6

95 5 0
                                    

"İki yıl önce Turizm ve Otel İşletmeciliği bölümünden mezun olup, işsizler kadrosuna katıldım. İş görüşmesine gittiğim her yer bana tecrübeli olup olmadığımı sordu. Tecrübeli olmadığımı bu nedenle büyük ihtimalle beni işe almayacaklarını söyleyip, tecrübesiz olduğum için işi vermedikleri sürece nasıl tecrübe kazanıp işe gireceğimi sorduğumda ise dobralığımdan dolayı tüm kapılar yüzüme kapandı. Üniversite sınavından sonra ilk defa o zaman stresten dolayı saçım dökülmeye başladı. Morarmış gözaltlarım, dökülmüş saçlarım ve gittikçe çöken bedenimle aynaya bakamaz oldum.

İnsanın yaşı ilerledikçe ailesinden para istemeye yüzü olmuyor, kendini yük olarak görmeye başlıyor, ne kadar içerisinde bulunduğumuz şartlar için imkansız gibi olsa da cebindeki az miktar parayla idare etmeye çalışıyor. 

Artık ailemin eline bakmamak, iş bulabilmek için mekan ve iş ayırt etmeden her yere başvururken bir arkadaşım bir bara garson aradıklarını söyledi. Cebime az da olsa para girmesi için bara iş başvurusunda bulunmak için arkadaşımdan o yerin adresini alıp oraya gittim. Gittiğim gibi de kabul edildim ve işe başladım. 

Gündüz vakti fazla kalabalık olmayan bar gece tıka basa doldu. Siparişleri yetiştirebilmek için resmen koşar adımlarla ilerlerken birine çarptım. Elimdeki tepsiyi devirecekken zar zor tuttum ve gözlerimi çarpıştığım kişiye çevirdim. Onu ilk defa o zaman gördüm işte. Şuan burada olma nedenim, ilk aşık olduğum kişi, hayallerimi süsleyen kadın oydu işte... 

Annesinin hastane ihtiyaçlarını karşılayabilmek için seks işçiliği yapan biriydi o. Ondan kime bahsetsem, ona aşık olduğumu söylesem aşkımı kimse kabul görmedi, ayıpladılar. Onun kirli olduğunu söylediler. Benim güzel yüreklimin kalbinin içini görmeden, onu tanımadan yargıda bulundular. Oysa benim gözümden tanısalar onu her biri hayran kalırdı ona.

Aradan üç ay geçtikten sonra o benimle konuşmadığı için ve aşkım bir süre sonra bana ağır geldiği için patronla anlaşıp belli bir miktar onun için patrona verdim ve bir odaya geçtim. Yaklaşık on dakika sonra o odaya geldi. Beni görmeyi beklemediği için başta  şaşırsa da, yavaş adımlarla bana yaklaşıp odada bulunan yatağın üzerine oturdu. 

O gece onunla sevişmedim. Ona onu sevdiğimden bahsettim, onun için her şeyi göze alabileceğimi ve eğer benimle sevgili olursa annesinin tedavisini karşılayacağımı bu nedenle burada çalışması gerekmeyeceğini söyledim. 

Bu sözlerim üzerine dudaklarını dudaklarımla birleştirdi ve kokumu içine çekip birlikte olamayacağımızı, bana layık olmadığını ve bir daha onun yanına yaklaşmamam gerektiğini söyledi. Benim yanıma bir başkasının değil sadece onun yakışacağını söylesem de beni dinlemedi. Bu olay yaşandıktan iki hafta sonra intihar ettiğinin ve annesinin tedavisini karşılayacak parayı tamamlayabildiğini bardaki bir arkadaşımdan duydum. Duyduklarımla yıkıldım resmen... O anki ruh halimle barda ne kadar bardak varsa bardakları ve içki şişelerini kırdım. Beni durdurmaya çalışan iki kişiyi yaraladım. Sonuç olarak buradayım işte."

Bir süre lal olduktan sonra kendime gelmem gerektiği için derin bir nefes alıp, gözleri dolmuş olan bedene yani Önder'e baktım. Yaşadıkları bir film şeridi gibi gözünün önünden geçen bedene az da olsa yanında olduğumu hissettirebilmek için ona daha da yaklaşıp, bir elimi omzuna koydum. 

"Yaşadığın zorluklara karşı ayakta dimdik durduğun için seninle gurur duyuyorum Önder. Onu kurtaramadın ancak ileride hapishaneden çıktıktan sonra onun bu dünyada bıraktığı tek varlığa, yani annesine sahip çıkıp ona bakabilirsin. O bu hayatta tüm zorluğa annesinin iyi olması için katlandı, bu hayata veda ettikten sonra onun için annesine iyi bakarsan elbet öteki dünyada az da olsa iyi olacaktır..." Konuşmaya devam edeceğim anda gardiyan ayrılan sürenin bittiğini ve Önder'i alması gerektiğini söyledi. Ek süre talep edemeyeceğim için moralim bozulurken Önder'i uğurlamak zorunda kaldım.

Önder'den sonra Emir'le görüşmem vardı. Can'ın hapishaneden çıktığı günden bu yana tam tamına on gün geçmişti ve bu süreçte Emir ile görüşememiştim. On gün boyunca bana sormuş olduğu soru bir an olsun aklımdan çıkmamıştı.

