16

7.8K 1.4K 480
                                    

Bir varmış bir yokmuş

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bir varmış bir yokmuş. Kıvılcım, kardan adamın ruhunu aydınlatacak bir alev yakmak istemiş.

Bana kalsaydı bütün gün orada oturup Arda'nın elini tutmaya devam ederdim. Zamanı durdurmak mümkün olsaydı Arda kendini iyi hissedene kadar durdurur ve elini tutmaya devam ederdim. Üstelik bunun ona yeniden âşık olmanın kıyısında durmamla da bir ilgisi yoktu. Bunun onu çok iyi anlamamla bir ilgisi vardı. Sevdiğin birisini kaybetmenin insanın içinde açtığı o oyuğu iyi biliyordum. İnsan böyle zamanlarda birinin elini tutmasına ihtiyaç duyuyordu, eli boş kalsın istemiyordu. Bu yüzden masanın üzerinden uzanıp Arda'nın elini kavrarken hiç çekinmemiş, hiç korkmamış, birazcık bile tereddüt etmemiştim. Yapılması gereken buydu ve yapmıştım. Bu kadar.

Arda'nın ofisinin kapısı tıklanan dek öylece durmuştuk. Ona boyumu aşan sözler verdiğimin farkındaydım ama o an içimde yanan ateşle bu sözleri gerçeği çevirebileceğime inanıyordum. Tek ihtiyacım olan Arda'nın da inanmasıydı. Birden bire olmazdı belki ama zamanla ve çabalayarak neden olmasındı? Ben yeniden gülmeyi, yeniden derin nefesler alabilmeyi ve yeniden hayata karışabilmeyi böyle öğrenmiştim. Zamanla. Çabalayarak.

Kapı tıklandığında Arda'yla ellerimiz ayrıldı. O kendi ifadesini çabucak toparlayıp kardan adam kostümünü üstüne geçirirken ben o kadar da başarılı olamamıştım. Bu yüzden odaya giren Gaye, Arda'nın beni üzdüğünü düşünmüştü. Ben kendi ofisime geçince elinde bir bardak sıcak çayla yanıma gelmiş ve bana teselli vermek istemişti. Bu kızı seviyordum. Ona elbette gerçekte olanları anlatmadım fakat Arda'nın beni üzmediğine dair garanti vererek içini rahatlattım. Sonuçta ortada böyle bir durum yokken Arda'ya bilenmesini hiç istemezdim.

Gün boyu çalışmak zordu, aklım sürekli yan ofisteki adamdaydı. Sürekli aramızdaki cam duvardan ona bakıp durmaktan kendimi alamıyordum. Bazen göz göze geliyorduk ve böyle anlarda ne yapacağımı bilemeyip ona genişçe gülümsüyordum. Bana karşılık veriyordu. Solgun ve kısa tebessümlerle de olsa... Ki ben de daha fazlasını beklemiyordum.

Elimden gelenin fazlasını yaparak işlerimi bitirdiğim ve nihayet paydos saatine ulaştığımda çabucak toparlanıp Arda'nın ofisine gittim. Israrcı, yapışkan birisi olmak istemiyordum ama Arda'ya birlikte vakit geçirmeyi teklif etmezsem rahat edemezdim. Gözüme çok yalnız görünüyordu. Elbette Semih ve Murat gibi arkadaşları vardı ama belli ki şu an onun yanında olamıyorlardı. Komşusu ve iş arkadaşı olarak ben onun yanında olup yalnızlığını dağıtabilirdim. Lisedeyken her sabah okula gelmesini sağlayan kız olarak.

Pekâlâ, şimdi bunu düşünmenin sırası değildi. Lise zamanlarımız gözüme dipleri karanlık sular gibi görünmeye başlamıştı. Arda'nın ağzından dökülenleri kendi kulaklarımla duymuştum; o zaman da, geçtiğimiz gün de. Hangisine inanmam gerektiği ise kocaman bir gizemdi. Normal şartlar altında bu gizemi çözmeden gözüme uyku girmezdi lakin normal şartlar altında değildik. O yüzden şimdilik bunu düşünmeyi bir kenara bırakmalı ve yaşadığımız ana odaklanmalıydım.

Kar ve KıvılcımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin