Bölüm 1 - HAYIR!

1.8K 224 187
                                    

(AY MELABA MELABA MELABA! YENİDEN HOŞGELDİNİZ KABUSUM OLAN KİTABA!)

Kelime sayımız: 710

--------

''Bana nerede olduğunu hemen şimdi söyliceksin! Yerini hemen şu anda öğrenmek istiyorum anlıyor musun?!'' diye gürledi Minho işaret parmağını sertçe Chan'ın göğsüne bastırarak.

Gözleri öfke doluydu ve açıkça burnundan solurken karşısındaki adama onu öldürecekmiş gibi bakıyordu.

''Sana söyledim'' dedi Chan sakince, ya bu tepkiyi bekliyordu yada göğsünün bu şekilde dürtülmesini sorun etmiyordu ''Üzgünüm Minho. Biz sadece... yapabilcekleri hiçbi şey yoktu. Kimse onu göremeden gitmiş zaten. Ailesi cesedi almış, memleketine gömülcek. O gitti Minho'' derken gözleri ciddi anlamda dolmuştu.

Çocuk ölmüş gibi davranmak bile ona fazla gelmişti. Bu olay uzun süredir korumanın aklında dönüp durmuştu, yaşadıkları hayatı bildiği için gencin ölüm haberini er geç Minho'ya vereceğini biliyordu.

Ama şu anda aslında ölmediğini bildiği halde öyleymiş gibi davranması bile Chan'ın canını ciddi anlamda yakıyordu. Hepsi onu korumak içindi. Bunu yapmak zorundaydı.

Patronun mavi gözleri karşısında dolan kahverengi olanlarda yakıcı bir dürüstlük gördü ve sonrasında yakındaki duvara inen yumruğun sesi duyuldu, kapatılması gereken bir delik daha oluşmuştu.

''Siktir!'' diye bağırdı elinin acısını bile hissetmeyen adam.

Elini geri çekerken sıktığı yumruğun içindeki tırnaklar avcunu kanatmış olmasına rağmen bunu görmezden gelip çeşitli küfürler etmeye devam etti.

Bu gerçekten de onun suçuydu ve bunu adı gibi biliyordu. Zaten bir süredir bu tip bir şeyin olmasını da bekliyordu. Düşünmediği tek şey çocuğun gerçekten ölüp gidecek olmasıydı. 

Bu doğru değildi işte! Çocuğun ölümünden o sorumluydu. Hepsi onun suçuydu. Jisung'u yanına alıp bu dünyanın bir üyesi haline getiren oydu, onu 7/24 bu olayların tam göbeğinde tutmuştu.

İkilinin son konuşması sonsuza kadar kalbini yakacak şekilde beynine mühürlenmişti.

''Bizim bi 'adımız' falan yok nası olsa, hiç bi zaman da o-olmamıştı. Sadece sana tek bi o-oyuncağın neden yetmediğini merak ediyorum''

''Siktir'' dedi ağır şekilde yutkunarak, elleri güçsüz kalınca ikisi de yanına düşüvermişti ''Bu benim suçum Chan. O öldü ve bu... bu benim suçum'' derken yere yığıldı ve ağlamamak için kendini tutmaya çalıştı.

''Hepimiz bunun er yada geç olcağını biliyoduk. Buralarda kalmak isteyen oydu, hiçbirimizi dinlemedi. Tamamı senin suçun değil'' dedi Chan yumuşak bir sesle.

Yüzündeki ifade karşısında yıkılan adama olan endişe ve üzüntüsünü belli ediyordu. Bu saatten sonra bu olaydan dönme şansları olmadığı gibi sebep olunan acıyı azaltmanın da bir yolu yoktu.

''Onu asla buraya çağırmamalıydım Chan'' dedi Minho omzunu duvara dayayarak.

Şu anda nasıl hissetmesi gerektiğini bilmiyordu. Evet yıkılmıştı, ama bu kelime hissettiği duygulara tercüman olmaya yetmezdi. Tamamen uyuşmuştu, aynı anda çok fazla duygu içindeydi.

Bunca duygu bir araya gelince birbirini götürmüştü ve böylelikle Minho sadece... boşluktaydı.

''Hayatına girmemiş olsaydım hala hayatta olurdu. Yanımda neden bu kadar uzun süre durduğunu gerçekten bilmiyorum ama keşke onu hiç buraya çağırmasaydım. Onun kendince yaşamasına izin vermeliydim. Ben... Tanrım Chan ben.. ben çok üzgünüm. Her seferinde seni dinlemiş olmalıydım''

''Her şey yoluna gircek. Evet olanlar çok kötüydü, ama hepsi düzelcek. Hepimiz... Herkes hatalar yapar. Bu seferkinin bedeli çok ağır oldu, ama sana söz veriyorum ki hepsi düzelcek. Sen bunu atlatçaksın ve her şey eski haline döncek. Dileğine de kavuşmuş olcaksın; bir numara olcaksın''

''Ben bunu o yanımdayken istemiştim, hemen yanımda dururken. O varken ikinci olmayı sorun etmiyodum. Sadece o varken emir veren kişi pozisyonunda olmamayı kabul ettim, sadece ona karşı... Sadece onun en üstteki olmasına izin verdim.. Tanım Chan, o artık sadece bi çocuk değildi. Onu mahvettim. İçindeki çocuğu öldürdüm ve işin sonunda dönüştüğü adamın da ölmesine sebep oldum''

Chan Minho'ya iyice baktı. Adam gerçekten gitmişti. Kendi kendine konuşup bütün suçu üstüne alıyordu. Jisung'un basitçe 'evlat' değil de artık adam olduğunu söylemişti ve bu açıkçası en şaşılası şeydi.

Jisung'un yeniden gitmiş olması, üstüne üstlük bu kez ölmüş olması bu adamı öldüren şey olacaktı. Bu yüzden Chan'ın gözünü onun üstünden asla ayırmaması gerekiyordu.

''Hadi patron, eve gidip biraz dinlenmelisin. En azından kedi hala seninle sonuçta dimi?'' dedi büyüğün kendini daha iyi hissetmesini umarak, ama işe yaramadı.

''Evet'' dedi Minho yavaşça yerden kalkıp duvara dayanmış halde kalkarak ''Evet ben.. eve gitmeli ve.. bazı işlerle ilgilenmeliyim'' 

Kendini ayakta tutacak bir şeyler ararken resmen dik duramıyordu. Onun için olmadığını anladığı günden beri bir daha asla ağlamama konusunda ant içmişti, belki de bu yüzden piçin tekiydi zaten. 

İçinde neredeyse 20 yıldır biriken gözyaşları vardı ama Minho onları serbest bırakmayacak kadar inatçı bir adamdı.

Chan onu tutup destek oldu ''Kulağa ne kadar klişe gelirse gelsin, sana söz veriyorum ki o şu anda daha iyi bir yerde..''

Daddy'nin Küçük Canavarı 2 -MinSung-Nơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