prologue

3.9K 185 277
                                    

⋆꙳•̩̩͙ ❅ *̩̩͙ ‧͙ ‧͙ *̩̩͙

Ups! Ten obraz nie jest zgodny z naszymi wytycznymi. Aby kontynuować, spróbuj go usunąć lub użyć innego.

⋆꙳•̩̩͙ ❅ *̩̩͙ ‧͙ ‧͙ *̩̩͙. ❆ ͙͛ ˚₊⋆
͙ . ❆ seoul 2021 ❆ ͙͛
⋆꙳•̩̩͙ ❅ *̩̩͙ ‧͙ ‧͙ *̩̩͙. ❆ ͙͛ ˚₊⋆

"Tanrı bile böyle bir yer yarattığını hatırlamıyordur." Yan tarafımda oturan Jay'in sesini duyunca göz ucuyla ona doğru bakmıştım. Görünüşe bakılırsa halinden hiç memnun değildi. Ben de memnun değildim ancak bunu onun gibi dile getirmemeyi tercih ederek yeniden dışarıyı izlemeye koyuldum.

Ocak ayının başındaydık ve etraf gerçek anlamda bembeyazdı. Önceden sadece binalarla dolu bir şehir sanıyordum Seoul'ü ancak buraya taşınmamızdan sonra bu bakış açım -bu kasaba sayesinde bütünüyle değişmişti. Yüksek dağlar ve akarsularla dolu bir kasabadaydık. Limanı bile vardı, yani babam öyle söylemişti. Yazın, tatilcilerin çok fazla tercih ettikleri yerlerden de biriymiş burası. Hoş, yazın daha iyi bir yer gibi görüneceğine yüzde yüz emindim.

"Daha ne kadar yolumuz var? Açlıktan ölmek üzereyim."

"Geldik sayılır." demişti, aracı süren babam. Jay'de bununla beraber oflaya puflaya başını cama yaslamıştı.

"Oflamayı keser misin?" dedim, ancak bana bakıp göz devirmekle yetinmişti. Bu haline bir şey söylemek istesem de boş vermekle yetindim. Yeniden cama dönerek geçtiğimiz dağları izlemeye koyuldum. O sırada da bu senenin nasıl geçeceğini, nasıl insanlarla tanışacağım hakkında ufak düşüncelere dalmıştım. Oldukça verimli geçirmek istiyordum, güzel bir deneyim yaşamak istiyordum burada. Sonuçta uzun bir süre Amerika'da yaşamıştık ve şimdi de birden buraya, Güney Kore'ye gelmiştik. Bu, nasıl mı olmuştu?

Annem ve babam, Jay ve ben iki yaşındayken anlaşamamazlıklar yüzünden anlaşmalı olarak boşanmışlardı. O zamanlar Washington'da yaşıyorduk ve bu ayrılıktan sonra babam, işlerini de buraya taşıdığından ötürü Güney Kore'ye dönmüştü. Zaten annemin peşinden Amerika'ya giden oydu ve bu ayrılıktan sonra da Seoul'e taşınması onun için daha doğru olmuştu. Jay ile çocukluğumuzun ve gençliğimizin çoğunu Amerika'da, velayeti alan -ki babam da bu konuda herhangi bir sorun çıkartmamıştı çünkü Amerika'da okumamızı istiyordu- annemle beraber geçirmiştik. Maddi anlamda da herhangi bir sıkıntımız çıkmamıştı çünkü hem annemin hem de babamın oldukça verimli işleri vardı.

Babamla sık sık internet üzerinden konuşsak da onunla yaşama gibi bir deneyim şu yaşımıza kadar sağlayamamıştık. Tabii geçtiğimiz hafta babamın bize aldığı iki uçak biletiyle, lise son sınıfımızı burada okumak için Güney Kore'ye gelene kadar... Bu konuda başta en heyecanlı olan bendim ancak uçağa bindikten sonrasında böyle bir şeyi nasıl kabul ettiğimi düşünüp, tuhaf hüzünlü dakikalar yaşamıştım. Uçaktan indikten sonra da bu fikirlerim babamı gördükten sonra değişmiş, benim aksine de Jay'i huzursuzlaştırmıştı.

Bizim için burası gerçekten yabancı bir ülkeydi. Koreli olsak da bir nevi yabancısıydı sayılırdık. Yarım yamalak konuştuğumuz korecemiz ve iki ülkenin arasındaki kültür farkının ciddi boyutta farklı olmasından ötürü gerçek anlamda yabancı yapıyordu... Açıkçası eğlenceli olacağını düşündüğüm bir yıl geçireceğime inanıyordum ancak bir anda, yalan söyleyemeyeceğim, gözüm korkmuştu.

Ethan's Heartache ⋆ ★ Lee Heeseung Opowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz