18. Sex With Blood

2K 184 162
                                    

Smut!!!!!

"Belkide kan dökmekten zevk alan sadece sen değilsindir."

Üzerindekilerden kurtulmuş, çırıl çıplak halde tam karşımda dikilmiş bana bakıyordu.

Söyledikleri bir yana dursun beynim sadece kusursuz işlenmiş vücud hatlarını sorguluyordu; Bembeyaz teni, incecik beli, kalın baldırları ve karnındaki bu dünyaya meydan okumuş kasları ile avuçlarım arasındaki kandan daha çok iştah açıcıydı, iki bacağı arasındaki mucizeye hiç değinmiyordum bile. Tanrının uzun uğraşlar sonucu yarattığı beden benim aksime ağır adımlarla küvete yaklaştı. Sağ bacağını kaldırdığında gözleri gözlerimdeydi, siyahlarını bir saniye olsun benden ayırmadan küvetin diğer ucundaki yerine oturdu.

Bacaklarımız birbirine girmiş, vücudundaki uzuvların çoğunu hissedebilecek durumdaydım. Yüzündeki rahatlama hissi adeta bir ayna gibiydi. Sorunsuz geçen bir çocukluğa rağmen kandan, en az benim kadar zevk alıyor olması tüylerimi ürperti.

Avucuna doldurduğu kanı, yavaşça parmakları arasından sızdırırken dökülen kanın çıkarttığı ses kıvrılmış dudaklar ve bir çift kapatılmış göz sundu. Geriye attığı boynunu esir almamam için hiç bir neden yoktu. Bir kez daha kurduğum düşü gerçekleştirmek adına vücudumu onunkinin üzerine uzattım. Boynuna ulaştığımda ilk temasımı verdiğim derin nefesle sağladım. Boynunda hissettiği sıcaklıkla irkilen beden, kafasını kaldırarak yüzünü yüzüme yaklaştırdı. Çıplak göğsünden, kalbinin yerinden çıkacak gibi attığı açıkça görünüyordu.

Gözlerimden de ilerisini görüyormuş gibi bakan gözlerinin dudaklarıma inmesiyle hiç beklemeden kavuşturdum onları. Duyumsuzca emmeye başladığım dudaklardan bir karşılık alamadığım da ayrıldım onlardan. Geri çekilmemle aralanan gözleri: elinden oyuncağı alınmış bir çocuk gibi bakıyordu. Çok geçmeden çatılan kaşlarıyla elleri omuzlarıma yerleşti, geriye iktirdiği vücudumun üzerindeki bu sefer oydu. İki eli yanaklarımı sarmış, benden daha istekli yumulduğu dudakların altında eziliyordum. Tadını çıkarmasına izin verdikten sonra hızına yetişemediğim dudakları kendimden ayırdım. Sol kolumla kavradığım belinden kaldırarak kan dolu küvete yatırdım onu. Altımdan, yüzündeki çocuksu gülümseme ile gözlerime bakıyordu. Gözlerine kondurduğum buselerden sonra yüzünde ıslak bir iz bırakarak ilk konumum olan boynuna indim. Boynunu dişlerim arasına alıp süslerken, bir elimde üst vücudunun her santimetresini gezmekle yükümlüydü. Küçük öpücüklerle göğüslerine indiğimde, az önceki kısık inlemeler yerini derin nefes alış verişlere bırakmıştı. Şaçlarını kavrayan elimin ardından diğer elimde iç bacağında gezdiğinde kulaklarımı dolduran ses boşalmaya değerdi.

Ellerini, saçlarıma doladı. Beni kendine çekiyordu. Yüzüne vardığımda dudaklarımı kendine bastırdı. Yavaş yavaş beni yerken doğruldu. Sırıl sıklam olmuş uzun saçlarından damlayan kanların sesi eşliğinde benim, küvete yaslanmamı sağladı. Dudaklarımdan ayrılmadan eli erkekliğimi bulmuştu. Islak bir ses çıkartarak benden ayrılsada dili hâlâ vücudumdaydı. Arkasında bir soğukluk bırakarak doğruca aşağı inmiş önce eliyle sıvazlayıp ucundaki yarığı okşamış, ağzına götürdüğünde hareketlerine diliyle devam etmişti. Başıyla biraz oynadıktan sonra birden tamamını aldığında istemsiz benimde ağzım açık kalmıştı.

Yalıyor, dişliyor, ağzına alıp çıkarıyor. Hâlâ benimle oynuyordu. Bu oyuna bir son verip ellerimi saçlarına doladım. Sertçe kendime bastırıp geri çekiyordum, boğazını zorladığımın farkındayım ama kendin kaşındın küçüğüm.

Manzarayı kaçırmamak için geriye attığım başımı kaldırdım. Jungkook'un dolmuş gözlerle aşağıdan bana baktığını görmem, sırıtmama neden olmuştu. Dilimi dudaklarımda gezdirdikten sonra son bir kez ağzını dolduracak şekilde kendime bastırıp serbest bıraktım onu. Dişlerini penisime sürterek yavaşça ağzından çıkarttı. Gözlerimin içine baka baka yutkunduğunda delireceğim biliyordu. Ah, bu çocuk her zerresiyle benim olmalıydı!

