one.

33 8 38
                                    

Ertesi gün yine aynı saatte Arwen, kamerayı açtı ve aynı yerine oturdu.

"Dean ve ben aynı hastanede çalışıyorduk, o kalp cerrahıydı, ben de psikologtum. Aynı üniversite hastanesinde staj yaparken tanışmış, üniversitemiz bitince de evlenmiştik. Birbirimizi çok seviyorduk ve işimizin yoğunluğu yüzünden az biraz kalan zamanımızı da hep birbirimize harcamaya çalıştığımızdan 30'larımızın başlarına kadar çocuk sahibi olmak gibi bir düşüncemiz olmamıştı. Dediğim gibi işten kalan zamanımız birbirimize zor yetiyordu."

"Çocuk sahibi olma konusunu ilk Dean açmıştı, kendi doğum gününde. Çocuğumuzun okul çağına kadar meslekten ayrılmamızı ve ona ilgi göstermemizi söylemişti. Haklıydı."

"Daha sonra işte," elini havada rastgele salladı. "İşten ayrıldık falan, bu konuyu ailelerimize açtık."

"Dean'in babası da bize göre sessiz, sakin bir yer bildiğini ve oradan bize bir ev alabileceğini söyledi. Kendimiz alabileceğimizi söylesekte doğum hediyesi demişti. Dean'in babası çok cömertti, beni de kendi kızı gibi severdi, hatta bir keresinde beni Dean'den daha çok sevdiğini bile söylemişti." anılarının aklına gelmesiyle burukça gülümsedi.

"Her neyse, konudan sapmayayım. Eve taşındık falan işte günlerimiz güzel geçiyordu, eğleniyorduk, birbirimizi gerçekten özlemiştik."

"İleri ki zamanda, bulunduğumuz kasabadaki insanlarla da tanışmıştık, genellikle yaşlıların daha çok olduğu eski bir kasabaydı."

"Ben, köyde en çok Latin bir teyze vardı, onu sevmiştim. O Latin teyze vermişti bize bebeği, böyle bebekleri çok sevdiğini evinde bir sürü olduğunu söylemişti, evini görmüştüm. Bebeklerin durduğu odaya evine çaya gittiğim ilk gün yanlışlıkla girmiştim, sanki odaya girer girmez bütün bebeklerin bakışları bana dönmüştü, çok, çok ürkütücüydü. Hemen arkamdan da teyze gelmişti ve bunun kendi koleksiyonu olduğunu söylemişti."

"Daha sonrasında odadan çıkıp çay içmeye oturma odasına gittiğimizde açılmıştı konu.."

Back to February 20, 2010. POV's Arwen.

"Ah evet, biz de kocamla buraya biraz iş hayatımıza ara verip çocuk sahibi olmak için gelmiştik." diyip çayımdan bir yudum aldım, değişik bir tadı vardı fakat sorgulamadım buralara özgü bir şeydir diye.

Teyzenin yüzünde enteresan bir gülümseme belirdi. "Ne kadar tatlı! Hayatınız yorucu olmalı, o yüzden işe falan ara verdiniz?"

Kafamı salladım. "Öyle, Dean ve ben doktoruz. Ben Dean kadar meşgul olmasam da o çok meşgul oluyordu, bazen 4 güne kadar uykusuz kaldığını hatırlatıyorum."

Teyze de beni taklit edercesine kafasını salladı. "Sizin şimdi çocuk bakmak konusunda deneyim tarzı şeyleriniz falan da yoktur tabii."

Haklıydı, en son kucağıma adam akıllı bebek aldığım zaman lise sona falan gidiyordum herhalde. "Evet, yok." diye mırıldandım.

Yüzündeki gülümseme gittikçe daha fazla büyüyordu. "Benim oğlum da sizin gibiydi eşiyle, bu yüzden bir bebek almışlardı oyuncak, çokta işe yaradı, bebek bende duruyor şuan tertemiz. İstiyorsan kocan ve sana verebilirim?"

the curse of the toy. | deawen.Where stories live. Discover now