5- KAMP

8.1K 326 43
                                    

"Bu kamp nerden çıktı anlamıyorum ki..." dedi Sinem homurdanarak. Akif elinden tutmuş sevinçle otobüsü bekliyordu. Ben de Büşra'nın omzuna kolumu atmış sıcaktan beynimi hissetmeyerek kısık gözlerle etrafı izliyordum.

"Aşkım çok eğlenceli olacak." dedi Akif heyecanla. Sinem gözlerini devirdi.

"Eminim, eminim." dediğinde göz göze geldik. Bana göz kırpınca baygın bakışlarımla ona baktım.

"Sinem ölüyorum..." dedim biraz daha Büşra'nın omzuna asılarak. Sinem kaşlarını çattı.

"Boş konuşma Kübra." dedi, ölüm kelimesini ağzıma almamı bile istemiyordu.

Otobüs sobunda geldiğinde herkes heyecanla otobüse bindi, ama tabii ki biz en son bindik. Yerimiz belliydi zaten. Sinem o kadar istemiyordu ki, sanki ona pembe bir elbise giydirip meydanda dolaştırmışız gibi davranıyordu.

Sinem Akif'i arkadaşının yanına zorla gönderdi ve ben, Büşra, Onur, Refik beraber arka koltukta oturuyorken beni kolumdan çekip onun bir önündeki ikili koltuğa oturttu. Beni cam tarafına aldı. Elimi tutup avuç içimi öptü. Elim halen avcunun içindeyken elini dizinin kenarına indirdi.

Otobüs hareket ederken başımı cama yasladım ama o kafamı alıp omzuna koydu. Elimi arada kaldırıp öpüyordu ve geri bırakıyordu.

Sıcaktan uyuyamazken, bir de otobüstekilerin saçma kahkaha ve sohbetleri yüzünden başım da ağrıyacak seviyeye gelmişti. En sonunda otobüs durunca kafamı kaldırdım. Sinem bana bakıp yanağımdan öptü.

"Geldik galiba..." dedi yumuşakça.

Kafamı salladım ve beraber otobüsten indik. Öğleden sonra olmuştu ve hava o kadar sıcak değildi artık. Beşimizin de eşyalarını bir sırt çantasında toplamıştık, taş kağıt makas yapıp Büşra kaybedince ona taşıtmıştık.

Kamp yerine yürüyüp sonunda güzel bir otak bulmuştuk. Müdür izci kıyafetlerini giyip heyecanla ortalıkta bağırarak bir şeyler anlatıyordu.

"Bir gece kalacağız zaten, diğer gün akşama doğru toparlanacağız. Herkes çadırlarını kursun." dedi el hareketlerini abartıyla yaparken.

"Benim çadır çoktan kuruldu." dedi Refik, mini etek giymiş Melis'e bakarken. Hepimiz ona sırıtarak baktık. Çadırları kurarken tabii ki Refik ve Onur birlikte, Büşra samimi olduğu bir arkadaşıyla, Sinem'le de ben kalacaktık. Ama Akif bunu bilmiyordu.

"Aşkım beraber kalıyoruz değil mi?" diye sordu heyecanla. Sinem sanki çok ayıp bir şey söylemiş gibi baktı suratına, yapmacık bir şekilde.

"Evlenmeden olmaz Akif." dediğinde gülmemek için dudaklarımı dişledim. Çadırı kurmuştuk bile, hazır olanlardandı. Akif'in kaşları çatıldı.

"Sinem sen ciddi misin?" dedi hayal kırıklığı içeren bir sinirle.

"Evet." dedi sırıtıp çocuğun saçlarını karıştırarak.

Akif arkadaşlarının yanına giderken, hava biraz da olsa kararmıştı. Sinem yanıma gelip boynuma bir öpücük kondurdu.

Büyük bir ateş yakılıp, etrafında yemek yendi. Müdür oldukça keyifliydi ama bizim için aynı şey söylenemezdi. Daha sonra herkesi serbest bıraktı ve ormana gitmememiz için bizi uyardı. Sanki biz de tarzanlık yapıp ormana gidecektik.

"Ormanda biraz yürüyelim mi?" diye sordu Büşra, gözlerimi devirdim. Ama herkes bu fikri beğenip ayağa kalktığında ormanın arkasına doğru ilerlemeye başlamıştık.

"Kızım şimdi bi şey falan çıkar önümüze." dedim hepsinin arkasından yürürken. Sinem bir sigara yaktı. Hepsi dönüp birden bana bakınca adımlarımı durdurdum.

"Tırstın mı lan?" dediğinde alayla güldüm.

"Ne tırsması lan, sadece boşu boşuna aksiyon. Yorgunuz zaten." dediğimde hepsi bana inanmayarak baktı.

Sinem sigarasını diğer eline alıp, elimden tutup parmaklarınızı birbirine kenetledi. Sigarasından bir duman daha alırken gözleri kısılmıştı.

"Lan hadi yürüyün." dedim halen ilerlemeye salaklara. Onlar gülüp sanki çok önemli bir iş yaparmış gibi yürürken, Sinem kenetlenmiş ellerimizi kaldırıp elime bir öpücük kondurdu.

Boş ve kamptan uzak olan bir köşe bulup yere oturduk. Elimi bırakmıştı şimdi, yanımızda getirdiğimiz biraları açıp sessiz bir şekilde huzurla biraları yudumladık.

---

Kamp alanına geri döndüğümüzde, herkesin uyumuş olduğunu gördük. Artık ne kadar orda durduysak. Bizimkilere iyi geceler dileyip çadırdan içeri girdim, Sinem de bir sigara daha yakmıştı. Ben pikeye sarılmıştım şimdiden, çünkü ayaz vuruyordu. Sinem sigarasını bitirip çadırdan içeri girdi.

Benim pikemin içine girip bir bacağını üstüme attı. Boynuma dil darbeleri atarken, diğer yandan da elini yanağıma koydu.

"Uykun var mı?" diye sordu boğuklaşan sesi ile.

"Çok az." dedim ona doğru dönüp. Gözlerinin derin derin baktığını gördüm. Birkaç saniye durdu.

"Kızım ölürüm lan sana." gözlerimin içine derince bakarak fısıldadı. Gözlerinin içine baktım ben de.

"Şu gözlere bak...." dedi dişlerini sıkıp, "Bakma öyle canını yediğim, kurban olurum o gözlere ben." dedi.

Uzanıp yanağımdan, boynumdan öptü. Daha sonra bana sıkıca sarıldı.

ZAAF -LEZOù les histoires vivent. Découvrez maintenant