1- bir yudum çayın belası

1.7K 177 402
                                    

Bugün günlerden Ellis Sanat Akademisi'nin sıradanlık günü

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Bugün günlerden Ellis Sanat Akademisi'nin sıradanlık günü.

Diğer 792. gün gibi. Çirkin bir sayı, rakamların uyumsuzluğu beni dehşet rahatsız etti.

Saydım, az önce oturduğum masanın yanından geçen herifin birinden duydum. "65 gün oldu hâlâ alışamadım buraya." dedi. Düşündüm, harbiden kaç gündür burdayım. İki buçuk yıl, otuz aydan fazla. Artık ayların günlerini de saydım. Tam yedi yüz doksan iki günmüş.

Bir cevabın verdiği rahalığın yanında beyin mıncıklarcasına rahatsız eden sayı karmaşası kafamı daha çok meşgul etti.

Bugün günlerden pazartesi. İlk gün olduğundan değişik bir rahatlığın içindeyim. Öyle hissettim. Dersimden önce okulun kafesinde o masada oturdum yine. Arka bahçeye bakan o köşenin tapusu bendeymişçesine burdayım. Her zaman burdaydım.

Parmak uçları kesili siyah eldivenim aynı bardağı tuttu. Koyu mavi karton bardak... Kahve içmem ben, acıyı sevmem. Zaten hayatımda her şey bu kadar damağımı burkarken üstüne bir de ben ekleme yapmam. Çay içerim, melisa çayı. Ekşiyi sevmem ama limonsuz içmem. Üç tane şeker atarım, tam üç tane. Üç şekersiz asla içmem. Bu kafenin tüm bitki çaylarını ben tüketirim.

Bir de az önce yaşlı dükkan sahibinden alıp benim aksime elinde küçücük kalan karton bardakla dışarı çıkan oğlan.

O ve benden başka kimse almaz. Her pazartesi dersten önce gelir otururum buraya, izlerim kafeyi. Aynı köşe, aynı mekan. Köşeme sinerim, saklanırım daha çok. Kimse melisa çayı almaz. Müzikalciler var, bir onlar gelir alırsa içerler. Zencefil ya da papatya alıyorlar, seslerine iyi geliyormuş. Bu yüzden melisanın yüzüne bakmazlar. Dansçılar yeşil çay içiyor. Kalanı da bilmiyorum, kahve herhalde.

O ise bir mart günü melisayı tanıyıp ondan vazgeçmiyor. Mavi karton bardağıma eşlik ediyor fakat onu tanımıyorum.

Yalın fikirlerim, gözlemlerim sanırım tam olarak bir aralık gününde patlak verip onu tanıma isteğine itiyor beni.

Yüzünü çok iyi bilmiyorum, uzunca biri. Bugün siyah bere, bir de eteği yırtık beyaz tişörtü var. Deri ceketini öylesine almış da giymiş. Onu görünce bile üşürken kendi buna nasıl dayanıyor, hayret ettim.

Daha fazla düşündüm, daha fazla düşünce beni korkutur ama alışkınım. Korkumla yaşamayı biliyorum. Her seferinde masaya tıklattığım parmağın üçlü ritmi benim şarkım, yine şarkımı söylüyorum.

"Yeonjunnnn."

Tanıdık ses kulağıma dolup her şeyi anında uçurunca ellerim de saldı beni. Parmak uçlarıma akın eden sinirlerin uyuşukluğu yerini korumaya devam etti. Bir müddet devam eder, sonra akıp gider. O sıra Jimin de beni öper.

mokita gösterisinin yıldızı -yeonbinWhere stories live. Discover now