ii

1.3K 169 356
                                    

"Babam haklıymış." Kahvesini içtikten sonra memnuniyet dolu bir ifadeyle yeniden konuşmuştu Jongseong. "Kahveleri cidden bir harika..." Bir gurme edasıyla kaşlarını hafifçe çatıp dumanı tüten kahve bardağını koklamıştı.

Ben de kendi kahve fincanımı dudaklarıma yaklaştırarak küçük bir yudum aldıktan sonra kafenin penceresinden dışarıyı doğru döndüm ve sokağa bakınmaya başladım.

Bugün okulun üçüncü günüydü ve çıkış saatinin ardından da babamın tavsiye ettiği şu kafeye, Pandora'nın Yeri'ne gelmiştik. Çıkış saati olduğu için kafenin önünden okulumuza ait formaları olan birçok öğrenci geçiyordu. Kalabalık gruplar halinde veya yalnız başına yürüyenler, hepsi sokakta sağ ya da sol yöne doğru ilerliyordu.

Karlar hâlâ yerlerde ve ağaçların üzerinde öylece duruyordu ancak geldiğimiz günden beri ne bir kar yağışı olmuştu ne de karlar herhangi bir şekilde erimeye başlamıştı. Tabii eriyecekleri düşüncesi biraz zor ve saçmaydı, sonuçta Ocak ayının başlarındaydık.

Ama ortam bu kadar sıcakken benim üşümem hiç de normal değildi. Vücudumu hafif bir titreme aldı ve kazağımın kollarını parmaklarımı örtecek şekilde yavaşça çekiştirdim. Jongseong bununla bana doğru döndü. "Senin bu aşırı üşüme sorunsalın ne olacak?" Sorusuna karşılık olarak omuz silktim.

Gerçekten bilmiyordum.

"Annemde de vardı bu."

"Annemin demir eksikliği vardı," diye cevapladım. "O yüzden ilaç kullanıyordu."

"Sen de nasıl olmuyor ki? Her kış hastalanıyorsun ve hep üşüyorsun."

"Şom ağzını açma. İlk defa Aralık ayını hasta olmayarak geçirdim zaten, bu böyle devam etsin istiyorum."

Yüzünü buruşturdu. "Bilirim. Hastayken rezil halde oluyorsun."

Ben de yüzümü ekşittim. "Bunu diyen de sen, Jay... Bir keresinde gecenin köründe sızlanmalarına uyanmıştım ve odana geldiğimde de resmen yatağında son nefesini verdiğini görmüştüm. O gece ben orada olmasaydım şu an karşımda oturuyor olmazdın bence."

"Şükretmeli miyim?"

"Ve hasta olmanın sebebi... Anneme inat edip balkonda sabaha kadar oturman. Tam bir keçiydin."

"Ya," dedi. "Hep bunu hatırlatmak zorunda mısın?"

"Söylemiştim. Bana bulaşma, ben hiçbir şeyi unutmam ve yüzüne vurmaktan da hiç çekinmem."

Bana bir bakış attı ve sonrasında da kahvesini içmeye geri döndü. Biraz sonra kalkacağımız sırada kafeye bir grup öğrenci girdi. O sırada eşyalarımı toplamayla meşgul olduğum için yüzlerine bakmadım. Doğrulduktan sonra da tanıdık simaları görmüştüm. Derken onlardan biri de bizi gördü ve şaşkınlık dolu suratıyla bu tarafa ilerledi.

"Hey, nereye gidiyorsunuz?" Diye sorunca güldüm.

"Eve gidiyoruz, nereye gidebiliriz Jung One?" Ona yeni takma ismiyle seslenmemin ardından tatlı bir şekilde gülümsedi.

"Bizimle takılsanıza, ikinci kahvelerinizi Heeseung Hyung'a ödetiriz." Dediğinde anlamaz gözlerle baktım ve ilerdeki masada oturan gruba baktım. Geçen gün kafeteryada bakıştığımız çocuk, ilk geldiğimiz gün beni rezil etmeye yönelik çalışmaları Jongseong tarafından yıkılan çocuk ve birkaçını da ilk kez gördüğüm kişiler vardı. Hangisi Heeseung'dı ki? Boşverdim ve yeniden Jungwon'a döndüm.

"Bence eve gidelim-"

"Ben kalırım ya, evde bir işim yok zaten." Diyen Jongseong'a doğru şaşkınlıkla döndüm. "Sen de eve geçersin Chae."

Ethan's Heartache ⋆ ★ Lee Heeseung Where stories live. Discover now