15 : Risk

1.8K 146 87
                                    

Multimedya : Engin

Bazı sancılar vardır ki ne zaman acıyla sınayacağı belli değildir. Ruhunu parçalayan sızı tüm benliğini ele geçirir de seni içerden çürütür. Bazı yaralar sadece sızıdan ibarettir. Bazılarıysa bedenini çürütendir. Ruhum, benliğim, kalbim paramparçaydı. Demet'in verdiği dosyadaki fotoğraflar ruhumda binlerce yara açmıştı. Bir boşluktaydım ve düşüyordum. Henüz bir yere ulaşmamıştım, ulaşacağımda muammaydı. İnsan sert zemine çarpmazsa daha çok korkuyormuş. Gözümdeki yaş birbiri ardına süzülürken haykırışlarımın duyulmaması için elimi ısırıyordum. Etimin acısı ruhumun acısının yanında bir hiçti. Engin beni sürekli kavuruyordu. Yüreğimin yangını bedenimi ele geçirdiğinde karnıma saplanan krampla haykırdım. Bambaşka bir korku vücudumu ele geçirdiğinde bağırıp yardım istemeye başladım. Annem koşarak odaya girince iki büklüm bir şekilde telefonuma uzanmaya çalıştım.

"Yeşim, iyi misin annem?" diye sorduğunda başımı olumsuz anlamda salladım.

"Anne, birini çağır. Ceren'i ara ambulans çağırsın. Anne, bebeğim kayıp gidiyor! " diye bağırdım. Bebeğe bir şey olursa ne yapacağımı düşündüm. Onsuz yaşayabilecek miydim? Bir anda hayatımın merkezine konmuştu. O boşluğu bir daha kimse dolduramazdı. Annem telaşla odasına koştu ve beni acımla yalnız bıraktı. Ellerimi karnıma doladığımda tükenmek bilmeyen acıyı dindirmeye çalıştım.

"Bana güçlü olmayı sen öğrettin. Şimdi beni bırakıp gidersen nasıl güçlü olurum? Sakın bebeğim, sakın beni terk etme."

Annem tekrar odaya döndüğünde Ceren'e haber verdiğini söylemişti. Beş dakika içinde Ceren ve İstanbul odama gelmişti. İkisinin de yüzü kireç gibiydi. Korkuyorlardı. En az benim kadar panik olmuşlardı.

"Ne oldu birden? Ne oluyor sana? İyi misin?" diye sordu Ceren.

"Nerede kaldı bu ambulans? Ozan yolda, biraz uzakmış. O gelene kadar ambulans gelmezse hastaneye biz götüreceğiz seni," diye telaşla konuştu İstanbul. Yorganı üstümden attığımda herkesin gözleri aynı yerdeydi. Bakışlarını takip ettiğimde yorgan kan içindeydi.

"Hayır, hayır!" diye haykırdım. Doğrulmaya çalıştığımda tekrar bir sancıyla yüzleştim. "Hayır, gidemezsin!"

"Sakin ol Yeşim, her şey iyi olacak. Biz iyi olacağız," diyen anneme baktım.

"O bebek benim. O giderse ben de giderim. Onsuz nasıl yaşanır bilmiyorum."

"Gitmeyecek kızım, annene güven. O iyi."

Sabah ezanı okunuyordu. Kapı kırılırcasına çalmaya başladığında İstanbul odadan çıktı. İçeriye geri döndüğünde arkasından telaşlı Ozan'da gelmişti. Beni kucaklayıp çıkışa yöneldi. Sonunda yardım gelmişti. Ozan, beni apartmandan çıkardığında İstanbul önden koşup arka koltuğun kapısını açmıştı. İstanbul da hemen yanıma oturdu. Ceren ve annem Ceren'in aracına koştu. Ozan aracı o kadar hızlı kullanıyordu ki kaza yapmaktan korktum. Mahalleden çıkarken ambulansın sireni kulaklarımıza doldu.

"Ambulans geldi," dedi İstanbul.

"Ben daha önce geldim. Trafik kurallarını kaç kez çiğnediğimden haberin var mı senin?" arkada sessizce ağlıyordum. Bebeğime bir şey olursa sorumlularını yaşatmazdım. Benden her şeyimi almıştı, bebeğim olmazdı, onu alamazdı.

PEMBE PANJURLU EV (TAMAMLANDI)Donde viven las historias. Descúbrelo ahora