4 : Living.

193 29 14
                                    


merhabalar.... rötarlı olarak geldik yine...
yorumlarınız ve oylarınız beni yazmaya teşvik eder, eksik etmeyin lütfen sizi seviyorum... Çok 🤍


21

4 : L I V I N G

"Yaşamak, bir amaca sahip olmayı gerektirir mi?"

🎶Taylor Swift - Back To December 

Ders boyu not tutmaktan ve sürekli olarak bir şeyler dinlemekten beynim bulanmıştı. Üstelik Rönesans'ı düşünmekten derse de odaklanamamıştım. Bu yüzden Profesör'den rica ettiğimde dersten birkaç dakika önce ayrılıp hızla kantine ilerledim. Elle sınıfta kalmıştı ve Rönesans'a bir şeyler sorup onu rahatsız edemezdi. Elle yakın arkadaşımdı, aramız iyiydi iyi de birisiydi ancak şu an söz konusu hafızasını kaybetmiş tuhaf, kayıp bir kızdı.

Onu gördüğümde masada yüzünü bu tarafa dönmüş karşısına bakıyordu, dudakları yukarı doğru kıvrılmıştı ancak garip olan karşısında bir erkek oturuyordu ve bana sırtı dönük olduğu için çocuğun yüzünü göremiyordum.

Ilerlediğim sırada Rönesans'ın gözleri beni buldu. Ifadesi değişmedi. "Dersin bitmiş!" Diye ufak bir cıvıltı kopardığında çocuk da bana döndüğünde kim olduğunu görebilmiştim. Lucas.

"Mark." Bana selam vermek için elini uzattığında onunla her zaman yaptığımız tokalaşmayı gerçekleştirdik.

"Wow." Diye mırıldandığını işittim Rönesans'ın. Buna da şaşırmış olmalıydı.

"Derse gelmedin." Diye sorduğumda kafasını salladı.

"Uyanamadım. Dün gece Melissa'nın doğum günü partisindeydim."

"Hmm." Kafamı salladım. "Tanışmışsınız." Dedim çenemle Rönesans'ı işaret ederek.

"Evet." Lucas gülümseyerek Rönesans'a döndü ve oturuşunu düzelterek dirseklerini masaya dayadı. Hâlâ ona bakıyordu. "Senin arkadaşın olduğunu söyledi, önce inanmak istemedim. Dedim Mark böyle peri kızlarına nasıl rastlayabilir?" Hâlâ ona bakıyordu.

Rönesans kendisine yapılan iltifata karşılık kıkırdadığını gördüm. Iltifatın ne olduğunu, nasıl hissettirdiğini unutmamışsın ama. Hah!

"Gidelim." Sadece Rönesans'a bakıyordum.
Bana dönerken ifadesi bozuldu.

"Daha yeni tanıştık, muhabbet ediyorduk. Sen de otursana."

"Işimiz var, Lucas. Sonra." Diye homurdanarak Rönesans'ın elini masanın üzerinden alıp kalkması için bekledim. Yerinden ayaklandığı gibi benim adımlarım hızlandı, onu kendime uydurmaya çalıştım. Yine bu hatayı yaptım. Onu kendime uydurmaya çalıştım. Bu defa yapmasa mıydım? Sonucunu biliyordum, çok önceden. Akıllansa mıydım?

Ben akıllanmazdım ki.

Akıllansaydım garaja her girdiğimde su sızıntına söylenip durmak yerine boş zamanımda orayı tamir ederdim, boş boş Manş denizini izlemezdim.

"Ne oldu? Neden koşuyoruz?"

Gözlerimi kırpıştırdım. "Ne koşması? Koşmuyoruz. "

"Ben niye koşuyorum o zaman!?"

Ona dönüp baktığımda benden bedenen küçük olduğu için benim hızlı adımlarımın ona koşuş gibi geldiğini görüp adımlarımı yavaşlattım. Açık otoparka gelmiştik bile. Onun yüzünde karmaşık bir ifade vardı. Teni çok soluktu, her an şeffaflaşacakmış gibi görünüyordu. Lekelere benzeyen çillerini gün ışığıyla daha net görebiliyordum. Saçları ince telli ve güneşte daha da açık bir tona çalıyordu. Kaşlarını kaldırmış hafif şaşkın bir ifadeyle bana bakıyordu. Kes şunu. Ciddiyim.

Kamu telah mencapai bab terakhir yang dipublikasikan.

⏰ Terakhir diperbarui: Feb 08, 2022 ⏰

Tambahkan cerita ini ke Perpustakaan untuk mendapatkan notifikasi saat ada bab baru!

21 Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang