1. Bölüm

143 10 9
                                    

Ayın yedisi.

Bu sabah yağmurluydu.

Mevsimin soğuğunu taşıyan sessiz bir yağmurdu.

İdeallerime uygun yaşamak için dua ediyorum.

İdeallerini takip eden biri olmalıyım. Korkusuz ve tereddütsüz yolumda dümdüz ilerlemeliyim.

Günlük görevlerimdeki özverimin getirdiği hoşnutluk ile hayalini kurduğum o onurlu geleceğin peşinden gitmeliyim!

Eğer Yokohama limanının yanındaki o dik yokuştaki caddeye tırmanıp dümdüz devam ederseniz Silahlı Dedektif Ajansı'nın ofisini görebilirsiniz.

Kırmızımsı kahverengimsi tuğlalardan oluşan eski bir bina. Denizin tuzlu havası yüzünden su boruları ve telefon direkleri bile paslanmış. Ancak dış görünüşü ne kadar şüpheli olursa olsun bir düşman gelip dışarıdan makineli tüfekle tarasa bile içeriye zarar veremez.

Bunları bu kadar güvenerek söylüyorum çünkü bu makineli tüfek olayı yaşandı.

Ancak Ajans sadece 4. katı kullanıyor. Diğer katlarda daha farklı kiracılar var. İlk kat bir kafeye ev sahipliği yaparken ikincisi bir hukuk ofisi, üçüncüsü şuanlık boş ve beşinci kat da depo olarak kullanılıyor. Genelde maaş günlerimizden önce kafeye borçlanırız. İşimiz bir sorun yarattığındaysa kendimizi üçüncü kattaki hukuk ofisinde buluruz.

Bu hikayenin başladığı zamanda işe gitmek için asansördeydim. Asansörden indim ve önünde "Silahlı Dedektif Ajansı" yazılı bir kağıt asılı olan kapının önünde durdum. 

Saatime baktım. İşe tam 8'de varmayı bekliyordum yani 40 saniye erken gelmiştim. Bugün biraz erken gelmişim. Kapıda 40 saniye beklerken bugünkü planımı tekrar gözden geçirdim. Kahvaltıda gözden geçirmiştim. Bir kere de yurtlardan ayrılırken göz attım. Bir kere de trafik ışıklarında beklerken. Belki biraz abartmış olabilirim ama daha önce planlarımı sık sık kontrol etmek öldürmez değil mi?

Bugünkü programımı çoktan aklıma kazımıştım. O yüzden okurken bir yandan da aklımdan kontrol ettim. Yakamı düzelttim ve saatimi tekrar kontrol ettim.

Zamanı geldi...

"Günaydın." dedim kapıyı açarken.

"Ah günaydın Kunikida-kun! Şuna bir bak! Tam bir delilik!" diye bağıran kişi tabii ki kapının önünde beliren Dazai Osamu'ydu. "Sonunda başardım! Ah, ne kadar harika bir dünya! Bu, ölümden sonraki dünya, cehennemin kapısının ta kendisi! Tıpkı hayal ettiğim gibi! Baksana! Sisli hava bütün zemini kaplıyor, ay ışığı kendini pencerelere vuruyor, pembe filler göklerde dans ediyor!" 

Dazai kollarını garip şekillerde sallayarak aşağı yukarı zıplamaya başladı. Ne kadar sıkıntılı bir varlık.

"He he he he! Tam bir sanat eseri! İntihar için Tam Rehber! Böyle güzel bir intihar için sadece dağda yetişen mantarlardan yemem gerektiği kimin aklına gelirdi! Harika! He he he he!"

Gözleri odaklanmayı reddediyordu. Siyah gözbebekleri seğiriyordu.

Çaylaklardan biri arkadan yalvardı. "Yalvarırım bir şey yapın Kunikida-san!"

Görünüşe göre Dazai bir süredir bu haldeydi.

Masasında göz gezdirdim. Geçen gün aldığı o garip kitaptan bir sayfa açıktı. "Zehirlenerek Ölüm-Mantarlar". Kitabın yanında ise bir parça ısırılmış mantar vardı.

Ancak yakından baktığım zaman mantarla kitapta gösterilen mantarın arasında ufak bir renk farkı vardı.

"Hey, hey, Kunikida-kun! Sen de benimle cehenneme gelmelisin! Sınırsız şarap, sınırsız yemek ve sınırsız kadınlar!"

Bungou Stray Dogs| Dazai Osamu'nun Giriş SınavıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin