama tanıdık bir hissin beni kuşatmasına ve her nasılsa her şeyin daha hüzünlü görünmesi sebep oluyordu. Oldukça güzel başlayan bir akşamın bu şekilde noktalanmasından memnun değildim ama şu durumda yapabileceğim herhangi bir şey de yoktu.

Eve vardığımda kendimi fazlasıyla yorgun hissediyordum. Bütün haftayı çalışarak geçirdikten sonra duygusal olarak bu kadar yoğun bir akşam yaşamış olmak bütün gücümü tüketmişti. Anahtarla kapıyı açıp içeri girdiğimde Özüm'ün salondaki kanepede uyuyakaldığını fark ettim. Üstüne bir battaniye alıp bir televizyon programının karşısında kendinden geçmişti. Diablo da onun ayakucunda uyuyordu. Onları rahatsız etmemeye karar vererek odama geçtim, üstümü değiştirdim, elimi yüzümü yıkadıktan sonra bütün endişelerimi ve meraklarımı kucağımda toplayıp yatağıma yığıldım. Uykuya dalmam biraz vaktimi aldı çünkü zihnimin içine Arda'ya dair sorular dönüp duruyordu. Acaba iyi miydi? Aniden ayrılmasını gerektiren şey ciddi bir şey miydi? Neden durup dururken beni çileğe benzeterek sinirlerimi zıplatmıştı? Bu şekilde sıralanıp giden cevapsız sorular eşliğinde dönüp durduğum anların sonunda nihayet uyku beni yendi ve bir süreliğine bu dünyadan uzaklaşabildim.

Ertesi güne ise Özüm'ün varlığıyla uyanmak çok güzeldi. Rahatlatıcıydı. Sabah Diablo'yu alıp yanıma gelmiş, beni uykumdan uyandırmış ve günüme bolca neşe katmıştı. Onunla birlikte kahvaltı hazırlarken, hatta sonrasında hazırladığımız kahvaltıyı afiyetle yerken dün akşam olanların bir kere daha üstünden geçmiştik. Hemfikir olduğumuz bazı konular vardı. Mesela ikimiz de Arda'nın acilen ayrılmasını gerektiren şey her neyse onun hayırla sonuçlanmış olmasını umuyorduk. İkimiz de bugün Arda'nın kapısını çalmam gerektiğini ve eğer hala evine dönmemişse onu bir kere daha aramam gerektiğini savunuyorduk. Fakat fikir ayrılığına düştüğümüz noktalar da vardı. Mesela Özüm bu çilek benzetmesinin benim sinirlendiğim kadar büyük bir mevzu olmadığını söylüyordu.

"Çilek güzel bir meyvedir. Neredeyse herkes çileği sever. Çilek küçük kız çocuklarını, sevimli çizgi film kahramanlarını ve romantik piknikleri çağrıştıran bir şeydir. Mesela sana armut demiş olsa neyse..."

Kar ve KıvılcımWhere stories live. Discover now