❂ Bölüm 5 - Kıskançlık ❂

552 101 105
                                    

Yavaşça sarıyor bedeni bir ağrı
Dikkat et, nefesi keser bu sancı
Gözlerini kan bürümüş o avcı
Tedavisi olmayan bir zehir ve kulaklarda fısıltı

Nehirden kendi başıma hiç de zarif olmayan bir şekilde, ağzımdan ve burnumdan suları püskürterek çıktım. Boğulmaktan son anda kurtulan bir domuza benziyordum. Çırpınarak nehir kenarına doğru ilerlediğimde arkamda Felix'in sesini duydum.

"Beni bekle!" diye bağırıyordu.

Taze çimenlerin üzerine kendimi attığımda nefes nefese kalmıştım. Yüzüme yapışan saçlarımı geriye doğru çektim.

Bir dakika.

Buraya kadar kendim gelmiştim ve saçlarım bedenime yapışıyordu! Ellerimi yukarı kaldırarak kendime baktım. Tenim karamel renginde ve pürüzsüzdü. Doğrulup bacaklarıma baktığımda aynı rengin bütün vücuduma eşit bir şekilde yayıldığını doğrulamış oldum. Saçlarımı sırtımdan çekip elime aldığımda belime kadar uzadıklarını fark etmiştim. Hiç bu kadar uzun saç kullanmamıştım. Sabırsızdım ve bu zamana kadar saçlarımı hep omuzlarımın üzerinde kestirmiştim.

Fakat şimdi kestane rengindeki saçlarım kalın ve sağlıklı bir şekilde avuçlarımın arasında duruyordu. Felix yanıma geldiğinde bir aptal gibi gülümsüyordum.

"Neden beni beklemedin? Kendi başına çıkmaman gerekirdi. Boğulabilirdin," diyerek azarladı beni.

Bakışlarımı ona çevirip avcumda tuttuğum saçlarımı ona gösterdim.

"Saçlarım çıkmış!" ardından kollarımı öne uzattım, "İğrenç görünmeyen bir cildim var!" diye sevinçle çığlık attım.

Felix kendini tutamadı ve ağzından sular süzülürken kahkaha atmaya başladı. "Evet, tebrik ederim. Sesin de çok güzel," diyerek ufak bir hatırlatma yaptı. "Yine de sesini çığlık atmak için kullanmamanı tavsiye ederim," derken göz kırptı.

Ellerim istemsizce boğazıma gitti. Sanki ses tellerimin iyileştiğini parmak uçlarımla kontrol edebilirmişim gibi... Nefes nefeseydim ve Felix de benim heyecanımdan payını almış gibi yerinde duramıyordu. Fakat bir süre sonra esen rüzgârla ikimizde çıplak olduğumuzu hatırladık. Felix alelacele bir şekilde elini önünde birleştirerek kendini kapatmaya çalıştı.

Arkasını bana dönerken kendimi biraz suçlu hissettim. Çünkü o kendini kapatırken ben kıkırdıyordum. Felix bunu yanlış anlamış olmalıydı ki, "Senin için sevindim, o yüzden!" dedi çünkü benim için sevinen başka yerleri de vardı.

Ama ona gülmüyordum. Onun bu samimi ve utangaç tavrı beni güldürüyordu. 

Daha fazla utanmayacağını bilsem onu yanaklarından öperdim. Fakat ne olursa olsun Felix genç bir adamdı ve ona yanlış bir fikir vermek istemiyordum. Tekerlekli sandalyemin üzerinde duran battaniyeye sarındım ve sandalyenin bir diğer kolunda sallanan Felix'in kıyafetlerini ona uzattım.

Felix hızlıca giyindikten ve ben battaniyeye sarındıktan sonra yürümeye başladık.

Mutluydum. Güzel bir yerdeydim. Güneş tepede parıldıyordu ve nedense onun beni izlediğini düşünüyordum. O yüzden Güneş'e dönüp gözlerimi kısarak bir öpücük attım ve Felix'in ardından hızlıca yürümeye devam ettim.

Artık kendi başıma ayakta durabildiğim için odamda kalmama ve uyumama gerek yoktu. Ben de etrafımı keşfetmek için gezinmeye karar verdim. 

Güneşten Kopan AteşWhere stories live. Discover now