❄ Seul Buzlar İçerisinde ❄

75 10 35
                                    

İçeride yaşadığımız manzaradan daha kötüsü bizi dışarıda bekliyormuş meğer.

❄❄❄❄❄❄❄❄❄❄❄❄❄❄❄️

Soobin'den:

  Bu yaşadıklarımıza anlam veremiyorum yani olaylar daha da tuhaflaşmaya başladı neredeyse ve bu olaylar burada olması imkansız olaylar yani şöyle ki Dünya, Toreak gibi sihirli ya da olağanüstü değil, Dünya'da bu zamana kadar sihir görülmemiş şeyken şu an sihrin içinde olmamız çok mantıksızdı.

  Okuduğum kitaplarda Dünya'da yaşayan canlıların sihre sahip olmak istediklerini fakat sihiri asla elde edemedikleri yazıyordu. Peki gerçekten canlılar sihri bulamamışlarsa birkaç dakika öncesine kadar açık ve aydınlık gökyüzü görülen gökyüzünü bir anda kara bulutlar kaplayıp yerler nasıl buzlaşmıştı? Sihre sahip olmayan canlılar bunu yapamazdı, üstelik çoğu binalar da buzdan kaskatı kesilmişti.

  Bu görüntüyü öyle şaşkın izliyordum ki ne yapabileceğimizi bile kavrayamıyordum. Kaçmalı mıydık, yoksa kalıp güç kaynağını bile bilmediğimiz bu esrarengiz güçle savaşmalı mıydık?

Kai:Hadi savaşalım.

Diyen Kai ile ondan tarafa dönüp baktım. Emin miydi bundan? Savaşmak bir sözle söylenip yapılacak kadar kolay bir şey değildi, bunu biliyordum ve sorumluluk benden soruluyordu şu an, onlara zarar gelmemesini sağlayacak ve onları koruyacak olan bendim.

  Üyelerin hepsine bakıp tereddütte olup olmadıklarını anlamaya çalıştım. Hepsi de çok kararlıydı, savaşmaya hazırlardı. Doğru ya, bizim buraya gönderilme amacımızdan birisi de zamanı geldiğinde savaşmamız gerekiyordu, o zaman kalıp savaşmalıydık ama bizi tanımamaları gerekiyordu o yüzden bunun için üstümüzü değiştirmeliydik.

Yeonjun:Kimliğimizi saklamamız gerek.

Diyen Yeonjunla onu onayladım. Evet, kimliğimizin açıklanması demek her şeyin berbat olmadı demekti. İnsanlar bizi öğrendiğinde nasıl bir tepki vereceklerini bilemezdik, bize ne derler tahmin edemeyiz o yüzden sessizce yapmalıyız bunları.

Ben:Evet, bu halde savaşamayız.

Dedim, diğer üyelerin de beni onaylaması ile az önce alelacele çıktığımız alışveriş merkezinin önünden uzaklaşıp alışveriş merkezinin -dışındaki- duvalardan birin arkasına saklanıp hepimiz elimizi şıklatıp üstümüzü değiştirdik, az önce üzerimizde bulunandan daha farklı şeyler oluşmuştu: Benim, Taehyun'nun ve Kai'nin üzerindeki her şey siyahken Yeonjun bizden biraz daha açık ton kıyafetlere, Beomgyu ise tshirt olarak beyaz olarak bizden daha az siyah giyinmiş oldular. Benim, Taehyun'nun ve Beongyu'nun altında siyah kot pantolon, Kai'nin altında gri kot pantolon ve Yeonjun'nun altında mavi kot pantolon vardı. Hepimizin üzerinde siyah ceket, maske ve şapka vardı*¹; yani bizi bu hallerimizle kimse tanıyamazdı.

  Üstümüzü değiştirdikten sonra birbirimize baktık ve hazır olduğumuzu temin edercesine birbirimizi onaylayıp saklandığımız duvardan ayrıldık ve sokağa döndük. Sokağa göz gezdirdiğimde büyük bir tehlike olmadığını fark ettim, görünürde büyük tehlike yoktu ve bu gayet iyiydi bizim için; ne kadar az tehlike o kadar az hasar almamız demekti. Bu hepimiz için iyiydi, onları her tehlikenin içine giremezdim.

  Sokakta gezdirdiğim gözlerimi çekip üyelere döndüm; giyinirken birkaç plan kurmuştum, şimdi o planları onlara anlatmam gerekiyordu.

Ben:Taehyun, düşmanı bul. Kai, hayvanlardan yardım al. Beomgyu; Taehyun, düşmanı bulunca bize haber ver. Yeonjun hyung şu düşmanı bulmamız gerek. Dağılın.

Diye söyledim ve üyelere baktım, hepsi aynı anda beni onaylarken cevap da vermişti.

Hepsi:Anlaşıldı.

🌟 The Star Seekers 🌟Donde viven las historias. Descúbrelo ahora