ateşin yıkımı

685 67 94
                                    

𝅘𝅥𝅮 Trees Of Eternity, Black Ocean

Bölüm 12
ateşin yıkımı

Dar ağacından sallanan bir roman karakteri gibiydim. Ölüm ipim beni öldürecek güçte değildi, sadece ruhuma acı çektirmek için boynumda gibiydi. Hemen yanımda duruyordu. Ölüm meleğine ruhumu vermeyip kanımı topraklarına akıtan şeytanım, ölmeme izin vermiyordu. Aslında korkunç bir paradoksun içindeydim ve gözlerim açıldığında kaçmak istedim.

Ondan kurtulamayacağımı içten içe biliyor olsam da, birkaç saniye bile olsa etrafımda olmadığı, fısıltılarını duyamayacağım bir kuytuda nefes almak istemiştim. Beni ruhumla kıstırmıştı.

Karşımda duruyordu.
Hâlâ kabullenemiyor, çaresizce başımı iki yana sallayıp duruyordum.
"Sen biliyordun..."diye mırıldanırken, boğuk sesim gözyaşlarımın eseriydi.

Bana doğru bir adım atmak için hareketlendiğinde patlayan bir yanardağın lavları üzerime geliyormuş gibi geriye doğru adım atarak bağırmıştım.
Elimi kaldırıp gelmesini engelleyecekmiş gibi, "Sakın bana yaklaşma!"demiştim ancak bu o kadar boş bir savunmaydı ki, her şekilde tüm iplerim artık uzun parmaklarındaydı ve o beni ne yöne çekmek isterse, oraya koşulsuz savrulacaktım, istemesem bile.

Bu cümlem elbette onu durdurmak için yeterli güce sahip değildi ancak yine de durmuştu.
Kasılıp seğiren çenesini görebiliyordum beyaz far ışığında. Siyahlar içindeki bedeni, beyaz ışığın karşısında yeterince ürkütücü görünüyordu. Yine de üzerine yapışan kahredici güzelliği parmak uçlarımı sızlattı.

Gözleri, birkaç adım arkamda kalan arabanın içindekine döndü. Başını yavaşça aşağıya doğru eğdiğinde, farlar kapanmıştı. Yine de arabanın sıcak motorunun sesini duyabiliyor, egzoz kokusunu alabiliyordum.

Ben ne yapmak istediğini anlamaya çalışırken, konuşmaya başlamıştı.

"İstesen de benden uzaklaşamazsın Rosé."demişti yavaşça. Sesinde bir sakinlik vardı. Gece bir sahil kenarında oturup denizin kıyıya vuruşunu anımsatan sesinde az önceki ürkütücü tını gitmişti. Beni sakinleştirmek için bir atak gibiydi.

Başımı tekrar iki yana salladım.
"Bana istediğin her şeyi yapamazsın,"diye bağırmıştım çaresizce.
Aslında bu, bir gelinciğin avcısına karşı çaresiz yakarışlarından ibaretti.
Zihnim bomboştu, hiçbir çözüm bulamıyor, gittikçe köşeye sıkışıyor ve onun karanlık bataklığına çekiliyordum.

Yutkunduğunu görmüştüm. Adem elmasının hareketini izledim. Aramıza kısa bir süre sessizlik çöktüğünde, kelimelerini toplamaya çalışıyor olduğunu düşündüm.
"Sana istediğim her şeyi yapabileceğimi biliyorsun."

Bir bıçak değil, yüzlerce bıçağın göğsüme saplandığını hissettim.
Ateşli bir oku yayına germiş, hedefi vurmak için doğru zamanı bekliyor gibiydi.
Cümlesi beni bir kralın vurduğu kumru gibi son çırpınışlara iterken, canım yanmıştı. Gözyaşlarım hızlanırken, aldığım soluklar da hızlanıyordu.

O an intikam istemediğimi anladım.
Bir anlığına her şeyi bırakıp beni ölüm meleğine vermediği için gri bir pişmanlık hissettim. Kalbimde bir ağrı meydana gelirken, onunla olmayı seçtiğim için kızacak bir şeyler aradığımda, kendimi bulmuştum.

"Anlaşmamız buydu, Rosé."diye devam etti yavaşça. O sırada soğuk asfaltta attığı yavaş ve tek düze adımlarını duyuyordum.
Şeytanım bir kez daha ağını üzerime atıp beni kıstırmak için üzerime doğru geliyordu.

"Bedenim hâlâ benim, ruhum..."
Cümlemi tamamlamak isterken tekrar ruhumdaki fısıltısını duydum.

"Ruhunun gerçekten senin olduğunu mu düşünüyorsun?"

𝘪 𝘧𝘦𝘭𝘭 𝘪𝘯 𝘭𝘰𝘷𝘦 𝘸𝘪𝘵𝘩 𝘵𝘩𝘦 𝘥𝘦𝘷𝘪𝘭, 𝘳𝘴𝘬Tahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon