can't give up

1.7K 157 391
                                    

Cebimdeki son parayı da otobüs terminalinde bilete vermiş yorgun bedenimi seferi bekleyen otobüsün koltuklarına bırakmıştım. Tek adım atacak gücüm yoktu.

Başımı cama yaslamış çalmaya devam eden telefonuma bir bakış atmıştım. Sayamadığım kadar çok aramıştı beni.

"Konuşacak halim pek yok ama korkma sakın sevgilim, eve dönüyorum."

Yanağımı özensizce silmiş telefonu cebime sıkıştırmıştım. Ona olanları anlatacak gücüm şu an için yoktu. Saatlerce yol çekmiş zorla kardeşinin evine bırakmıştım onu. Ona bıraksam burada kalmaya devam edeceğini biliyordum, başıma daha çok bela açmak hobisi gibi bir şeydi sanki ve ben daha fazla beni yok etmesine izin veremezdim.

Yola çıkan otobüsle yarı baygın bakışlarımı etrafta gezdirmiştim. Muavin yanımda durmuş ve önüme meyveli bir kek ve dandik bir meyve suyu bırakmıştı.

"İyi yolculuklar."

Başımı eğmiş içime kaçmış sesimle cevaplamıştım onu.

"Teşekkür ederim."

Midem bulanıyordu. Yemek yemem gerektiğini biliyordum ama o kek midemi bulandırmaktan başka bir işe yaramamıştı.

Başımı cama yaslamış tekrar gözlerimi kapatmıştım. Günlerce uyusam iyileşemeyecek gibi hissediyordu bedenim. Ki iyileşmek bedenen miydi sanki?

Ruhu hastalandıysa bir insanın dünyevi hiçbir şey yardım edemiyordu ona.

Bir süre yarı baygın gibi uyuyakalmıştım sanırım, ara ara sesler doluyordu kulağıma sadece. O da tek başıma yolculuk yaptığımdan dolayı biraz korkmaktan kaynaklıydı sanırım.

Bir süre sonra duyduğum seslerle sıçrarmış gibi tamamen uyanmış teringinlikle gözlerimi insanlarda gezdirmiştim.

"Mola verdik. On dakikanız var."

Muavinin sesiyle oturduğum tekli koltuktan kalkmış dönen başıma aldırmadan zorla da olsa önünde durduğumuz benzinlikteki lavaboya yürümüştüm.

Duvardan destek alıp açılan kapıdan içeri girmiştim. Lavaboya tutunmuş suyu açıp yüzümü yıkamıştım. Kendime gelmem gerekiyordu ama başım olduğundan daha çok dönmeye başlamıştı. Derin derin nefesler almaya çalışıyordum ama görüş açım kararıyordu.

"İyi misiniz?"

Duyduğum narin sese cevap vermek istemiştim ama daha fazla dayanamamış ve kendimi yerde bulmuştum.

"AMBULANS ÇAĞIRIN!"

Kapanan gözlerimle duyduğum son ses bir kaç kadının bağırış sesleriydi.

Gözlerimi açtığımda ise bir hastanenin acil bölümündeydim.

Tepemde dikilen hemşire gülümsemiş serumuma bir şırınga batırmıştı.

"Adınızı öğrenebilir miyim? Üzerinizde kim olduğunuzu anlayacak hiçbir şey yoktu."

"Harin. Shin Harin."

Başını aşağı yukarı sallamış komodine bıraktığı kağıda yazmıştı.

"Lavaboda bayılmışsınız açlıktan dolayı. Ulaşmamı istediğiniz bir yakınınız var mı?"

"Montumun cebinde telefonum vardı, onu alabilir miyim? Birde tam olarak neredeyiz?"

Kenara bırakılan montumu bana uzatmıştı gülümseyerek. Telefonu çıkarıp güç tuşuna basılı tutmuştum. Açılması neden bu kadar uzun sürüyordu ki?

Streetlight • Han JisungWhere stories live. Discover now