Ayrılış

2.8K 342 164
                                    

Beğenin lütfen 🔪

Yorum da atın

Elimde televizyon kumandasıyla karşımdaki açık televizyondaki kanalları gezerken isminin, en azından takma isminin Dabi olduğunu öğrendiğim adam da mutfakta bir şeyler yapıyordu.

"Yani... Katilsin, suçlusun... Ama şu an aranmıyorsun sanırım..."

Başımı sırtı bana dönük olan adama çevirdim. "Öyle mi?"

"İşlerimi gizli hallederim. Beni arıyorlar ama kimliğimi bilmeden."

"Hm..." geri önüme döndüm. "Ne yemek yapıyorsun?"

"Tavuk sote. Mantarlı."

Mantar kelimesini duyduğum an yüzümü buruşturdum, "Ben onu yemem."

"Sen bilirsin."

Yani, dediğinde haklıydı. Sonuçta evine gelmekte ısrar eden bendim ve bana yemek yapma zorunluluğu yoktu.

Karnım guruldadığında kumandayı koltuğun üstüne bırakıp ayağa kalktım ve mutfağa ilerleyerek buzdolabının kapısını açtım.

Bir süre bakındıktan sonra hazır çorba paketini gördüğümde onu alıp kapıyı geri kapattım.

"Tencereler nerede?"

Sağ elini kaldırıp bir dolabı işaret etti. Dolaptan minik bir tencere çıkartıp içini su ile doldurdum. Daha sonra onu ocağa koydum ve suyun içine paketteki tozu döküp ocağın altını açtım.

Güldüm. Güldüğümde Dabi'nin bana baktığını hissettim.

"Neye gülüyorsun?"

"Sence de şu an çok ironik bir ortamda değil miyiz? Ben senin tabirin ile deliyim, sen katilsin, senin evindeyiz ve yan yana yemek yapıyoruz."

"İnsanlar yemek yapar."

"Açıkçası hazır yemekler ile gününü geçiren biri olduğunu düşünüyordum."

"Önyargı."

"Önyargı mı? Yani... Belki."

"Katil olduğum için yemek tarzı şeylerle uğraşmayacağımı düşündün. Önyargı."

"Tamam, önyargı. Özür falan mı dilememi istiyorsun?"

"Özür mü?" sesinde alaylı bir tını vardı. "Neden özür dileyesin ki? Özür dilemen için söylemedim. Ayrıca özürler benim için bir anlam ifade etmez."

"Aptalsın."

"Neden?"

"Özürler bir şey ifade etmezmiş..." güldüm, ama birazcık sinirden bir gülüştü.

"Özürler tabii ki bir şeyler ifade eder. Şu an bahsettiğim samimi bir özür, samimi olmayanlar tabii ki bir şey ifade etmez ama samimi özürlerin bir şey ifade etmediğini söylemek aptallıktan başka bir şey değildir."

Kendi kullandığı ocağın altını kapadı ve dolaplardan birinden bir tabak çıkarıp tavadan birkaç kaşık yemeği tabağına koydu.

"Açıkçası bana göre aptal olan sensin. Karşındaki özür dilese bile hiçbir şey değişmeyecek."

Çorbam olduğunda ben de onun açtığı dolaptan bir kâse çıkardım ve çekmeceden de bir kepçe ve kaşık aldım.

Çorbamı doldurduktan sonra arkamı dönüp onun karşısına oturdum.

"Karşı taraf özür diliyor çünkü geçmişe gidip hatasını telafi edemez. Ne yapmasını istiyorsun? Özür dilemekten başka bir çaresi mi var? En büyük aptallık özür dilemeyi küçük görmektir."

Yemeğinden bir kaşık ağzına attı ve birkaç saniye sonra yuttu. "Asıl en büyük aptallık özür dileyince geçtiğini sanmaktır."

Sinirlenmiştim. Gerçekten.

Derin bir nefes alıp masaya eğilerek çorbamdan birkaç kaşık içtim. Daha sonra tekrar sırtımı sandalyeme yasladım.

"Özür dileyince her şey hemen geçmeyebilir. Ama en azından iyileştirmek için çabalamaya başlamıştır."

"Çabalamak? Özür dileyince çabalamış mı oluyor?"

Onun da sinirlendiği belliydi.

"Samimi bir özür dileyen kişi bundan sonra kendisini affettirmek için bir şeyler yapar."

"Yaptığı şeyler geçmişi telafi mi eder?"

"Evet. Yavaş yavaş eder."

Bir şey demedi, yemeğini yemeye devam etti.

10 dakika sonra ikimiz de çoktan yemeklerimizi bitirmiştik ama sanki konuşma bitmemiş gibi sessizce oturuyorduk.

En sonunda ağzını açan o oldu. "İyi anlaşacağımızı düşündüğünü söylemiştin."

"Kinci insanlardan nefret ederim." gözlerimi yerden ayırıp onun gözlerine çevirdim. "Kinci bir insansın."

"Beni seveceğini düşünmemiştim zaten."

"Evet, seninle iyi anlaşacağımızı düşünmem bir saçmalıktı."

Başını çok yavaş bir biçimde salladı. "En azından kabul ediyorsun."

Ona cevap vermedim.

Ayağa kalktım, kirlettiğim şeyleri lavaboda kısaca temizleyip makineye yerleştirdim.

Daha sonra salona, malzemelerime gittim ve toplamaya başladım.

"Gidiyor musun?"

"Evet."

"Vay be, en azından 1 gün dayanacağını sanmıştım."

Tüm boyalarımı kutuya koyduktan sonra diğer elimle şövalemi aldım ve ona döndüm.

"Ben de sana her zaman katlanabileceğimi sanmıştım. Özür dilemeyi küçük gören bir aptal olduğunu fark edene kadar."

Özür dilemek asla bir zayıflık değildi. Ona karşı bu kadar çabuk sinirleneceğimi düşünmemiştim çünkü o ilhamım gibi bir şeydi. O olmadan çizemezmişim gibi hissediyordum.

Ama böyle biriyle aynı evde bir dakika daha kalamazdım.

Kapıya yöneldim ve zar zor kapıyı açtım, hâlâ arkamdan baktığını hissediyordum.

Kapıdan çıkacağım sırada omuz üstünden ona baktım.

"Mantara alerjim vardı."

Kapıdan çıktım.

Dabi x Reader (Bnha x Reader)Where stories live. Discover now