o n e

1.1K 124 234
                                    

Elimdeki tabakları rafa yerleştirip, mutfak ile salonu birbirine bağlayan adanın taburesine attım kendimi

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Elimdeki tabakları rafa yerleştirip, mutfak ile salonu birbirine bağlayan adanın taburesine attım kendimi. Sabah aceleyle çıktığımdan her yer dağılmıştı ve okuldan gelir gelmez işe başlamama rağmen anca akşam on buçuk'ta bitirebilmiştim. Eve sekizde geldiğimi düşünürsek iki buçuk saat boyunca canım çıkmıştı.

Taburenin üzerinde rahatsızca oturmayı kesip kendimi televizyonun karşısındaki koltuğa attım. Okul formamı bile çıkaramamıştım. Şu an üstümdekiler beni oldukça rahatsız etsede yorgunluk daha çok ağır basıyordu. Kumandaya uzanıp televizyonu açtım. Daha önce izlemediğim bir dizi vardı. Rastgele kanal geçerken birkaç kanalın üst üste siyah ekran gösterildiğini fark ettim ve hızlıca diğer kanalları da kontrol ettim. Çekmiyor mu, diye düşünürken aniden iki beden belirdi ekranda.
İkisininde erkek olduğu belliydi ve ürkütücü derecede tuhaf maskeler takıyorlardı.

Tavşan mıydı o?
Fazlasıyla korkunç duruyordu.

Yayıldığım yerden doğrularken dikkatle ekrana bakmaya başladım.

"Bugünden itibaren her gün, saat gece yarısını gösterdiğinde Seul'ü karanlığa gömeceğiz. Yaşamak istiyorsanız dışarı çıkmayın."
Dedi, sesi elektronik cızırtılarla karışmış tuhaf bir şekilde duyulmuştu.

Bir grup genç Seul haber kanallarını hackleyip şaka yapmak istiyordu sanırım. Cidden, bunun için uğraşmak çok amaçsızcaydı. Yeni nesil insanları korkutmaktan zevk alıyordu.

"Psikopatlar."
Diye fısıldadığım sırada kanal eski haline dönmüş karşıma bıçak takımı reklamı çıkmıştı.

Az öncekini ciddiye almamaya çalışsamda biraz gerilmiştim. Kore polisleri ve askerleri ne güne duruyordu gerçi. Böyle bir şeye izin verileceğini sanmıyordum.

Televizyonda dönen bıçak reklamı garip bir hal almaya başlamıştı. Hemen kumandaya uzandım.

Tanrım, bıçağı tanıtan kadın parmaklarını doğruyordu!

Geçtiğim her kanalda bu görüntüye şahit olurken direkt olarak kapatma tuşuna bastım.
Sehpanın üzerine bıraktığım telefonuma mesajlar yağmaya başlamıştı bir anda.
Sınıf grubu tarafından az önceki yayın ile ilgili mesajlar durmaksızın geliyordu.

Büyütülecek bir şey değildi. Korkmaya gerek yoktu. İnsanları kafaya alan bir avuç aptaldı sadece.

Odama giderken durmaksızın akan mesajları okuyordum. Bir avuç aptal olduklarını düşünen sanırım sadece bendim.
Üzerimi değiştirip odamın camını araladım. Bu evde başta tek kalıyordum. Diğer aile üyelerim Busan'dayken buraya, şu an okumakta olduğum, sanat okulu için gelmiştim.
Üçüncü, yani son yıldaydım. Herhangi bir sorunla karşılaşmadan tam üç senemi Seul de rahatça geçirmiştim. Zaten artık tek de değildim ortaokula başlamış küçük kardeşimi de benim yanıma yollamışlardı. Ebeveynlerim bana gerçekten güveniyor olmalıydı, şu zamana kadar bunu hissettirmemiş olsalar dahi üzerime büyük sorumluluk yüklemişlerdi. Taeyong benim için sorun değildi. Bazen sabrımı taşırıp dediklerimin tam tersini yapsada daha çocuktu. Yaramazlıklarını yaşına veriyordum. Bu akşam sınıf arkadaşının evinde kalacaktı. Her ne kadar onu başkasının evimde rahat edemeyeceğini söylesemde beni dinlememiş ve kendi bildiğini yapmıştı.
Neyse ki kaldığı arkadaşı bizim eve çok uzakta değildi. Herhangi bir sorun çıkarsa yürüme mesafesindeydi gideceğim yerdi.

00.00 || don't go outsideWhere stories live. Discover now