22

244 24 4
                                    

Atsumu spor salonuna on beş dakika erken gitmişti ama bir şekilde Hinata daha erken gelmişti.

Atsumu onu bulduğunda ana lobideki vitrinin önünde duruyordu, antika kiraz ağacından çerçeve içinde orta rafta asılı duran geçen yılki şampiyonluk fotoğrafını izliyordu gözleri. Onu henüz yeni olanlarla değiştirmemişlerdi. Atsumu Hinata'nın eski fotoğrafta nasıl göründüklerine bakmaya nasıl katlanabildiğini merak etti.

Yakın. Umursamaz. Mutlu.

Şimdiki aksine.

Derin bir nefes alıp ona doğru yürümeye başladı Atsumu.

Atsumu geldiğini iyice belli etmesine rağmen tamamen yanında durana kadar Hinata ona dönmedi. Ve sonunda döndüğünde, Atsumu nefesinin kesildiğini hissetti.

Hinata harap görünüyordu. Gözlerinin altındaki koyu halkalar ve teninde Atsumu'nun görmekten nefret ettiği solgun bir ton. Normalde, sırtı Atsumu'nun onunla ilgili nefes kesici bulduğu bir eminlikle dimdik dururdu, ancak şimdi hafifçe öne eğikti, omuzları çökük, elleri ceplerinde. Hâlâ ceketi üzerindeydi, yani çok uzun süredir burada değildi ya da uzun kalmayı düşünmüyordu.

Bağırsağındaki sıkı kıvrılmayla birlikte, Atsumu cevabı bildiğini hissetti.

Hâlâ Atsumu'nun gördüğü en güzel şeydi o.

"Hey," dedi sessizce. "Mesaj attığın için sevindim. Arabayla mı geldin?"

Hinata başını salladı. Atsumu'nun gerçekte ne sorduğunu biliyordu. "Omi-san arabada bekliyor. Bugün yapacak çok işimiz var."

Yani birkaç dakikadan fazla almazdı bu. Atsumu zoraki gülümsemeye çalıştı, ancak son birkaç haftadır Hinata'nın ne yaptığını hatırlattığı için vazgeçti.

Diğerleri haklıydı. Eğer Hinata'yı geri almak istiyorsa dürüst olmayı öğrenmek zorundaydı. Ve her ne kadar ruhunu bir başkasına açmaya çalışma fikri tüm derisini yırtmak istemesine neden olsa da, bunu onun için yapardı. Hinata'nın ona başka bir şans vermesini sağlayacaksa her şeyi yapardı.

"Shou- yani, Hinata-"

"Sana haberleri vermek istedim," dedi Hinata, Atsumu daha fazla konuşamadan kasten araya girmişti, ilgisini tekrar fotoğrafa çevirdi. "sen başkasından duymadan önce."

Atsumu sabit kaldı. "Haberler?"

Çok ağır nefes aldı. Nefes verdi. Atsumu o zaman fark etti, Hinata'nın ellerinin ceplerinde olması, Atsumu'nun onların titrediğini fark etmemesi içindi. "Buradan gidiyorum."

"Gitmek?" Atsumu salakça tekrarladı. "Yani... Miyagi'ye mi? Ama düşünmüştüm ki- haftaya çok fazla basın işi var, ve-senin şu... onay toplantın yok mu? Neden gidi... Yakında dönecek misin? Ailenle ilgili bir sorun mu var?"

Gözlerini çerçeveden çekmeden, Hinata sessizce konuştu. "Osaka'dan değil. Japonya'dan."

Atsumu'nun kalbi durdu. "Japonya'dan gidiyorsun", diye tekrar etti, sesi bomboştu.

Hinata başını salladı. "İki gün içinde."

"İki gün içinde."

"Evet. Ben- Brezilya'daki şu takım, Asas Sao Paolo- çok iyiler, Atsumu-san, ve oradayken hayran olmuştum kulübe. Geçen sene beni ilk şampiyonluk maçında oynarken gördükten sonra bir davetiye gönderdiler. Daha yeni Japonya'da başladığım için reddetmiştim. Bu sene yeniden aldım, önce kabul etmeyecektim ama sonra..." Dudağını ısırdı. "Harika bir fırsat olduğuna karar verdim. Haftaya onlarla antrenman yapmaya başlıyorum."

AtsuHina | Ampersand ✔çeviriWhere stories live. Discover now