seni en iyi ben anlardım

2.6K 340 95
                                    

"O an sadece sen ve ben olalım istedim çünkü. Bütün sorunlardan uzak."

-

"Dalga mı geçiyosun Chan?" diyerek ayaklandı sinirle. "Sikeyim ertesi gün gidecektin madem biz neden yaşadık o geceyi?"

Kalkarken geriye doğru ittirdiği sandalye, çıkardığı sesten dolayı kafenin içindeki birkaç bakışı üstümüze çevirmişti. Aynı şekilde masanın etrafında oturan arkadaşlarımızın da bakışları ben ve Hyunjin arasında gidip gelirken uzun zaman sonra ilk defa bu kadar gerildiğimi hissettim. Ne yapacaktım? Siktir ne düşünmem gerektiğini bile bilmiyordum şu an.

Bu konuyu konuşacağımızı tabii ki biliyordum ama herkesin içinde konuşmak aklımın ucundan dahi geçmemişti. Gerginliğimi buna veriyordum. Bir de karşımda kaşları havaya kalkmış bana bakan Seungmin'e.

"Şimdi ne desem küfür edeceksin zaten Hyunjin. Bunu sonra konuşsak olmaz mı?" dedim bakışlarımı çatık kaşlarında gezdirirken. Ağzıma sıçsa yeriydi karşı çıkmazdım asla. Ama daha yeni bir araya gelmiştik ve bunun bozulmasını da istemiyordum.

"3 yıl geçti amına koyayim ne sonrası?" diye sordu yüzünde oluşan sinirli gülümsemeyle. "Siktiğimin 3 yılı bir kere bile aramadın. Aramalarıma cevap vermedin, neden? İstediğini aldın bitti mi?"

İstediğimi almaktan kastının ne olduğunu anladığımda kaşlarımı çatmıştım. Amacımın kesinlikle böyle bir şey olmadığını bilmesi gerekiyordu. Evet yaptığım yanlıştı ama telafisi için buradaydım. Kolay kolay kendimi affettiremeyeceğimin de farkında olarak gelmiştim.

Minho'ya Hyunjin'i aradığımı söylediğim için bakışlarını üstümde hissediyordum. Yalan değildi zaten aramıştım. Sadece konuşacak cesareti bulamamıştım kendimde. Onu aramak için aldığım başka bir hattım vardı ve her aramamda cevap vermediğim için küfür ederek yüzüme kapatır ya da hiç açmazdı. Kimseyle konuşmadığım o zamanlarda telefonunun hala çalınabilir olması bile umut olmuştu içime.

"Sinirlisin anlıyorum ve sonuna kadar haklısın, karşı çıkmıyorum." Onun aksine yavaşça yerimden kalktım. "Aramızda konuşsak daha iyi olur demek istedim, yanlış anladın."

Ben sinirli yüzünden bir şey anlayabilirim belki diye düşünürek gözlerimi yüzünden çekmezken o sinirle elini uzun saçlarının arasından geçirdi. Alt dudağını dişleri arasında ezdi ve koyu kahvelerini kafenin içinde gezdirdi aynı sinirli bakışlarla.

"Sakinleştikten sonra konuşsanız daha faydalı olur belki." Jeongin'in yanımdan yükselen sesi Hyunjin'in bakışlarının hedefi haline gelmesine sebep oldu.

"Sakinleşmek mi?" dedi kaşları alayla havaya kalkarken. "Söylesene Jeongin, sevdiğinle çok özel bir gece geçirdikten sonra ertesi gün ülkeyi terk ettiğini öğrensen ve üstüne aramalarına cevap vermeyip 3 yıl ortadan kaybolsa sakin kalabilir miydin?"

Gözlerimi yüzünden çekmek zorunda hissettim bir an. Bakmaya hakkım var mıydı ki bütün sinirinin sebebi benken? Bunları duymak benim bile bu kadar canımı yaktıysa Hyunjin'i düşünmek istemiyordum. Kendimden nefret ediyordum. Ona bunu yaşattığım için gerçekten kendimden iğrenecek durumdaydım. Pişmandım.

Üstümdeki bakışları bir kenara bırakıp sadece kendim olmak istedim. Ama ağzımdan sadece "Pişmanım." kelimesi çıkmıştı. Nasıl bir ses tonuydu bilmiyorum ama ben de ilk defa bu şekilde duyuyordum kendimi. Çaresiz miydim?

"Ne düşündün seni anlamayacağımı mı?" diye yükseldi bir anda ses tonu. "Seni en iyi ben anlardım Chan."

Lisenin ilk senesinde babasının ölümü yüzünden kaydını dondurmuştu bilindiği üzere. Babasının ölüm sebebi de benim babamınkiyle aynıydı. Benim uğraştığım her şeyle zamanında o da baş etmeye çalışmıştı. Tek farkımız vardı ki o da Hyunjin'in babasıyla arasının iyi olmasıydı. Belki de benim üzüldüğümden iki kat daha çok üzülmüştü. Yanında olmak isteyip olamadığım anların başını çekiyordu bu.

friends, skz.Where stories live. Discover now