20. Bölüm

1.3K 93 424
                                    

Merhaba canlar!!! Bölüm hakkında birkaç şey söylemek istiyorum. Şuan cenazemiz olduğu için hızlı yazmam gerekti ve çok fazla olmasa da biraz kısa bir bölüm oldu. Eksik bir şey kesinlikle yok ufak tefek betimlemeleri azalttım. Sadece olay döngüsü biraz daha hızlı oldu umarım akışı bozmaz. Ben sorun görmedim fakat betimlemeyi eksik bulursanız nedenini bilmenizi isterim.🙏

Ve kuzularım, Numaralar ilk bölümlere göre oldukça büyük bir düşüş yaşıyor. Kitap hakkında tek kötü yorum gelmiyor, çok mutluyum fakat neden okunmadığını da anlamıyorum. Sınırı henüz geçmemiştiniz ve bölümü yine de attım. Çünkü okuyan kitleyi bekletmek saçma bir şey. Sizden bu konuda bir ricam olacak. Okuyun okutturun bebeklerim ekşsmfsç. Sınır koymuyorum bunu sizlerin kalbine bırakıyorum.

Gerçekten yapmak isteyen oy da verir yorum da yapar. Fakat her satırda buna ihtiyacım olduğunu unutmayın. Devam edebilmemiz için daha çok yorumlanmaya ihtiyaç var çünkü ne düşündüğünüzü bilmiyor olmak beni geriyor. "Eksik mi acaba" diye düşünüyorum. Kalbinizden öpüyorum, kucak kucak sarılıyorum, görüşmek üzere❤️

KAAAYYYYIIIIIIIITTTT!!!!!

                                                                                                                 ✯✯✯

"Kaç yıl geçti aradan, nasıl bilmez?" Dedi siyah gözlü adam. "Hadi kadın söylememiş diyelim, Kuzey de mi anlatmamış? Destan ile karşılaştıktan sonra derin bir araştırma yapmıştı. Bunu öğrenmemiş olamaz?" Diye sordu.

Kuzey, benimle tanıştıktan sonra, bana benimle ilgili neyi anlatmadı?

"Nereye götürüyorsunuz beni?" Dedim boynumun acısıyla inleyerek. "Ne yaptınız bana?"

"Elektroşok vererek bayılttık tabi ki!" Diye atladı kahverengi gözlü adam. Siyah gözlü adam ise kafasına vurdu.

"Kimsiniz siz?" Diye sordum.

"Bu Yeşim, ben Kıraç bu da kardeşim Boğaç." Dediğinde siyah gözlü, adı Boğaç olan, yirmili yaşlardaki adam bir kez daha vurdu kafasına.

"Lan sen ne yapıyorsun?!" Diye bağırdı sinirle.

"Kız adımızı sordu?" Dedi sorar gibi.

"Bu geri zekalıyı neden bizim yanımıza verdiler anlamıyorum..." Diye söylendi Yeşim isimli kadın.

"Alınıyorum, Yeşim. Her konuda bana muhtaç olup böyle davranmanız hoş değil." Diye homurdandı.

"Nereye gidiyoruz?" Diye sordum.

Kıraç tam söylemeye hazırlanıyordu ki, Boğaç ağzını kapattı. "Söyleyemeyiz." Dedi ve susturdu.

"Kaç saat oldu?" Dedim başımı koltuktan geri eğerek. Üzerimde ceketim yoktu ve üşüyordum aslında.

"Bir önemi var mı?" Diye sordu, Yeşim.

"Var ve cevap istiyorum." Dedim yüzüne bakmaya tenezzül etmeden.

"Üç saat oldu." Diye atladı, Kıraç.

Üç...

"Hangi şehirdeyiz?" Diye sordum. Üç saatlik yol ile İstanbul dışına çıkmış olmalıydık.

"Sınıra yakın bir yerdeyiz." Dediğinde oturduğum yerde dikleştim.

"Siz... Beni nereye götürüyorsunuz?" Dedim korkuyla.

"Yunanistan'a şimdilik." Diye atladı, Kıraç isimli adam. Korkuyla etrafıma bakarken şimdi daha iyi anlıyordum. Beni sınır dışına kaçırıyorlardı!

NUMARALAR ÇETESİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin