Asrın;
Tabağımdaki pilavdan yerken bir anda omzumda hissettiğim ağırlıkla çatalı tabağa bıraktım ve şaşkınlığımı gizleyemeyerek omzuma başı düşmüş İdil'in yüzüne baktım. Turuncu saçları yüzüne doğru gelmişti ama yine de kapalı göz kapaklarını görebiliyordum.
Onun bana yazdığı ilk anda kötü bir rüya gördüğüm için uyanmıştım. Ablamı görmüştüm ve rüyam aslında gerçek olamayacak kadar güzeldi. Bu yüzden her şeyi hatırlayıp uyandığımda kabus olduğunu düşünmüştüm. Gerçek olamayacak kadar güzel rüyalar aslında kabustu.
Saate baktığım zaman da onun anlamsız mesajlarını fark etmiştim. Ciddi bir adamım, uzun yıllardır ciddiyim ve ciddi olmaktan başka yol bulamıyorum. Kendimi kötü hissediyorum mutlu olunca. Belki de bu yüzden ilk başta İdil'e ihtiyacım olduğunu bilsem bile benden ders almamasını istedim.
Çünkü o çok neşeliydi. İçi dışı birdi ve çevresindeki herkesi mutlu edebilirdi. Benimle arkadaş olması bu yüzden korkunç geldi bana çünkü mutlu olursam ablama ihanet etmişim gibi geliyor.
Uyuyup uyumadığından başta emin olmasam da düzenli nefes alış verişi ve hiç kıpırdamaması uyuduğunun kanıtı olarak gözlerimin önündeydi. Zaten normalde konuşmadan duramıyor. Eğer uyumasaydı kesin konuşur ve uzun uzun cümleler kurardı bu yüzden artık gerçekten uyuduğuna eminim.
Dudaklarımın yukarı doğru kıvrıldığını hissettiğimde kendim dışında kimsenin bilmediği o yanımı çıkarttım ortaya. Sert olmak zorunda hissediyordum kendimi çünkü böylelikle hayatıma hem az insan giriyor hem de daha az can sıkıcı olay oluyordu.
İdil'in yüzüne düşen saçlarını usulca ittirip yüzünü ortaya çıkarttığımda gülümsemem genişledi. Bütün gece bana inat o kitabı bitireceğini biliyordum çünkü o mavi gözlerindeki hırsı görmemek imkansız. Ona daha önceki öğrencilerimden daha sert davrandığımın da farkında değil aslında. Sürücü avcısı lakabını sırf araba kullanırken çok temkinli olduğum için vermişlerdi bana. Sonrasında da dedikodular büyümüş ve farklı bir yere gelmişti.
Aslında onu değil de kendimi korumaya çalışıyorum. Yine de pek becerebildiğim söylenemez.
Burnuma dolan portakal kokusu ondan geliyor. Sırf saçları turuncu diye portakallı şampuan kullandığına o kadar eminim ki... Bunun için bile iddiaya girebilirim ama girmesem daha iyi.
Dikkatli bir şekilde koltuğun üzerindeki yastığı yatırdım ve pek istemesem de İdil'i omzumdan kaldırarak bir elimi beline, diğer elimi sırtına yasladım. Yüzü yine yüzümün bir karış uzağındayken onu incelememek için kendimi zor tutuyordum.
Oturduğum yerden kalktım ve onu koltuğa yatırdım. Bugün elbise yerine buz mavisi bir kot pantolon ve beyaz, aynı pantolonunun renginde düğmeleri olan bir askılı giymiş. Yine onu incelediğimi fark ettiğim an başımı eğmeden edemedim. Bu kadarı fazlaydı. Hem benim için hem onun için.
Bacaklarını da koltuğun üzerine yerleştirdikten sonra üzerine bir şey örtmek için odama gittim ve ince bir pike alıp geri döndüm. Kızımı İdil'in üzerine atlamak üzere olduğunu fark ettiğim an pikeyi nasıl kenara bıraktığımı bilemeden kızımı kapmış ve beni tırmalamasına göz yumarak mırıldanmıştım.
"Şşt misafirin üzerine atlanmaz kızım." Tüylerini okşarken resmen beni hiç sevmediğini gösteriyordu ama yine de onu kucağımdan bırakmadım. Belki İdil'i uyandırırdı ve ben bunu istemiyorum. Bugün onu yeterince zorladım zaten. Biraz uyumaya hakkı var.
Kızımın beni anladığını umarak onu tekli koltuğa bıraktım ve az önce pikeyi bıraktığım yere ilerleyip İdil'in üzerini yavaşça örttüm. Uyurken bile konuştuğunu söylemişti, acaba şimdi de konuşur muydu? Bunu merak etmeden edemiyorum ama neden merak ettiğimi de bilmiyorum. Dengemi şaşırttığı doğru ama bunu ne ona ne de Serkan'a söyleyemem.

YOU ARE READING
Ehliyet Kursu | TEXTING
Short Storyİdil: Nasıl ya şimdi frene ve gaza basınca ekran resmi alınmıyor mu? İdil: YIKILDIM İdil: Nasıl olmaz???? Ehliyet Hocası: Bininciye söylüyorum asla ama asla aynı anda basmıyoruz ikisine. İdil: Ekran görüntüsü alıyoruz da beni mi kandırıyorsunuz h...