• iki

775 55 16
                                    

Jeongguk

Akşamın birinde yine azda olsa para kazandığım iş yerimden çıktım. İleride gördüğüm marketin önünde durdum. İçeriye baktım, soğuktan titreyen ellerimle cebimde para ararken içeri adımlayacakken geri çekildim.

Derin bir nefes alıp eve doğru yürümeye başladım. Yolda ilerlerken birkaç kişi laf attı, ben ise duymamış gibi ilerlemeye devam ettim. Evin önüne geldiğimde evde olmamaları için dua etmeye başladım. Kapıyı ses çıkarmadan açıp ayakkabılarımı ayakkabılığın üzerine koydum. İstediğim olmadı. İçeri girdiğimde ışıklar yanıyordu ve ikisi de salonda içiyorlardı. Bakışları bana döndüğünde ikisininde bakışları iğrenç bir şeye bakıyorlarmış gibiydi.

Öyleydi onların gözünde iğrençtim,acizdim,cehennemi hak eden bir insandım hatta onların gözünde bir insan olup olmadığımı bile bilmiyordum.

Babam yavaşça sırıtarak elindeki şişe ile yaklaşınca nefeslerim hızlandı, korkmuştum yine.

Alıştım diyordum ama alışamıyordum bir türlü.

Gözlerim saniyesinde doldu. Bekledim sadece bu sefer ne olacaktı. Yaklaştı yavaşça elindeki şişeyi hemen kafamın yanından duvara fırlattı. Olduğum yerde titredim. Omuzlarımı dikleştirdim.

Hızla yanıma gelip montumun ceplerini kontrol etti. Sonra ise eşofmanımın. Para arıyordu büyük ihtimalle.

" Jeongguk"dedi göğsü hızla inip kalkmaya başladı. Sinirlenmişti, umarım yarın işe gidecek gücü kendimde bulabilirdim. Tek umut ettiğim şey buydu.

Yanıma geldi her zamanki şeyleri yapmaya başladı. Önce kelimeleri ile dövdü beni,sonra fiziksel bir şekilde hissettirdi bunu. Bekledim duygusuzca gözlerim dolsa bile bir tane bile gözyaşı akmadı gözümden.

Annemin gözünün içine baktım. Yardım etmesini bekledim ama onun gözlerinde de sadece nefret vardı. Öyle bakıyorlardı ki ölmek istiyordum sadece. Yaşadığım her şeyden kurtulmak ölmek istiyordum. Saatlerce aynı şey yaşandı bekledim. Değişmedi bir şey. Siniri geçtikten sonra karnıma son bir tekme atıp yanımdan geçti.

Ayağa kalktım yavaşça ağrılarımı umursamadan. Kendime geldiğimde hissettiğim acı ile dişlerimin arasından tısladım. Odam dediğim o küçük yere gittim. Çekmeceden kremlerimi alıp her zamanki şeyleri yaptım.

Son kez küçük kırık aynadan kendime baktım. Ben, ben değildim. Aynadaki kişi kendi olmak istiyordu ama buna gücü yoktu. Yüzümdeki yaralara,morluklara baktım. Güzel bir yüzüm olsaydı bunlar olur muydu dedim. Sonra hiçbir şey değişmezdi diyerek umut kırıntılarını kendi ellerimle sildim. Ellerimi yüzüme çıkardım yüzümde gezdirdim hafifçe,gülümsemeye çalıştım, başaramadım. Hüzünle yatağıma geçtim cenin pozisyonunda yatmaya başladım. Yorgunluğumla birlikle uykuda çöktürünce karanlığa bırakmıştım kendimi.

Uyuyamamıştım.

Her zaman gördüğüm rüyalar daha farklı bir hal almaya başlamıştı. Artık rüyalarımda bile kurtuluşum yoktu onlardan. En sevdiğim şeyi bile yapamıyordum artık, uyuyamıyordum. Her zaman aynı rüyaları görürdüm. Hiç bir zaman onlardan kaçamazdım. Bilinç altıma bile işlemişti artık bu.

Bu sefer farklıydı ama. Aynı şeyleri yaşarken ikisinin arkasında beliren suliete baktım.

Kanatları vardı. Kanatlarını savurduğu gibi o ikisi toz olmuşlardı. Biz vardık sadece elimi tuttu tam kaldıracakken kırıldı kanatları kendide yere düştü. Çok farklı bir şey oldu. Ben ona uzandım. Birlikte kalktık yerden. Gülümsedi sonra yavaşça o da toz oldu. Ama silik yansıması hala karşımda idi.

Gözlerimi açtığımda hatırladığım rüyayla gülümsedim. Saat sabaha geliyordu. Ayağa kalkıp üzerime siyah bir uzun kollu giydim. Banyoda dün yenisi oluşan yaraları halledip mutfağa indim bir şeyler atıştırdım. Midem zaten çok bir şey almıyordu. 

Üzerime komşumuzun hediye ettiği hırkayı giydim. Kapıyı yavaşça kapatarak çıktım. Sokakta ilerlerken ilerideki kediler dikkatimi çekti. Saate baktığımda zamanımın olduğunu fark ettim. Kedilerin yanına ilerledim. Yavaşça sevmeye başladım.

Gri kediyi severken diğer kedilerde yanıma gelmeye başladı. Eğildiğim yerde etrafımı kediler sarmıştı. Gülümseyerek hepsini sevmeye çalıştım.

Zaman akıp giderken sokağın diğer tarafından gelen kişi dikkatimi çekti. Ellerim buz kesti. Ayaklarımın gücü çekildi. Eğildiğim yerde öne doğru dizlerimin üzerine düştüm.

'O' buydu. Kabusumu rüyaya çeviren o çocuk. Alnına dökülen kahverengi saçları, giydiği koyu mavi gömlek, kahverengi pantolonu ile onu ilk gördüğümde şoka uğramıştım. O rüyamdaki gibi güzeldi. Rüyamda bana gülümsediği gibi gülümseyerek bakıyordu etrafa. Bi anda ayağa kalkmamla kediler bağırarak uzaklaştı. Onun da kafası hemen bu tarafa döndü. Gözlerinde gördüğüm şaşkınlık ile ona baktım.

Neden böyle bakıyordu bana? Bana doğru yaklaşmaya başlamıştı. Buraya geliyordu. Rüyalarım gerçek oluyordu sanırım.

DIE FOR YOU | taekookWhere stories live. Discover now