"Acele etmeliyiz küçüğüm." diyerek hızla kalçasından kavrayıp tekrardan küvetin içine yatırdım.

Küvetteki kanla deliğini ıslatıp bir parmağımı içine gönderdim. Ve bir tane daha. İçinde makas hareketleri yaparken o da zevk mırıltıları çıkarmakla meşguldü. İnce sesi işimi zorlaştırıyordu. Parmaklarımı içinden çıkartıp avucuma doldurduğum kanla penisimi ıslattım.

Yavaşça başını içine bastırdım daha şimdiden çığlıklar kulaklarımı doldurmaya başlamıştı. Nazik davranmak istesemde bu sese nezaket fazlaydı, birden tamamını içine soktum. Beli bir yay gibi kıvrılmış, elleriyle küvetten destek alıyordu. Hevesle gitgellerime başladığımda daha rahat hareket edebilmek adına bir bacağını omuzuma aldım. Geniş banyoda sadece onun çığlıkları ve tenin tene vurma sesi yankılanıyordu. Hareketlerimi daha da hızlandırdığımda zevk noktasına vurmamla yorgun bir ses kulaklarıma deydi.

"Ahh, Taehyung-shii!"

Kıkırdayarak tekrarladım onu
"Taehyung-shii?"

"hmm"

Sona yaklaştığımı belli edercesine mümkünmüş gibi daha da hızlandım. Jungkook altımızdaki kanın da etkisiyle küvete ileri geri kayıyordu. Onu da kendi hareketlerim le doğru orantılı çekmeye başladım. Becerdiğim en güzel erkek kesinlikle bu çocuktu. Üzerine uzanıp içine gelmemele kalçasını bana doğru uzatmıştı. Hepsini istiyordu. Hemen ardından içinde hissettiği sıcaklıkla o da ellerime bırakmıştı zevk sıvısını.

Nefeslerimizi toparlamaya çalışırken kulağıma beklemediğim iki kelime ilişti.

"Seni seviyorum."

Tekrarladı

"Seni seviyorum Taehyung." başımı boynundan kaldırıp yüzüne baktım, ısırmaktan kanattığı dudaklarına bastırdım kendimi. Ne uzun ne kısa derin bir öpücük verdim ona, dudaklarından ayrıldığımda onun yaptığı gibi kulağına yaklaşıp fısıldadım.

"Biliyorum. Çok belli ediyorsun güzelim."

Bunlar yaşanırken hâlâ içindeydim. Üzerinden kalkıp önce içinden çıktım sonra onu da kaldırıp duş başlığının yanına götürdüm.

İkimizde içinden çıktığımız kanın eseri olarak kıpkırmızı olmuştuk. Duş başlığından akan ılık suyu vücuduna tutup akan kırmızılığı izledim. Jungkook yanıma ilk gelişinin aksine kızarmış yanaklarla gözlerimin içine bakıyordu. Utanıyordu ama bir o kadar da cesurdu. O beni izlemekle meşgulken bende tüm vücudunu baştan aşağı yıkamıştım. Başlığı kendime doğru tuttuğumda elini elime atıp duş başlığını almıştı. Titiz bir şekilde tüm vücudumu hızlıca yıkasada saçlarıma geldiğinde biraz uzun kalmıştı. Defalarca parmaklarıyla tarıyarak temizlediği saçlarımdan bir türlü ayrılamıyordu.

Kalçasını sıkarak kendime çektiğimde, Yüzündeki gülümsemeyle öpücüğüme karşılık vermişti. Saçlarımı esir alan elleri yavaşça karnıma inmiş. Daha iki gün önce ölüm döşeğinde yatmama neden olmuş bıçak izlerini okşamaya başlamıştı.

"Hâlâ çok acıyor mu?"

"Hissetmiyorum bile. Unutturdun."

Yüzünde oluşan küçük gülümsemeye tekrar dudaklarımı bastırdım. Bu çocuğun kan kırmızısı dudaklarından bıkacağımı hiç sanmıyordum.

İkimizde temizlendikten sonra musluğu kapatıp duşun, perdesini açtım. Dolaptaki havlulardan alıp, bir tane de Jungkook'a verdim. Havluyu belime sarmış diğeriylede saçlarımı kuruturken yavaşça banyodan dışarıya adımladım. Merdivenlerin başına geldiğimde. Kapının kırarcasına yumruklanmasıyla koşar adımlarla aşağıya indim. Kapıyı yumruklayan kişi Namjoon'dan başkası değildi. Nefes nefese kalmış, kapıyı açmamla konuşmaya başlayan beden aynı hızla elime iki tane de tüfek tutuşturmuştu.

"Kapıları aşmışlar, her yerdeler, çok kayıp var acele et."

||||

En azından bu kitap için ilk ve son kez smut yazıyorum çünkü BECEREMİYOOĞĞMM

ehe tşk

Live Too Die | TaekookDove le storie prendono vita. Scoprilo ora