Sorduğu soruyu duyduğum ilk an duymamazlığa vurmanın daha doğru olacağını düşünmüş ve o gün o şekilde davranmıştım. Bugün bana karşı tavrı nasıl olur, bu durumun lafını yapar mıydı veya bir daha bana aynı şekilde yaklaşır mıydı bilmiyordum. Bunu zaman gösterecekti.

Onunla görüşmemden önce zihnimi az da olsa boşaltabilmek için masada duran şişenin içindeki suyumdan biraz içip, Emir gelene kadar Instagram'da gezindim. Bulunduğum odanın kapısı açılınca  da telefonumu kapatıp, ayağa kalktım. 

Emir geçen seferki görüşmemizin aksine  oldukça sessiz bir şekilde içeriye girdi. Yüz ifadesinden anladığım kadarıyla canı bir şeye sıkkındı. Karşıma oturduğunda  "Canını sıkan şey ne Emir ? Geçen sefer türkü söyleyerek odaya girmiştin, şuan çok sessiz ve durgunsun." dedim. 

Gözlerimin içine bakıp "Nasıl canımın sıkkın olduğunu tek bakışınla anladıysan gözlerimin içine bakarak canımı sıkan şeyin ne olduğunu bulabilirsin bence psikolog." dedi. Bu sözü üzerine harelerimi onun hareleriyle buluşturdum. Hareleri acıya, hayal kırıklığına ve ne olduğuna emin olmadığım bir duyguya ev sahipliği yapıyordu. O duygunun ne olduğunu anlamaya yaklaştığım her an bir duvar beni karşılıyordu. Aşılması imkansız bu duvarı ne kadar aşmaya çalışsam da bir işe yaramıyordu.

Bir süre gözlerinin içine baktıktan sonra kendimi gözlerinden zar zor ayırıp "Acı çekmene neden olan şey nedir ?" dedim. " Onur Can Özcan'ın Kibrit şarkısını biliyor musun psikolog ?" Onur Can Özcan'ın çoğu şarkısını biliyordum ancak Kibrit adlı şarkısını hiç dinlememiştim, o yüzden bilmiyorum anlamında başımı iki yana salladım. 

"Şarkıda beni anlattığını, hislerime tercüman olduğunu düşünüyorum. İçimdeki yangının bir kısmını şarkıyı duyunca öğrenebilirsin. Öğrendikten sonra içimdeki yangını söndürmek de senin elinde ateşi daha da harlamak da..." Dedikten sonra derin bir nefes aldıktan sonra kalın sesinin bulunduğumuz odada yankılanmasını sağladı.

"Hangi yüzüne baksam insanların?
Karar veremem
Bir yüzüne gülsem diğer yüzü
Pişman eder hemen..."

İlk nakarat insanlara karşı olan güvensizliğini açıkça belirtiyordu.

"Yetmezmiş gibi
Yalnızlığı kapımın önünde
Bırakıp kaçan bir kadın var
Ben de aşkı ona bıraktım
Ne kapı açıldı ne aşk hayatta
Aşk öldü karda kışta
Yalnızlıksa şimdi en güzel yaşında..."

Aşka inancı olmadığını ve herkesin bir gün gideceğine, onu bir başına bırakacağını düşünüyordu. Bu kısımda onu açıkça anlatıyordu.

"Sen beni yak ben sigaramı
Bir kibrit kadar mı hayatın?
Anca yakar mısın?
Başka işe yarar mısın?
O başkasını sarsın sen sigaranı..."

Birinin ona aşık olmasını istediğini, o kişi ona aşık olunca ise aşkının onu yakacağını düşünüyordu belli ki. Bir kibrit kadar mı hayatın diye sorduğunda ise ilişkilerinin kısa sürmesinden korktuğunu ancak yakar mısın derken ise yine de onunla denemek istediğini anlıyordum. Sigarasının dumanını dinleme şansım yoktu ancak harelerinden -görmeme izin verdiği sürece- her şeyi görebilirdim. 

Şarkı söylemeyi kestiğinde derin bir nefes aldım. Sesi öylesine güzeldi ki günler boyu şuan oturduğum rahatsız sandalyede oturup, Emir'in şarkı söylemesini dinleyebilirdim.

"Yangının söndürmek için ilk önce bana gerçek Emir'i tanıtman gerekiyor. Hayatına giren herkesin bırakacağını düşünmene ne neden oldu ? Yalnızlık bir yandan hoşuna giderken diğer taraftan hayatına birilerinin girmesini istiyorsun.Aynı biriyle birlikte olmamaktan memnun olsan da içten içe hayatında biri olmasını istediğin gibi. İlk görüşmemizde tutarsız olduğunu söylemiştin bana. Gerçekten de öylesin ancak zamanla tutarlı biri haline geleceğine adım gibi eminim. Şimdi bana kalan süremiz içerisinde gerçek Emir'i tanıtıp, hislerini bana açar mısın ?"

Hatam varsa üzgünüm.

Bölüm sizce nasıldı ?

Önder'in hayat hikayesini Emir Can İğrek'in Beyaz Skandalım şarkısından esinlenerek yazdım.


You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Mar 17, 2023 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Inconsistent (BxB) +18Where stories live. Discover now